Beyaz Zehir Tüccarları Gençlerin Kanından Besleniyorlar… Yakup Aslan yazdı

Read Time:11 Minute, 2 Second

IMG_1698


İnsanlar sadece silahlarla veya savaş uçaklarıyla öldürülmez, uzun bir geçmişi olan beyaz zehir gibi yöntemlerle de öldürülür. Ancak bu ölüm diğerlerinden farklıdır, zehir tuzağına düşeni yavaş yavaş öldürdüğü gibi, ailesini de bir kerede öldürmez.. Onlar için ölüm her gündür… Muhalif çizgide durma ihtimali olan bir toplumun ve özellikle dinamik genç neslin etkisiz kılınması için bazı rejimlerin müzik, futbol, ahlaki sapmalarla birlikte uyuşturucuyu bir uyutma, sindirme ve etkisiz kılma aracı, yöntemi olarak kullandığı bilinen bir gerçektir.

Uyuşturucu geçmiş tarihlerden beridir, hep insanlığın başına bela olmuştur. Sigara, ahlaki erezyon ve alkole ilave olarak uyuşturucunun son birkaç yıl içerisinde, “devlet politikası olabilir mi?” şeklindeki kuşkuları doğuracak boyutta artış göstermesi, toplumsal endişelerin dışa vurmasını tetiklediği söylenebilinir. Kuşkusuz birçok ülke, militarist yöntemlerin dışında kendi karşıtı olan muhalif gençliği uyuşturmak maksadıyla, bu zemini cazip hale getirdiği artık bilinen bir gerçektir. Elbette fotoğrafın tamamı bu değil. Bu zeminden büyük paralar kazanan, insanlıktan nasibini almayan canavar ruhlular da var. Politik, sosyoekonomik, kişilik zayıflığı ve inanç boşluğu gibi etkenler, ergenlik dönemindeki bir genci bu tehlikeli mecraya savurabiliyor. Genç nesli böyle bir zemine sürükleyen pek çok etken vardır. Bunlardan belki de ilk akla geleni karşılaştığı ve karşılaşacağı sorunları anlamaya, çözmeye yönelik bir kişilik gelişimi olmayan insanların, çaresizlikle sorunlardan kaçma, bunları unutma, kendine başka bir dünya bulma gereksinimiyle kendisine tozpembe bir dünya oluşturabileceği zeminindeki, savrulma ve sapmadır. Kendini geliştirme çabası yerine, başka birisiymiş gibi olmayı tercih edince bunun araçlarını da bulmaya yönelir.

Bu savrulmaya yeni şeyleri deneme, yasak olanı yapma dürtüsü eklenince zihni izole eden, sanal bir kişiliği inşa eden uyuşturucunun yolu da açılmış olur. Özellikle ergenlik çağında aile içinde aile bağlarını, diyalog ve duygusal irtibatı kuramamak, toplum içinde değerlerin tepe taklak edilip başkalarından üstün olmanın acımasız ölçütünün benimsenmesi, insanın yalnızlaşmasına ve kendine yabancılaşmasına yol açtığında çaresizliğin, çözümsüzlüğün bu şekilde aşılabilineceği zannedilerek; üzeri yapay çiçeklerle örtülmüş bir zehir bataklığına gönüllü olarak atlanmaktadır. Gelenekçi toplumun baskıcı, kuralcı, sert ilkeci etkileri nasıl bunaltıcı ise, modern toplumun abartılı özgürlük etiketiyle sunduğu başıboşluk, yozluk, disiplin kabul etmeyen, kuralsız ve sorumsuz davranışları da o derece bunaltıcıdır, kişilik çözücüdür. Bu sosyal anarşizmden en çok zararı, bu kargaşa içinde ne yapacağını bilemeyen, bilgisiz, rehbersiz ve hedefsiz gençler görmektedir. Kişilik gelişimini başarması engellenen, kimlik bunalımını aşmasına yardımcı olunmayan gençlerin içinden tek başlarına çıkamadıkları sorunlara çözüm bulma arayışlarında, yeterli bir bilince sahip olmamaları durumunda önlerine çıkan uyuşturucuları kullanma olasılıkları her zaman olacaktır. Olayların sonuçlarına takılıp nedenleri düşünmemek yanlışını sürdürdükçe, bu belanın, beyaz zehir tuzağının sınırları daha da genişleyecek ve toplumu salgın bir kanser hücresi gibi esir alacaktır.

Köyleri yakılan, eğitim talepleri geçiştirilerek çözümsüzlükte dondurulan gençler, şehirlerin varoşlarındaki yoksulluğa mahkûm edilmektedirler. Türkiye’deki eğitim sıralamasında en alt kademelerde yer alan doğu kentlerinden birine gelen bu çocukların, sosyoekonomik bocalamanın içerisinde çaresiz bırakılmasının nasıl sonuçlar doğurabileceğini düşünmek bile istemiyorum. Yaşanmışlığa karşı anarşist ve isyankar bir ruh içerisinde olduğu düşünüldüğünde, bunun neticesinin tehlikeli sapmalar olacağı açıktır. Böylesine bir psikoloji içerisinde şehrin varoşlarına terk edilen çocukların cazip hale getirilen, yasal boşluk bulunduğu bahanesiyle müdahale edilmeyen beyaz zehir alanında uyuşturucu ve madde bağımlılığı küçük yaşta başlayınca, bağımlılık riski de artıyor. Daha çocuk yaşta, otoriteye meydan okuma refleksiyle sigaraya başlayanların madde bağımlılığına yönelmeleri zor olmamaktadır. Arkadaş ortamı, kötü niyetlilerin baskısı, otoriter ilkeleri kabullenmeme ve diğer nedenler bilinçsiz gençlerin önünde duran tuzakları inşa ediyor. Otoriteye başkaldırma duygusuyla Orta Okulda, sırf baskıcı, kendi doğrusunu dayatıcı disipline tepki olarak, 3 yıl sigara içmemden bunun nasıl bir duygu olduğunu iyi biliyorum.. Otoriteye başkaldırınca insanda gerçek olmayan bir özgüven başlar ve bununla birlikte, “ben bağımlı olmam, kendimi kontrol edebilirim, iradem güçlüdür, bir kere veya ara sıra kullanmakla bir şey olmaz, herkes kullanıyor ve bir şey olmuyor, sadece zayıf bireyler bağımlı olur, ‘esrar’ sigara ve alkolden daha tehlikeli değildir.” şeklindeki bahaneler aklı tamamen devre dışı bırakır. Yapılan bu kısa değerlendirmeden de anlaşılacağı gibi, uyuşturucu madde bağımlılığının asrımızın en büyük vebası olduğu gerçeği perspektifinde toplumsal bir baskı oluşturma gerekliliğinin hayatı önem taşıdığı söylenebilir. İnsanları kişiliksizleştiren, bilincini imha eden, madde bulmak için her türlü ahlaksızlığa sevk eden madde bağımlılığı, özellikle son birkaç yılda bölgemizde gözle görülür derecede artış göstermiştir. Harabe evlerde, bağ-bahçede, yıkılmayı bekleyen ağır hasarlı binalarda, mezarlık ve yeterli güvenliği olmayan resmi kurumların bahçelerinde bu zehir tuzağı genişledikçe genişliyor. Yine, şehrindeki büyük iş merkezlerinde, büroların erken kapanmasıyla birlikte koridorlarda, merdiven başlarında gece vakitleri madde kullananlarla ilgili fazlasıyla bilgi gelmektedir. Madde bağımlıları veya kendilerini hayattan tamamen koparma eğilimi gösterenler şehrin işlek caddelerinden, parklardan bu maddeyi rahat bir şekilde bulmaktadırlar.

Yapılan onca uyarıya rağmen, yeterince tedbirler alınmadığı ve toplumsal duyarlılık gösterenlerin ise farklı şekillerde adeta baskı altında tutulmak istendiğine şahit olduk. Bu zehir ağıyla mücadele etmesi gerekenlerin, samimi uyarılara değer vermenin yerine birçok kez aleyhimizde basın açıklaması yapması ve bununla yetinmeyip defalarca dava açması belki de son yılların en ilginç olayları arasında sayılabilinir. Uçucu madde ve uyuşturucu türlerini sokaklarda ucuz fiyata bulanlar, genellikle bağımlığı okul çevresinde kaptıklarını söylüyorlar. Yine son yıllarda Van Çaldıran’da okul önünde bir gencin bıçaklanarak öldürülmesinin yine bu bağımlılıkla ilintili olduğu haberleri basına yansıdı. Madde bağımlılarının duvardan atlayarak okula ve hatta sınıfa girmeleri üzerine yetkililerin uyarıldığı, ancak gerekli önlemlerin alınmamasından dolayı bu sorumsuzluğun bir gencin ölümüyle sonuçlandığı söyleniyor.

Kentlerde gencecik çocukların acı verici bir şekilde eriyip yok olmaları, toplumsal vicdanı kanatıyor. Hergün onlarca gencin göz göre göre ölüme terk edilmesi karşısında yapılanlar, alınan önlemler veya bataklığın kurutulması yerine samimiyeti sorgulamayı zorunlu kılan sivrisineklerle uğraşma çabaları, bugün karşı karşıya olduğumuz dehşet verici fotoğrafı inşa etmektedir. Kadınlar arasında da yaygınlaşan bu felaketin toplumsal duyarlılıkla aşılabileceğine inanıyorum. İdeolojilerle beyinlerini uyuşturanlara, devletin kutsallığını her şeyden üstün görenlerin eklenmesi ilkel toplum olma vasfının değiştirilemez hale gelmesine yol açıyor. Beyaz zehir yangını toplumu kuşatma altında tutuyor. Toplumun uyanması gerekir. Aksi takdirde, hiç kimsenin bu yangının kendi evine ulaşmasına engel olabileceğinin garantisi de olmayacaktır. Ülkenin tamamında giderek yaygınlaşan uyuşturucu bağımlılığı, yetkililer acizliklerini gizlemek için inkar etseler bile on binler ile anılıyor. Sosyologlara başvuranların ve tedavi olmak için resmi başvurusu olanların dışında değişik sebeplerle gizli tutulanların boyutunu düşündüğümüzde, olayın ne kadar dehşet verici olduğu daha iyi anlaşılır. Uzmanların da belirttiği gibi tedavide en önemli ayak, psikolojik tedavidir. Zehir bataklığında boğulanların feryadı gök kubbede çınlamaya başladı bile… İmkân sahibi olanların büyük şehirlerde veya yurt dışında tedaviye gitmesi de bu rakama eklendiğinde, ülkede karşı karşıya olduğumuz manzara daha da netleşmiş olur.

Metropollerde her gün onlar insan ölmekte veya komaya girmektedir. İki yıl önce yetkililerin yaptığı bazı açıklamalara göre, Van’da yaklaşık 16 bin madde bağımlısı olduğu söyleniyordu. AMATEM açılışındaki konuşmalara veya El Cezire haber ajansının bu konudaki haberine bakılabilinir. Bu dehşet verici manzara, “toplum ajite ediliyor, Van’ın adı kirleniyor, devlet önleyici çabalarını sergiliyor, abartma var!” şeklindeki bahanelerle gizlenemez. Sokaklar bunun şahidi. Önlenemeyen bir vahşet veba gibi toplumu kavuruyorken, yapılanlar yok denecek kadar silik. Elazığ’da Alkol ve Madde Bağımlılığı Tedavi ve Eğitim Merkezi (AMATEM)’in kapanmasıyla birlikte, yoğun talep üzerine Van Bölge hastanesinde hem de bütün bölgeye hizmet edecek şekilde 14 yataklı bir tedavi merkezi uzun uğraşlardan sonra açıldı. Bataklık kurutulmadan bu tedavi merkezlerinin sadece pansuman görevi göreceğine inanmakla birlikte, nihayet bir yerden başlamak gerektiği gerçeğinden yola çıkılarak böyle bir tedavi merkezinin açılmış olması da sevindiricidir. Kaybolan bizim geleceğimizdir, zehirlenen bizim gençliğimizdir. İnsan hayatı üzerinden rant elde edenlerin bu vahşiliklerine artık dur demenin zamanı geldi geçti.

Uyuşturucu geçmişiyle ilgili bilgiler M. Ö. 4000’li yıllara dayanmaktadır ve günümüzde uyuşturucu ticaretinin şu anda 400 milyar doların üzerinde bir ranta tekabül etmektedir. Dünyada yakalanan uyuşturucunun önemli bir kısmının geçiş noktasının Van olduğu bilinen bir gerçektir. Sadece Türkiye’de bir yıl içerisinde yakalan 23 ton esrar, 10 ton eroin ve 77 kilo kokainin bile durumun ne kadar tehlikeli olduğunu göstermeye yetmektedir. Van üzerinden geçen uyuşturucunun yüzde 65’i yakalanmadan geçebilmektedir. Bunun bir kısmı kentteki gençleri zehirlemek için tutuluyor.
İçinde bulunduğumuz dehşet verici zahir bataklığının gerçeğine işaretle bir kez daha sorumluluk sahibi bütün çevreleri duyarlı olmaya çağırıyorum. Bütün kurumlara, vicdan sahibi ve duyarlı insanlara, canı zehir tacirlerinden dolayı yananlara sesleniyorum: Gözlerinizi açın ve gençlerinize sahip çıkın. Uyuşturulmuş bir gençlikten kimseye bir hayır gelmez, onların o bataklıkta batmaları toplumu felakete sürükler. Felakete yuvarlanmayı kabullenmiş bir toplum ile de bir adım ileriye gidilmez. Bugün başkasının evinde olan bu yangının, yarın sizin kapınıza dayanmayacağına dair hiçbir garanti yoktur. Bir insanı öldürmek, bütün insanlığı öldürmek gibidir. Zehir tüccarları, caydırıcı olmaları gereken güçler ve beyinleri ideolojilerle, manifestolarla inhirafa uğramış/donmuş kesimler bu ölüme seyirci kalarak insanlığın ölümüne duyarsız kalıyorlar. Uyuşturucu madde ve öldürücü silah satmak ekmek parası değildir cinayet aracıdır lütfen buna bir ‘DUR’ diyelim. Halk arasında ismi Xaçort olarak bilinen mahalle, aşiret demografik yapısından dolayı uyuşturucu ve fuhşun diğer kesimler gibi rahatlıkla alenileşemediği bir bölgeydi. Uzun bir zaman bu böyle sürmüştü, şimdilerde böyle olduğu söylenemez… Sokaklar eski sokaklar ama gençler eski gençler değil. Duvar diplerine çökmüş, uyuşturucu kullanmaktan gözleri, dünyaları kararmış onlarca genç hemen ilk bakışta göze çarpıyor…

Bir internet kafenin önünde duran eski model takside şoför ile önde oturan kişi yanlarından geçenlere aldırış etmeden para ile kullanımlık uyuşturucuyu yolun ortasında takas edebiliyorlar. Şehrin varoşlarında bu araçlara sıkça rastlamak mümkün. Bunlarla ilgilenmiyoruz, bunları bu hale getirenlerle ilgiliyiz… Takside faaliyet bitince yanımızdan süzülüp gidiyor.. Sola dönme sinyali veren aracın plakası belli olmayacak şekilde fotoğrafını çekiyorum… İlk defa mı denk geliyorum? Hayır! Mahalle aralarında, Sanat sokağında, parklarda asla bu konuya ilgi duymadığım halde karşılaşıyorum. Veya bana anlatılanlar var. Esastan ve ayrıntılarda boğulmadan bu zehirle mücadele edilmelidir. Gençlerin zehirlenmesini görüp, duyarsız davranmak büyük vebaldi. Sesimizi yükselttik. Bu konuda sorumlu olan her kesimden söz almıştık, hiçbiri sözünde durmadı.. Yapılan bütün göstermelik açıklamalar, çabalar sadece mücadeleyi sabote etmeye yönelik oldu… Uyuşturucu trafiği, çarşı-pazardan mahallelerin içine yayıldı…

