
Kemalin Adalet Arayışı, Tecavüz Etmek İçindir! Mehmet Tunç’un Adalet Çığlığı Kulak Zarlarımızı Patlatmaktadır! / Ali CANDAN yazdı
Türkiyelileşme zorla ve tek taraflı bir iradeyle olmaz. Kürtler Türkleri birliğe zorlayamaz, çekemez ve ikna edemez. Birlik iki trafın ortak iradesine, istemine ve arzusuna dayalı. HDP’liler sizler Kürtleri temsil ediyorsunuz. Türkleri temsil edenler Türkleri birliğe çekebilir. Heyhat ne onlar nede Türk halkı birlikten yana değil. Ayrılıkta istemiyorlar. Tek istedikleri mevcut durumun devamı. Mevcut statükonun devamı da mümkün değil. Peki ne yapılabilir. Yapılacak tek şey bellidir. Herkes temsil ettiği halk yığınlarına dönmelidir. O zaman HDP’liler sizler Kürtleşin. Bakın onlar ondan sonra nasıl da gelip size yalvaracaklar. Çünkü artık parti kapatmayla Kürtleri bastıramazlar. O devir bitti. Artık yepyeni bir dönem var. Ama siz dilinize pelesenk ettiğiniz yeniliğe, değişim, dönüşüm şiarlarına rağmen. Pratiğinizde ise, hala o yirmi yıl önceki eski, zayıf ve güçsüz dönemlerinizde ki siyaset ve strateji ile yaşayıp. Böyle kuyruklarına takıldıkça ne Türk devletinden ne devletleşmiş Türk muhalefetinden yüz bulamazsınız. Özünüze dönün. Kendiniz olun. Ağır taş yerinde ağırdır. Siyasette de özgül ağırlığını, ilkeli duruşunu korumayı bileceksin. Nedir bu böyle bir göz kırpmaya hemen teşne olmak. İstenmediğiniz halde ne idüğü belirsiz bir muhalefet ve liderinin yürüyüşüne atlayarak katılmak. En ufak bir hareketlenmede en öne fırlamak. Sonra böyle adeta terslenerek. Vites küçülterek gerisin geriye anarya yapmak. Yazık çok yazık. Koskoca bir Kürt hareketi. Bir kaç kişiden mürekkep Türk sol ve sosyalistleri elinde topaca çevirilmiş durumda. Devletin tekme tokadı, tankı, topu ve uçaklarıyla dalması yetmezmiş gibi. Şimdi de devşirilmiş bir Kürd’ün başında bulunduğu ana muhalefetinin tokatına sıra geldi.
Kılıçdaroğlu kim? CHP kimin partisi? Kılıçdaroğlu Dersim katliamının kılıç artığı! Katiline sevdalı devşirme bir alevi Kürt! Aleviliğide, alevilerin yüzkarası. Kürtlüğü de Kürtlerin yüzkarası! Başında bulunduğu CHP’de Dersim ve Dersim gibi onlarca Kürt kenti ve ilçesinde ki katliamın sorumlusu. Yani onlarca Sur, Cizre, Şırnak ve Nusaybin vahşetini misliyle yapan bir parti. Peki şimdi bu devşirme herif ve katliamlar partisinden. Kürt halkına zerreyi miskal ve bir hardal tanesi kadar bir fayda gelirmi. Gelir diyen Kürd’ün aklına şaşarım. Bunu diyenin ya aklı yoktur. Yada yurt sevgisi. Durum bu kadar açık ve net iken. Kılıçdaroğlunun yürüyüşü ve sözüm ona adalet arayışından bize ne. Kılıçdaroğlunun adalet arayışı. Olsa olsa gözü bağlı temsili adalet tanrıçasını bulup. Adalet tanrıçasına sayısız kez, sıralı ve toplu tecavüz etmek içindir. Tıpkı Dersim de, Zilan’da, Koçgiri de, Diyarbekir meydanı’nda, işkencehanelerde, Cizre bodrumlarında, Surda, Geverde, Nusaybin de ve hemen hemen her gün ve her yerde tam bir asırdır adalet’in ırzına geçtikleri gibi adaleti kevgire çevirmek içindir. Adaleti başka bir amaçla aramazlar. Ya katletmek yada tecavüz etmek için adalet ararlar. Tersi ise, adalete yüzyıldır tecavüz edilirken ve bu sürenin en az son on yılında nice adalet katliamı, bireysel ve toplu tecavüzü göstere göstere. Kanırta kanırta yaşanırken. Kılıçdaroğlu bu partinin başında değilde neredeydi de sesini, çıtını dahi çıkarmadı.
Bu gün HDP’de CHP’ye yaptığı eleştiri, uyarı tehlikesiyle karşı karşıya. Ya Kürt partisi olur. Yada diline doladığı ortaklaşma kavramı ve amacı ile. Bir kütük gibi oradan oraya çarparak un ufak olup erir. ”Demokrasi mücadelesini ortaklaştırmakmış. Tüm toplumsal kesimlere ulaşmakmış.” Bunlar hikaye geçin bunları. Evet doğru bu güne kadar dediklerinizin, uyarılarınızın tümü çıkıyor. Benimde dediklerim, uyarılarım çıkıyor. Asgari bir sağlam bakış açısına sahip olan herkes ve her kurum olacakları öngörerek söyleyebilir. Bu maarifet değil. Ben de doğruyu diyorum. Ama sabah kalkıp sıradan bir insan olarak işime gidiyorum. Yani doğruyu demekle iş bitmiyor ki. Doğruyu demekten çok daha önemli, hayati ve can alıcı olanı da. Doğruyu yapmaktır. Doğruyu söyle yanlışı yap. Bu siyaset erbabının, sorumluluk makamında oturanların işi değil. Banada biri çıkıp diyebilir ki, doğruları söylüyorsun ama icraatın yok. İcra makamı ben değilim ki. Ben siyasette sorumlu mevki ve makamlarda olup. Söyler ve yapmazsam o zaman söylediklerimde. Bende ve yaşanan süreçte yozlaşır, çürür, aşınır ve aşılır. Maalesef Mevcut siyaset, siyasetçi tipi, makamı ve mevkileri öyle olmuş durumda.
Sabah akşam Barzani’yi eleştiriyoruz. Niye Türkiye ile bu kadar ilkesiz ilişki kurdu diye. Peki bizim yaptığımız ne. Erdoğan’ın bu durumda bile ağzının içine bakar vaziyetteler. Erdoğan ıslık çalsa bizimkiler koştura koştura gidecek. Gelelim Kılıçtaroğlu’na, ha Kılıçtaroğlu ha Nuri el maliki. Irak’ın dava partisi. Türkiye’nin CHP’si. İkiside özünde bir. Malikinin dava partisi Arap ırkçısı. Kılıçdaroğlunun CHP’si Türk ırkçısı. Erdoğan gitse CHP-Kılıçdaroğlu iktidara gelse ne değişecek. Kürtler açısından koskoca bir hiç. Peki böyle bir mücadelemi olur. Kılıçtaroğlunun yürüyüşü Erdoğan ile danışıklı bir oyundur. Karamanın koyunu sonra çıkar oyunu sözünde olduğu gibi oyunları sonra ortaya çıkacaktır. Adım gibi eminim ki bu Kürtlerin gündemini, beynini ve yoğunlaşmasını dağıtma oyunudur. Oyuna gelmeyelim. Gündemimiz Rojava da süren Raqqa savaşı ve sonrası Rojava’nın resmi federal statü kazanması. Güney de bağımsızlık referandumunun Barzanilerin dilde müslüman, pratikte münafıkça tüm engelleyen yaklaşımlarına. Parlementoya kilit vurmuşken sözüm ona referandumu halka ve dünyaya yutturmaya kalkmasına. Yani bu kadar hayati bir meseleyi sulandırmasına, ciddiyetsizleştirip bir anket konumuna indirmesine. Kürt halkının duygusal yönüne sözle, retorikle ve hiç kimsenin itiraz etmeyeceği aldatma amaçlı. ”Bağımsız bir ülkede dalgalanan Kürdistan bayrağı altında ölmek istiyorum” vb sahte, ajitasyonlar yapmasına. Kürdistanda ki mevcut ”kaçak başkanlık, parlementosuz temsiliyet, yönetim krizi ve sözüm ona bu koşullarda referandum anketi derekesine inen bağımsızlık referandumu krizini derinleştirmelerine. Böylece ömürlerini ve soygun sistemlerini uzatmak istemelerine. Barzani’lerin 13 yıldır gerçekleşmesi için hiç çalışmadıkları bu bağımsızlık referandumu meselesini de. Biz Kürtlerin temel bir gündem maddesi olarak ele almamız. Barzanileride doğru olan referanduma çekmeye çalışmamız gerekmektedir.
Kim yürüyor. Kim gülüyor. Kim ağlıyor. Kim adalet arıyor. Bizi hiç ilgilendirmiyor. Bizi ilgilendiren tek şey; kulak zarlarımızı patlatırcasına bağırarak ”su heval su diyiyorum. Burda yaralı küçük çocuklar ve kadınlar var. ‘Su su diyerek inliyorlar.’ Bu inleyişleri kulak zarlarımızı patlatıyor. Ruhumuzda, beynimizde ve duygularımızda fırtınalar estiriyor” diyen Mehmet Tunç’ların bireysel ve toplumsal hafızamıza, beynimize ve yüreğimize büyük bir travma ruhsal yara olarak. Ölsek bile hiç bir zaman silinmeyecek şekilde kazınan. O unutulmaz sesi, haykırışları, insanlığa seslenişleri, çığlıkları ve adalet arayışları. Buna karşılık su dolu vidonlar yerine üzerlerine benzin dolu vidonlar fırlatılarak. Ateşe verilerek yakılmaları vahşeti. Kim ne derse desin. Hangi başkan, hangi parti, hangi vekil ve siyaset. Tersini söylerse söylesin. Biz Kürtler ve Türkleri birbirimizden sonsuza dek ruhta, duyguda ve düşüncede. Bir daha asla birlik olamayacak şekilde ayırdı. Bireysel ve toplumsal hafıza unutmaz. Unutamaz kimse kendi kendini aldatmasın. Fay hatlarımız kırıldı. Türkler bunun bilincinde. Daha o gün bu insanlık suçunu işlerken bunu çok iyi biliyorlardı. Korkunun belki birleştirici olacağını düşünerek yada kör bir intikam duygusuyla bu barbarlığı gerçekleştirdiler. Sonuç birlik bitti kopuş engellenemez. Biz Kürtlerde kendi göbeğimizi kendimiz kesmeye hazır olmalıyız. Gerisi lafı güzaftır. Yani boş işlerdir.
Ali CANDAN-Teletex News24
Average Rating