Demokratik modernitenin ekonomik özelliği üzerine birkaç söz/ Ömer AĞIN yazdı.

Read Time:3 Minute, 0 Second

IMG_2471Demokratik modernitenin ekonomik yönüne yönelik söyleyeceğim şeyleri daha iyi anlatabilmek için kısaca Türkiye ve Bölge devletlerinin politikalarının dayanağı olan “nesnelliğe”  değinmeliyim. Bölgedeki tüm klasik “ulus devletler”in spesifik (özgül) nitelikler taşıdığı açıktır. Ancak hepsinin ortak özelliği olarak tekçi zihniyete dayanan “Kürt düşmanlığı” öne çıkmaktadır. Aslında özgünlük olarak kimi farklılıklar içerseler de (hem oluşum biçimleri, hem de özgüllükleri itibariyle) Ortadoğu “ulus devletleri”nin tümünün temel ortak özellikleri “Kürt halkının varlığının inkârına” dayanmış olmalarıdır. Türkiye’de “ulusalcı”, “İslamcı”, “Turancı”, İran’da “Fars asilliği”, Arap devletlerinde “Arap milliyetçiliği”, “Baas aydınlanması” gibi klişeler kullanılsa da özleri itibarıyla Kürt halkının yok sayılmasına dayanıyorlar.

Bölge devletlerin politik uygulamaları sadece kendini politik ve ideolojik anlamda değil, aynı zamanda  “üretimin yeniden üretimi sürecinde” yani maddi üretimin yaşam bulduğu tüm alanlarda ve “artı-ürünün” paylaşılma sürecinde de kendini göstermiştir. Demokratik modernitenin ekonomik yanının anlaşılabilmesi için Bölge “ulus devletleri”nin bu özelliklerin bilinmesi gerekir. Politik dille konuşursak; Kürt halkı bölge devletleri tarafından “çifte standart”a, katmerli sömürüye tabi tutulmuştur.

Hemen söylemek gerekirse, bu “nesnel” durum Kürtlere Bölge halklarından farklı olarak iki temel özellik kazandırmıştır. a) Kürt halkı topyekûn olarak öyle yoksul bir konuma düştü ki, ekonomik durumları ve bu durum üzerinde yükselen “maddi” talepleri tüm emekçilerin taleplerini de içerdi. b) Eşitsizliği ve adaletsizliği ortadan kaldırma yollarını ararken bölge devletlerinin (ulus devlet)  toplumsal sorunların çözümünde takındıkları despotça davranışlardan dersler çıkarmalarını kolaylaştırdı. “Ulus devlet” kurmayan ya da kuramayan Kürtler, ulus devletlerin ırkçı-şoven ideolojisine dayanan ceberrut uygulamalarına alet olmadılar. “Ulus devlet” uygulamalarının “günahını” omuzlarında taşımamış olmaları onların ufuklarını genişletti. Kürtlerin bu konumları çözümler için önyargısız ve hegomonik etkilerden uzak yollar aramalarına yardımcı oldu. “Demokratik ulus”, “demokratik federasyon”, “Konfederal Ortadoğu” düşüncesinin yaratılmasında bu özellikleri kolaylaştırıcı oldu. Daha da önemlisi toplumsal sorunların çözüm yolunun ancak tarih-toplum değerlerini içeren, yani toplumun dinamiklerine dayanan ve iç demokrasi üzerinde yükselen yapıların mücadelesiyle çözülebileceğini yaratmada etken oldu. Kürt önderlerinin dehası tam da burada devreye girdi.

Tarihi süreç itibariyle Demokratik Modernite, kapitalist “modernite”nin çözemediği toplum sorunlarının çözümünün argümanlarını yarattı. Bu nedenle toplum bilincini temel alan, emeğin en yüce değer olduğunu kavrayan, “artı ürün”ü toplumun kendisini yeniden üretiminde kullanması zorunluluğunun yolunu açan, üretici güçlerin farklı sınıf ve katmanlardan oluştuğunu kabul eden ve bu farklılığın değişik etnik kimliklere ve inançlara dayandığı gerçeğini gören ve buna göre “iç demokratik” yapılar geliştiren, çok yönlü mücadeleyi temel alan bir tarz olarak özetlemek olasıdır.

Toplumsal sorunların içinde; “iktidar ve devlet” ilişkilerini, toplumsal ahlak konumlanmasını, politik duruşları, toplumun bilgi birikimini ve ideolojik yapılanmasını, daha da önemlisi ekonomik sorunların olduğu bilinir. O nedenle Demokratik Modernite, “tekelci üretim”in etkisini kırma ve tekçi düşünceye dayanan merkezi ekonomik planları reddederek toplumun “iç demokrasi”sine ve yerel planlamalara dayanmaya çalışan bir görev üstlenmiştir. Demokratik Modernite, değişik ülkelerde farklı biçimlerde tezahür etse bile içerik olarak “demokratik toplum mülkiyetinin” ta kendisidir. O, aynı zamanda “tarih-toplum” varoluş biçiminin ancak “artı-ürünün” toplum emeğiyle üretilen ve üretimin “yeniden üretim” için kullanmasını şart koşan bir “üretim tarzı”dır. “Demokratik Modernite ekonomik tarzı”na bir yasallık atfedilecekse bu; Üretimin “Tarihsel-Toplumsal” karakteri ile artı-ürünü toplum sorunlarını çözmek için kullanılmasını zorunlu görme” uyum yasası tanım olacaktır. Demokratik modernite bu yasallığı sayesinde kapitalist modernitenin yaşadığı “devresel bunalımların” benzerleri bunalımları yaşamaktan  kopacak, kurtulacaktır.

Bu yasallık, hem içerik hem de biçim olarak kapitalizmin (kapitalist modernitenin) “sermaye birikimi” yaratma özelliğinden farklı olarak ve tam tersine yönde toplum sorunlarını eşit, adil ve özgürlük temelinde çözmek için “yeniden üretimi” düzenleyen bir içerik ve yöntem silsilesidir. Yasanın temel özelliğinden biri Tarihsel-toplumsal üretimse, diğeri de toplumsal yapılanmanın (örgütlenmenin) “iç demokrasi”sinin zorunluluğunda yatmaktadır. İç demokrasiyi oluşturan temellerden biri emeğe dayanan toplumsal üretimse diğeri de bilimsel uğraşlar sonucu kazanılan devrimci zihniyettir. Öcalan’ın  deyimiyle “Üçüncü Doğa”dır…

Ömer Ağın-Teletex News24

Happy
Happy
0 %
Sad
Sad
0 %
Excited
Excited
0 %
Sleepy
Sleepy
0 %
Angry
Angry
0 %
Surprise
Surprise
0 %

Average Rating

5 Star
0%
4 Star
0%
3 Star
0%
2 Star
0%
1 Star
0%

Yorumunuz için teşekkür ediyoruz en kısa zamanda size cevap verilecektir selamlar .

%d blogcu bunu beğendi: