

SEMİH ÖZAKÇA /Mazhar ÖZSARUHAN
Semih Özakça, 28 yaşında çiçeği burnunda bir öğretmen. Eskişehir doğumlu. Yazları köyünde tarla ve bahçe işlerinde çalışırdı. Daha sonra Sinop Üniversitesi Sınıf Öğretmenliği bölümünü kazandı ve aynı yıl aynı bölümde okuyan Esra ile evlenir. Mezuniyet sonrasında KPSS sınavına girerler genç evliler. 4+4+4 sistemi ile yani diğer bir deyişle dört yıl okuduktan sonra yeterli becerisi olmayanların İmam Hatip’e yönelmeleri ile ilgili sisteme aynı yıl içinde geçildiği için atamaları yapılmadı. Bir yıl sonra Semih’in ataması Erzurum, Horasan’ın köyüne sınıf öğretmenliği olarak atandı. Ulaşımı olmayan köyde müdür olarak göreve başladı.
Bir yıl sonra eş durumu nedeniyle Mardin ilinin Mazıdağı ilçesinde Cumhuriyet İlköğretim okulunda sınıf öğretmenliğine atandı. Bu okulda görev yaptığı sırada 29 Ekim 2016 tarihinde AKP tarafından 15 Temmuz Çakma darbesi bahane gösterilerek OHAL kapsamında çıkartılan KHK ile işten atıldı. Ancak THKP-C örgüt üyesidir denmedi, tutuklanmadı. Açlık grevine başlayıp da ölüm ile gidip gelirken yandaş medyanın insanlıktan çıkmış kalemşorları tarafından hedef gösterilerek İçişleri Bakanı’na baskı yapıldı. Bakan’ın devlet işlerinde acemi olması nedeniyle bu istek derhal yerine getirildi ve tutuklandı 2017 tarihinde… Yani bir yıl sonra THKP-C üyesi olduğu anlaşılabildi. Bu nasıl bir istihbarat bu nasıl devlet yönetmek ve de bu nasıl bir iftira… Kendi yaptıkları hatayı kamuoyunda haklı çıkartmak için çamur atıp izini bırakmak istediler, acemice… Hem THKP-C üyesi olacak ve sen bunu bilemeyecek kadar kör olacaksın ve hem de öğretmenliğine devam edecek. Yemezler…
Semih’e atfedilen suçlar aşağıdaki gibidir:
• Kasten yaralama, basit yaralama.
• Silahlı terör örgütüne üye olma, terör örgütü propagandası yapma.
• Kamu malına zarar verme.
• Polisin görevini yaptırmamak için direnme.
• Özakça daha önce terör örgütü faaliyetlerine katılmak suçundan da gözaltına alındı.
Eğer gerçekten THKP-C üyesi ise, önce siz insanlığınızı gösterin, ona tıbbı müdahale yaparak yaşatın, sonra varsa adil bir yargılama, yargılarsınız. Sizler üç-beş çapulcu gazetecinin gazına gelirseniz, bu devleti bu zihniyetle yönetemezsiniz.
KOYUNUN OLMADIĞI YERDE KEÇİYE “ABDURRAHMAN ÇELEBİ” DERLER…
Kapitalist toplum modelinde toplumsal hayatın burjuva düzeni içinde düzgün işleyebilmesi nitelikli ve ehil insanların görev başında olmasına ve onlara fırsat verebilmesine bağlıdır. Bazen öyle olur ki, bir iş ya da durum karşısında ehil ve gerekli insan bulunamaz. İşte böyle durumlarda fazla bir niteliği olmayan insan bile değer kazanır. Bir şeyin çok değerlisi ele geçmezse daha az değerlisi önem kazanır. Abdurrahman Çelebi dediğimiz deyim de bunu ifade etmektedir.
Emperyalist güçlerin güdümündeki yerli işbirlikçi burjuvazi kendisine hizmet edebilecek kalitede siyasetçi bulamayabilir. Hele o ülke yeni sömürgecilik statüsünde sömürge ve yarı sömürge tipi bir ülke ise Abdurrahman Çelebi’ler her zaman bulunur. Çünkü bu tip ülkelerde emperyalizme ve kapitalizme hizmet edecek istenen kalitede siyasetçi yoktur. Burjuvazi kendisine ve efendisine ne pahasına olursa olsun ikinci sınıf kalitesindeki siyasetçilerle idare etmek zorundadır. Kalitenin düşük olması en çok ezilen işçi sınıfını, köylüyü ve diğer emek çalışanlarını olumsuz etkilemektedir. Burjuvaziye hizmette kusur etmemek için yaptığı tüm iş, eylem ve icraatları yüzüne, gözüne bulaştırmaktadır. Kısacası burjuvaziyi bıktırana kadar at oynatmaya devam eder. Sonra, bulabilirse burjuva sınıfı onu bir kenara iter, onun yerine çiçeği burnunda yeni Abdurrahman Çelebi’ler aramaya başlar. Türkiye’deki perspektif bundan ibarettir. Cumhuriyet’in kuruluşundan bu yana aynı minval üzerinde gidip geliyor.
Bir CIA projesi olan AKP, ülkenin tepesine ABD tarafından adeta paraşütle indirildi. 12 Eylül dönemindeki seçim sistemi onun için biçilmiş bir kaftandı. Ancak ABD’nin bitmeyen, yerli, yersiz tüm isteklerini o gerçekleştirebilirdi. Ardından da Askeri darbe yapılmayacağı garantisi verilince işlem tamamlanmış demekti.
15 Temmuz Çakma Darbe sonrasında ülkede adeta sivil bir sıkıyönetim ilan edildi. CHP’nin başındaki Abdurrahman Çelebi bu darbenin gerçekten FETÖ Terör örgütünce düzenlendiği iddialarına inandı. Tayyip Erdoğan ile birlikte Yenikapı mitinginde boy göstermesi ABD tarafından kendisine biçilen rolü iyi yapmaya çalıştı. Ancak Erdoğan bununla yetinmedi, kendisine muhalefet eden tüm kurum ve kişilere karşı toplumsal infaz işlemlerine girişti. Kendisine bağlı tüm birimleri silahlandırdı. Muhalefet ya aval aval bakakaldı, ya da birazcık akıl hocalığı yöntemini seçti. Ta ki OHAL kapsamında hukuk dışı olan KHK’lerle yönetilinceye kadar. Bir ülke neden OHAL’e başvurur. Ya ülkelerde büyük krizler vardır, ya savaş hali, ya da büyük tehlike atfeden kıtlık, salgın hastalık, deprem ya da başka afetler sonucunda. Çakma darbeden sonra OHAL’in ilan edilmesinde Erdoğan için tek diktatör, tek sultan, tek Padişah, tek Halife gibi yakıştırılan sıfatların ardında Ali Cengiz oyunu ile bir başkanlık sevdasının yattığının farkında değildi ana muhalefetin Çelebi’si… Horoz gibi öttüğü sanılan HDP, yine ana muhalefetin desteğiyle sesi kısıldı. Ta ki sıra kendisine gelinceye kadar… Yardımcısının tutuklanması ile kuyruğuna basıldı. Feryat etti, ancak iş işten çoktan geçmişti.
Şimdi Ana Muhalefet ’in önünde AKP’ye karşı kullanılacak birkaç koz var. Ancak ikinci sınıf politikacı olması itibariyle bu kozları kullanabilecek yetenek ve akıldın yoksundur. Çünkü Erdoğan gibi ABD tarafından atanmış akıl hocaları yoktur.
Bunlarla ilgili ayrıntıları bir sonraki yazı dizininde anlatmaya çalışacağım.
Dostlar alınır mı bilmiyorum. Ben olayı sadece işçi sınıfı gözüyle irdelemeye çalıştım. İktidarda Tayyip olmuş, Kılıçdaroğlu olmuş, ya da Akşener ve Bahçeli olmuş hiç fark etmeyecektir.
(Gelecek bölüm Açlık Grevlerinin kronolojisi)
Mzhar ÖZSARUHAN–Teletex News24
Average Rating