MESELE NEDİR? / Bilhan TUNCEL yazdı.

Read Time:3 Minute, 33 Second

IMG_1617

“NATO will Join US- led coalition against İslamic state in non-combat role…”

NATO genel sekteri diyorki;

“NATO İşid’e karşı ABD öncülüğündeki koalisyona katılacak; ancak çatışma görevi üstlenmeyecektir.”

” Biz İşid’e güçlü bir politik mesaj vererek teröre karşı kararlığımızı belirtiyoruz. Daha güçlü koordinasyon sağlayacağız.”

NATO Genel sekteri Stoltenberg aslında şunu itiraf ediyor.;

“Biz İşid mücadelesinde pasif rol oynamaya devam edeceğiz. Bizim bölgede askeri varlığımız etkili istihbarat hücreleri, ağları oluşturup batı ülkelerinden İşid’e katılanların geri dönüp bizi vurmasını engelleyeceğiz.”

” Güvendiğimiz ve milyarlarca dolarlık silah desteği sağladığımız Türkiye ve Saudi gibi ittifaklarımız bu işi beceremiyorlar- ya da becermek istemiyorlar. İşid bizi halen vurabiliyor.”

28 NATO ülkesi aslında ortak karar alamıyor. ABD ne zaman kulağını çekse hemen hizaya geliyor.
Trump kötü kızdı. Arkasından İşid Manchester’ı vurdu. NATO, harekete geçti.

Birde Montenegro’yu dahil edecekler. Balkanlar’da, Kafkaslar’da bir NATO üyesi olmak zorunda.

Şu Rusya, İşid’e karşı çok ciddi saldırılar yaparken birde başa bela olan Kırım’ı işgal etmiş; mesele İşid mi; yoksa Rusya’nın Ortadoğu, K. Afrika ve Balkanlardaki siyasi ve ekonomik nüfuz hakimiyetine karşı yeni bir hamle mi?

AB ve ABD- İngiltere’nin son yıllardaki aşkı bitmek üzereyken NATO’yu sımsıkı kucaklamak da neyin nesi?

AB ve ABD İşid’e karşı istihbarat toplamıyor muydu?

Bölge’de kuş uçsa haberi olan bir istihbarat ağı zaten var.

Bence mesele başka…

Zaten -aynı toplantıda- AB ve ABD Moskova’ya yaptırımlar konusunda görüş birliğine vardı.

NATO yeni bir saldırı konsepti geliştiriyor. Mesele İşid falan değil; mesele Doğu Avrupa, Kuzey Afrika, Ortadoğu gibi bölgelerde kimin ne kadar ekonomik- siyasi çıkarlar elde edeceğidir. Bölgenin enerji kaynaklarını kontrol etme ve kendi nüfuz alanındaki bölge güçleri ile denetimi sağlama meselesidir.

Trump hangi bölgelere gitti? Kimlerle silah antlaşmaları imzaladı? İngiltere kime silah sattı…?

Saudi Arabistan ve Türkiye başta olmak üzere Ürdün ve Mısır’a uzanan bir ittifaklar tazeleme arayışları var. Güvenmesede kontröl edip istediğini yaptırma gayretleri var. Yeni bir Atlantik seferine çıkıp Avrasya eksenindeki herkese çelme takma planları var.

NATO İşid’e karşı değil, Rusya’ya karşı bir arayış içerisindedir.

İşid işin sadece görünen yüzü…,!

Bu ta en başından böyleydi.

Kürdleri bitireceklerdi. Kürdler oldukça kurnaz ve öngörülü hareket ederek hem İşid’i hemde komplocu küresel güçleri ve işbirlikçi bölge devletlerini teşhir etti. Dünya kamuoyu Kürdleri destekledi ve plan tersine işledi. Başta hiç oralı olmalıdır. Tavırları sonradan değişti. Hiç beklemedikleri Yen’i bir durum açığa çıktı. Kürdler direniyordu ve dış dünyada sesler yükseliyordu. Kobani düşseydi, Kürd katliamına sadece uzaktan seyirci kalacaklardı.

Şimdi bu plan başa alınmak isteniyor olabilir! Kürdler bölgedeki işbirlikçi güçlerle çatışmaya zorlanacak; ancak, Batılı küresel güçler perde arkası oynayacaklar.

Paylaşım savaşında küresel güçler pay sahibi olacaklar. Bölgedeki işbirlikçileri ” benim payım nerede?” diye bağırıyorlar.

Kürdler Rojava’da kazanımları ne ABD’ye ne de Rusya’ya borçludur.

Kürdler ne Atlantik ne de Avrasya güçlerinin yanında ya da karşısındadır.

Kürdler ne kimseye dost ne de düşmandır.

Kürdler herkes gibi ihtiyaçları gereği kendi çıkarları neyi ve nereyi gerektiriyorsa, oradadır.

Esnek ve pragmatist olmak bazen gereklidir.

Taktik- dönemsel çıkarlar bazen stratejik ittifaklardan bile daha fazla öne çıkar. Gerekleri yapılır.

Ortadoğu savaşları ne İşid savaşı ne de demokrasi sorunudur. Ortadoğu savaşları; açık pazarı değerlendirme, enerji kaynaklarını kontrol etme, silah sanayisine müşteri bulma, tüketim toplumunun sınırsız ihtiyaçları olan ne- liberal kapitalist sistemi doyurma sorunudur.

Rusya’da, ABD’de kendi emperyal arayışlarına ittifaklar bulma derdindedir.

” Biz Ortadoğu’yu demokratikleştiriyoruz. Bizden başka böyle bir güç yoktur…”

Bu tür söylemler kamuoyunu etkiler, devletler üzerindeki baskıyı artırır. Ancak; tüm Batılı ülkeler kendi iç demokrasisi için çabalarlar. Dış politikada sadece çıkarlar vardır. Dinci, diktatör, hırsız, ilkel…ne olursa olsun idare edilir. Çıkarlar öyle gerektiriyorsa!

Avrupa kıtasında durum başkadır. Kesinlikle kabul etmezler. İrlanda, İskoçya, Katalonya, Doğu Almanya, Bosna, Kosova… Bu sorunları nasıl çözdüler!

Kürd sorunu, Kıbrıs, Filistin, Berberiler, Afrika’daki sorunlar…

Dış dünyadaki sorunların çözümü istenmiyor.

Açık söylüyorum; küresel güçlerin ruhunu teorik olarak tanımadım. Bire bir yaşayarak, deneyimleyerek tanıdım.

Kürd sorunun çözümünde çıkarları var mı?

Bu durum parçalara ve dönemsel ihtiyaçlara göre düşünülür.

” Bize ihanet ediyorlar…” denildiğinde, çıldırıyorum.

Sayın öcalan İmralı’da yargılandığında Batılı bir siyasetçi mahkeme salonunda oturuyordu.

” Komplodan bahsederken, ihanette uğradığını kastederken sözkonusu siyasetçi pis pis gülüyordu…”

O yüzü, karekteri yıllar sonra analiz ettiğimde ve Batılı siyasetçilerin dış dünyaya bakışını sorguladığımda bir Ortadoğulu olarak Avrupalıyı hiç tanımadığımızı fark ettim.

Utanma, vicdan azabı duyma, pişmanlık, ihanet duygusunu sorgulama kesinlikle olmaz; tam tersine, gurur duyarlar. ” Bizim ulusal çıkarlarımız böyle gerektirdi. Bizde büyük iş başardık…” derler.

O yüzden, kimseye ne dost ne de düşman olmayın. Çıkarlara göre dost ya da düşmanlar her zaman değişir.

 

Bilhan TUNCELTeletex News24

About Post Author

Happy
Happy
0 %
Sad
Sad
0 %
Excited
Excited
0 %
Sleepy
Sleepy
0 %
Angry
Angry
0 %
Surprise
Surprise
0 %

Average Rating

5 Star
0%
4 Star
0%
3 Star
0%
2 Star
0%
1 Star
0%

Yorumunuz için teşekkür ediyoruz en kısa zamanda size cevap verilecektir selamlar .

%d