
Kuzey Suriye savaşı kendisini çoktan aştı. / Ömer AĞIN yazdı
Dahası İran’ın “Şii Hilali” diye adlandırılan mezhepsel yayılmacı politikasının ancak Demokratik Suriye Güçlerinin (DSG) verdiği mücadele sayesinde durdurabileceğini de anlaşılmıştır. Çok sayıda yeni “Arap milislerin” Demokratik Toplum Hareketine (TEV-DEM) katılmasıyla birlikte “Komün temelli” yönetimler yeni bir ivme kazandı. İçinde TEV-DEM’in de olduğu DSG güçlerinin kurduğu “federal sistem” ayakta kalmayı başardı.
Bölgede bu gelişmeler izlenirken, Türkiye’de ise demokratik kazanımlar yok edilmiş, cezaevlerinde yer kalmamış, her yer toplama kampına dönmüştür. Egemen güçlerin bugüne kadar yürüttükleri tekçi politika ile Kürtler yok saydıkları gibi Sünni Arapları korunup kollanırken Arap Alevileri de ötekileştirildi. Bu politikalar Arap halkını, özellikle Alevi Arapları uyanmasının maddi zemin oldu. Adana’da Alevi Araplar’ın gençlik Meclisi kurmaları buna somut bir örnektir. AKP’nin “Yeni Osmanlıcılık ve stratejik derinlik” politikası Suriye’de iflas etmiştir. İktidarın “gerekirse her yere operasyon yaparız” diyen kükrediği politikasının havası alınmıştır. Reys’in “eyyy” diye başlıya konuşma sulbu kökünden kesilmiştir.
Başta Suudi Arabistan olmak üzere köhnemiş Arap yönetimleri ancak Suriye’deki demokratik mücadeleyi temel alan halkların direnişiyle tarihin çöplüğüne atılabilecek. Başta DAİŞ olmak üzere, dini teröre alet eden yapıların bölgeden sökülüp atılması da ancak Suriye’deki demokrasi güçlerinin mücadelesi sonucu gerçekleşecektir.
ABD ve Rusya başta olmak üzere tüm global devletler Rojava mücadelesinin niteliği karşısında kendilerine çeki düzen vermek zorunda kaldılar. “ Böl yönet” politikası Rojava mücadelesiyle yara almış, zora girmiştir. Emperyalist hegomonik yapılar bundan böyle istediği gibi at oynatamaz duruma düşmüştür.
Daha önemlisi eskimiş “devrimci oluşumlar” başta olmak üzere tüm statükocu yapılar “demokratik konfederal” düşünce sayesinde sarsılmaya başlamıştır. Toplumsal gelişmenin motoru olan “iç demokrasi” ancak Rojava’daki demokratik örgütsel politikalar sayesinde halkların kazanımı olmuştur. “Öz eleştirinin” yeniden bir diyalektik nitelik kazanması Rojava mücadelesinden dersler çıkarmakla olası hale gelmiştir.
Unutmamak gerekir özgürlük ve demokrasi arasındaki ilişki çok karmaşık ve “komplike” bir yapı arz etmektedir. Bu nedenle tarih boyunca hangisi “önceliklidir” konusunda sürekli tartışma yaratmıştır. Buna “eşit olma” istemi de katılınca toplumsal istekler mutlak anlamda “sömürüyü sınırlandırma” mücadelesine yönelmek zorunda kalır. Bu felsefik bakış günümüzde kaçınılmaz olarak toplumsal bir yasallık yaratmıştır. “Demokratik modernite”nin özünü bu yasalık belirlemektedir. Toplumsal sistemin en temel özelliği olan “demokratik siyaset”in ancak bu yasallık üzerinde doğabileceğini gören Kürtlerin geliştirildikleri çözüm Rojava’daki mücadeleyle hayat buldu. Kuzey Suriye kazanımları daha şimdiden her türlü sermaye ve iktidarın hegemonik yapısını reddettiği için “Bölge Halkları”nın seçeneği durumuna gelmiştir. Bu gerçeklilik üstüne yuva kurmasını başaran devrimci güçler yenilmez bir maddi güç olmuştur.
Çıkarılan sonuç; Rojava’daki demokratik güçlerin kendini yeni koşullara göre reorganize etmeleri oldu.
Biçim olarak “Birinci Enternasyonal” benzeri bir örgütlenme modeli, içerik olarak Kürt halkının geliştirdiği “Demokratik Modernite” Suriye’de hayat buldu ve Ortadoğu halklarının ilgi odağına oturdu.
Kürt kimliği, tüm ezilenlerin kimliğini içselleştirmiş olması ve kendi hakları için mücadele verirken Bölgede tüm halkların hakları için verilen uğraşın da mihenk taşı olmuştur. Artık “arı bir Kürt mücadelesi” yerini Bölge halklarının “demokrasi, özgürlük ve eşitlik” taleplerini içeren global bir başkaldırıya bırakmıştır. Kürt düşüncesi, Tarihsel-Toplumsal yürüyüşü sadece “artı-değer” üzerine kuran hegemonik yapılardan farklı olarak demokratik uygarlık (demokratik modernite) hedefine yöneldiği için çekim merkezi olmuştur. İşte tam da bu yüzden Kuzey Suriye’deki mücadele kendisini çoktan aşmıştır.
31 Mayıs Ömer Ağın-Teletex News24
Average Rating