

Düştüğünüz suda sarıldığınız yılan sizden / Hasan KAYA yazdı.
Orhan Veli’yi mahveden güzel havalardan eser yok. İstifa edeceğim bir işim, âşık olmaya niyetim de yok. Veli’yi güzel havalar, beni bu lanetli kötü havalar mahvediyor.
Boğulacak gibi oluyorum.
Yine de havadan sudan konuşuyoruz. Bektaş’ın giderek kahve yapmadaki ustalığından biraz da. Gençlik ütopyası yapılmayı bekleyen devrim, umutlu şarkılar çalarken biraz daha bekleyebilir. Sonra bilinmezler. Her sorulana, “bilmiyorum” demenin sıkıcılığını susarak telafi etmeye çalışıyorum.
Bu coğrafyada her şey biraz bilinmeziyle yaşanıyor. Bildiğini sananların anlattıklarıyla hepten bilinmez, hepten içinden çıkılmaz oluyor. Bir tür popülizm döne döne acılardan söz ediyoruz… ayrılıkların, sürgünlerin bildik hikayelerini yazıyoruz. Mutluluğun resmini çizmeye çalışıyoruz.
Olmuyor…
Yaşadıklarımızdan başka, herkes kadar biz de biliyoruz sevmeyi. Ama söylemeye gerek görmüyoruz. Belki de; dilendirmenin, bilinir olmanın bize yükleyeceği sorumluğu almaktan korkuyoruz. Durduğumuz yerden bakmayı, bir sır gibi saklamayı sürdürmede kararlıyız. Biraz da işimize geliyor. İşimize gelenle, kolayımıza gelen aynı şey. Kolaycı, konformist bir yanı var insanın. Üzerine konuşunca tel tel dökülen kaderci bakış/inanış buradan gün yüzüne çıkıyor. Bir şeymiş gibi var oluyor. Kolaycı yanımıza tutunup ayağa kalkıyor, hayatımızı belirliyor. Olsun, bir şey yapmıyorsun, kendini yormuyorsun oturup bekliyorsun.
Şikâyet etmeler, hoşnut olmadığını belli etmeler başka bir ruh halinin dışa vurumu. Biliyorum demenin bir başka ifade ediliş biçimi. Ego sorunu. Biliyorum, görüyorum demeden olmuyor. Var olmak, varoluşun bir ön koşulu gibi kabul ettiklerimizden o da. Sanki bilmesek, anlamasak var olmayacağız. Üstelik bildiklerimiz, yanıldıklarımıza yetmiyor. Her adımda, tökezleyip düşüyoruz, daha yerden kalkmadan, üzerimizi silkelemeden “keşke” diyoruz.
Zamanın ne önemi var, hala düşe kalka, deneye yanıla yol alıyoruz. Bu kadar çok pişmanlık ifadesiyle konuşan bir toplumun, mutlu bir toplum olduğunu kim söyleyebilir.
Politikacılardan başka, aklı başında hiç kimse böyle bir yalanı söylemeye cesaret edemez. O da, çaresizlikten demek biraz fazla mı iyimserlik olur, bilmiyorum.
Ama biraz öyle.
Yaratıkları tablonun karşısında çaresiz küçülme, panik içinde kaçış, düştükleri suda yılana “bizden” diye sarılma. İnsanın, insanlığın bitiği yer orası. Hırslara yenik düşmenin hazin sonu, yok oluşa koşuş.
Hasan KAYA-Teletex News24
Average Rating