Bu Xaçort’a yönelik özel bir politika değil, şehrin tamamı bu halde… Başka akrabalarda bayramlarda oyalandıktan sonra saat 23 civarı dönüş yapıyorduk, sokakta kapı önünde oturan orta yaşlı bir tanıdığı rahatsız etmemek için sağ tarafa geçerken, 300 metre önümüzde bir grub genç gidiyordu. Onlar sola bahçeye yönelince o tanıdık da yerinde kalktı onların gidiş yönüne baktı. Anladığım kadarıyla olaydan haberdardı. Mahalle haberdar. Çünkü gece ve gündüz o çalıların altında onlarca genç çekinmeden uyuşturucu içtiklerine bütün mahalle şahid oluyor. Onların hizasına gelince, onların çalılıkların altında kümelendiklerini yaktıkları sigaralardan anlaşılıyordu… Dediğim gibi bunlarla ilgili değilim, bunları bu hale getirenlere tepkiliyim. Bunların kümelendikleri çalılıkların tam karşısında daha önce uyuşturucuyla ismi anılan bir vatandaşın lüks binasının her tarafı aydınlıktı… Korkudan mı yoksa paranın bolluğundan mı bilmem ama çevresi gündüz gibiydi, acaba vicdanı da aydınlık mı? Evet, en genç nüfusun olduğu Van’da gençler beyaz zehirle gözgöre göre ölüyorlar ve birileri bunların ölümünden kasasını doldurmaya devam ediyor. İnsanlar sadece silahlarla ölmüyor, beyaz zehir toplumun bütün iliklerine bir kanser tümörü gibi sirayet oldu kimsenin umurunda değil..IMG_3185

Uyuşturucu madde kullanımı genellikle erken yaşlarda başlar ve en sık 18-25 yaşlar arasında görülürdü, şimdilerde kullanımın çocuk yaşlara kadar düştüğüne dair bilgiler var. Uyuşturucuya başlama yaşı ne kadar küçükse bağımlılık riski ve tehlikesi de o kadar artmaktadır. Uyuşturucu bağımlısı sürecine girenlerde, zamanla engellere dayanma eşiğinde düşüklük, panik, bunaltı, ruhsal çöküntü ve ağır yılgınlık görülür. Umutsuzluk, karamsarlık, çaresizlik, güçsüzlük ve başarısızlıklarını kapatabilmek için otoriteyle çok sık çatışırlar ve biraz da arkadaş çevresinin etkisiyle kurtuluşu bu zehirde ararlar. Uyuşturucu bağımlısı kişilerde kişilik bozukluğu, ruhsal çöküntü oranı yüksektir. Ancak bu bulgu bütün bağımlıların bir kişilik bozukluğu içinde olduğu ya da bağımlılığın bir kişilik bozukluğu olduğu anlamına gelmez. Geçmişte sadece erkekler arasında görülen bağımlılık, kadınları de hedef almaktadır. Genel olarak uyuşturucu kullanım sıklığı sosyoekonomik düzeyler arasında önemli bir fark göstermemektedir. Çocuk yaşta bunu deneyenlerin büyük oranı uçucu maddeyle başlamaktadır. Uçucu madde koklayan gençlerin yaş ortalaması 7-19 arasında değişir. Diğer uyuşturucu maddeler ile kıyaslandığında uçucu madde kullanımının başlama yaşı oldukça düşüktür. Ucuz ve kolay elde edilebilir olması, yoksul kişilerin daha fazla kullanmasını ortaya çıkarmaktadır. Tedavi çoğu kez, istenilen sonucu da vermemektedir. Olumsuz bir olay yaşadıkları zaman tekrar madde kullanmaya başladıkları görülmektedir.
Arkadaş ortamlarında uyuşturucuyu ilk olarak deneyenler genellikle “Ben Bağımlı Olmam.” gibi yanlış bir algı içerisinde olurlar. Kimileri de “keyfine deniyorum, ama benim iradem güçlü ve kendimi kontrol edebilirim.” türünden yanlış bir saplantı içerisinde olurlar. Oysa öyle olmuyor. Kişi uzun süre bağımlı olduğunun farkına varmaz. Vardığında ise çok geçtir.

Beyaz Zehir Tacirleri, gençlerin kanından büyük paralar kazanmaktadırlar. Bu zenginlik politika ve sosyal zeminde onlara belli bir saygınlık da kazandırır. Yoksullara yardım etmek, ihtiyacı olanların ihtiyacını gidermek gibi vicdan sömürgeciliğiyle de meşhurdurlar. Bu trafiğin sadece kullananlara değil, bütün topluma ve gelecek nesle zarar verdiği, zehirlediği asla unutulmamalıdır. Kişinin uyuşturucu kullanmaması, onun uyuşturucu ticaretinden zarar görmediği anlamına gelmez. İktidarların ikide bir özgürleştirmeye çalıştığı kara paranın ana kaynağı uyuşturucudur. Kara paranın bilinen en önemli kaynağı ve gücü bağımlılık yapan maddelerin ticaretidir. Paranın aklanması gibi ekonomik manipülasyonlar bile iktidarlar ile ilişkisini gösteriyor. Ülke içinde ekonomik bir güç haline dönüşmüşlerdir.

Öylesine lanetli bir zehirdir ki ondan kurtulmak için güçlü bir irade gerekiyor. Uyuşturucu bağımlılarının tedavisi zordur ancak, bu tedavi edilemeyecekleri anlamına gelmez. Kişi tedavi olmaya ve bırakmaya niyetli ise o zaman başarı oranı yüksektir. Rantın büyüklüğünden, bu zehrin daha geniş kesimlere ulaşması için uyuşturucu tacirleri bütün yolları deniyorlar. Sokaklarda uyuşturucu bulunursa doğal olarak bağımlı sayısı artar. Kolay bulunabilirlik kullanım oranını arttırabilir. Bir uyuşturucu maddenin kolay elde edilmemesinin yanında insanların bu konuda bilgilenmesi ve uyuşturucuya karşıt bir tutum geliştirmiş olması çok önemlidir.

Uyuşturucu bağımlılığının nedenleri karmaşık ve çeşitlidir. Ama yalnızlık, endişe, acı ve umutsuzluk, reddedilme ve gereksinimlerini karşılayamama gibi yoksunluklardan kaçış nedenlerin başında gelmektedir.

Beyaz Zehir/uyuşturucu, asrımızın en büyük belasıdır. Felaketidir. Buna karşı toplumsal bir baskı ve bilinçlenme olmazsa telafisi imkansız bir yıkımın kaçınılmaz olduğunu herkes iyi bilmelidir. Sokaklar bu yıkımın tecrübeleriyle doludur, yeni bir yol ve yöntemle bu kandan beslenen zehir tacirliğine karşı duruş sergilenmelidir. Geç kalınırsa, kimse bunun vebalinden kurtulamaz. Bu yangın hepimizi yakar…

Yakup ASLANTeletex News24


 

Happy
Happy
0 %
Sad
Sad
0 %
Excited
Excited
0 %
Sleepy
Sleepy
0 %
Angry
Angry
0 %
Surprise
Surprise
0 %

Average Rating

5 Star
0%
4 Star
0%
3 Star
0%
2 Star
0%
1 Star
0%

Yorumunuz için teşekkür ediyoruz en kısa zamanda size cevap verilecektir selamlar .

%d blogcu bunu beğendi: