ROJAVA DEVRİMİ SURİYE VE BÖLGE DEVRİMİNE BÜYÜRKEN… / Teslim TÖRE yazdı

Read Time:6 Minute, 49 Second

IMG_1691


Devrimler tarihinde hiçbir devrim Rojava Devrimi gibi o kadar çok devrim düşmanının orta yerinde doğup, karşı devrimcilerin feryat figanı arasında büyüyerek ve yayılarak devam etmemiştir. Aynı zamanda da Rojava Devrimi’ni boğmak, yok etmek isteyen: IŞİD, Erdoğan Türkiye’si, Barzani ve kısmen de Suriye Şam yönetimi gibi birkaç karşı devrimci sırtlanlara karşı iki süper güç Rusya ve ABD tarafından korumaya alınan başka bir devrim de yoktur dünyada. Bundan böyle de olur mu emin değilim. Bir daha, dünyanın başka bir yerinde: Devrimin kendi dinamizmi, bölge ve dünya denkleminin Rojava Devrimi’nde olduğu gibi bir çakışma göstermesi mümkün olur mu, hiç sanmıyorum. Bölgenin, Barzani gibi kendi ulusundan olan, komşusu ve soydaşlarının vatandaşı olduğu Erdoğan Türkiye’si, vatandaşı olduğu Suriye yönetimi, IŞİD benzeri, tümü de düşman, vahşi ve bir an önce yok etmek isteyen güçler, AB gibi önemli bir küresel aktör, ABD ve Rusya gibi iki emperyalist karşı devrimci süper gücün gözlerinin önünde bir kırçiçeği gibi, Ortadoğu’nun küçük bir ülkesi ve bir avuç insanı tarafından yaratılan bir devrim nasıl doğar, nasıl yaşar?

Buna, insan yaşayarak da görmeden birileri tarafından söylense ya da devrimden önce tasavvur edilse kimse inanmaz, inandırılamazdı. Tamam, bir devrim durumu oluşunca doğası gereği zorunlu olarak devrim gerçekleşir. Böyle onlarca devrim gerçekleşti, fakat sonra da karşı devrimciler tarafından imha edildi. Daha dün Tamil Devrimi de oldu ve hepimizin gözü önünde imha edildi. Geçmişte Bavyera’da,1918’de Macaristan’da oldu, karşı devrim güçleri ezdi, yok ettiler. Rojava gibi bölgesel ve küresel karşı devrimcilerin orta yerinde doğan, yaşayan ve Suriye devrimine büyüme istidadı gösteren, bilvesile bölgenin karşı devrimini tehdit eden, halklara demokrasi vâdeden boyuta yükselen bir devrime kimse tanık olmamıştır. Kaldı ki ilk sıralarda ben en yakın dostlarımın bir çoğuna Rojava’nın bir devrim olduğuna bile inandıramamıştım. Hala da inanmayan vardır. Ama Rojava Devrimi olmakla kalmadı, şu durumda Suriye çapına büyüme istidadı gösteriyor ve hala en büyük destekçileri de küresel aktörler ve dünyanın iki süper gücü.

Tabi ki, olan biten herhangi bir siyasal devrim de değil. Yani sadece siyasal iktidarın el değiştirdiği, ekonomik altyapının eski üretim ilişkisi olarak devam ettiği bir siyasal devrim değil, siyasal üst yapı ile birlikte ekonomik altyapının, yani üretim ilişkisinin de değiştiği toplumsal bir devrim niteliği taşıyor Rojava Devrimi. Denecek ki; “böyle devrim olur mu, karşı devrim güçlerinin, üstelik de iki süper karşı devrim gücünün desteklediği devrime devrim denir mi?” Ama eğer Rojava Devrimi’nin Rojava’da, yayılma istidadı gösterdiği Membiç’te, şimdi Tabka’da, yakın gelecekte de Rakka’da hem siyasal üst yapı hem de onunla birlikte ekonomik altyapıdaki üretim ilişkilerinde nitel bir değişim oluyorsa, bu toplumsal bir devrimdir. Toplumsal devrimin tanımı budur. Rojava Devrimi toplumsal devrim tanımının bütün özelliklerini üzerinde taşıyor. Ancak bu anti-kapitalist, sosyalist bir devrim mi? Tabi hayır. Şu haliyle anti-kapitalist bir sosyalist devrim değil. Fakat demokratik bir halk devrimidir. Rojava’da gerçekleşip Suriye sathına doğru gelişmekte olan devrimin bir halk devrimi olduğuna kuşku yoktur. Halk devrimi olma niteliği, özellikle de ekonomik altyapı ve siyasi üst yapıyı halkların bizzat dizayn etmesi nedeniyle gelecek açısından dokularında anti-kapitalist nüveler taşıyor olması da kuşku götürmez.

Çin örneğinde görüldüğü gibi Halk devrimleri kapitalizme de, sosyalizme de açık devrimlerdir. Global kapitalizm bugünkü hızıyla yıkıma doğru gider, kendini yenileme yeteneği gösteremezse Rojava Devrimi’nin sosyalist bir devrime büyüme göstermesi kaçınılmaz olarak gündeme gelebilir. Ama kapitalizm bu yıkıma doğru gidişini durdurur, kendini yeniden üretme yeteneği gösterebilirse Rojava Devrimi’ni de midesine indirebilir. Belki daha demokratik olur fakat anti-kapitalist bir konuma çekilemez. Rojava Devrimi bu orta yerde durma niteliği ile kapitalist küresel güçler ve iki süper güç tarafından destekleniyor, korunuyor. Bu da somut bir gerçek. Mevcut dünya, bölge ve Rojava Devrimi’nin yukarıda belirtmeye çalıştığım yapısal niteliği arasında oluşmuş olan son derece hassas denge hem Rojava Devrimi’ni yaşatmaya yarıyor, hem de süper güçler Rojava Devrimi üzerinde birbiri ile adeta rekabet edercesine partnerlik ilişkisi geliştirmeye çalışıyorlar. Hani buna iş birliği de denebilir. Söz konusu iş birliğini geliştiren emperyalizm yakın bir gelecekte Rojava Devrimi’ni yutabilir iddiasında da bulunulabilir. Kürtler: “Yağmurdan kaçarken doluya yakalanabilirler” diyenler de çıkabilir.

Elbette ki; bu ilişki, partnerlik ya da iş birliği sonuna kadar devam etmez. Her şey gibi bunun da bir başı, bir sonu vardır. Yakın bir gelecekte olmasa bile orta vadede bozulabilir, dağılabilir. Böyle olmamasının hiç bir teminatı yoktur. Hatta yakın bir gelecekte bozulabileceğini düşünenler de vardır. Ama belirtmek gerekir ki; Rojava ile partnerleri arasında oluşmakta olan ilişkinin doku ve dengeleri öyle sanıldığı gibi kısa vadede, ya da yakın bir gelecekte bozulacak gibi değil. Bu Rojava için de, süper güçler için de, küresel aktörler için de böyledir. Hangi güçler için, neden böyledir? ABD için kesinlikle böyledir. Çünkü ABD’nin Suriye’de hatta bölgede tutunabilmesi, kendisinin ve İsrail’in çıkarlarını kollayıp koruyabilmesi için Rojava’ya kesinlikle gereksinimi var. Irak’ı işgal etti, Arap Baharı’nı yarattı, Türkiye zaten eski stratejik ortağı idi, buna rağmen sağlam bir partner bulup, bölgede tutunamadı. Suriye’nin isteği üzerine Rusya bölgeye bir hışımla geldi, vurdu dağıttı, ABD’nin bölgedeki bütün dengelerini alt üst etti. Sadece ABD’nin değil bölgenin bütün dengelerini bozdu. Ne Irak ne de stratejik ortağı olan Türkiye ABD’ye bir denge gücü işlevi görebildi. Bu işlevi ABD’ye sadece Rojava sağlayabildi. Eğer Rojava olmasaydı ABD’nin Suriye’de tutunacağı bir dalı, ayak basacağı bir karış toprağı kalmayacaktı.

Erdoğan tarafından ABD’nin eline, sözüm ona “muharip güçler” olarak tutuşturulmuş, “eğit-donat” gibi oyuncaklarla avunan ABD’nin: Rusya’nın gazabı ile eli boşta kaldı. Rusya bir vuruşta Erdoğan’ın ABD’ye güvenilir güçler olarak tanıttığı El Nusra, El Kaide vb. gibi cihatçı örgütlerin feleğini şaşırttı. Erdoğan Rusya’nın bir uçağını düşürerek, sonra da gidip el etek öperek kendini avuttu, ama ABD tümü ile ayazda kaldı. Bölgede sarılacağı, bütün gücü ile destekleyeceği tek güç olarak SDG kaldı. ABD doğal ve zorunlu olarak da onu yaptı. ABD bölgede kendine böyle bir partner bulunca Rusya da eşyanın tabiatı gereği PYD’ye Moskova’da ofis açtırdı. Sıkı, sağlam siyasi ilişkiler geliştirmek zorunda kaldı. Dikkat edilecek olursa bu ilişkilerin tümü zorunluluktan kaynaklanan ilişkilerdir. Rojava yaşayabilmek için ABD ve Rusya ile ilişki kurmak, geliştirmek, ABD ve Rusya arasında son derece uyumlu bir denge politikası izlemek zorunda. Aynı şekilde ABD ile Rusya da PYD ile ilişki kurmak, geliştirmek zorunda. Olguya nasıl ve nereden bakarsanız bakınız: PYD-Rusya, Rusya-PYD, PYD-ABD, ABD-PYD arasındaki ilişkilerin tümü; herkesin kendisi için zorunluktan dolayı kurulmuş, tarafların her biri için hayati önemde olan ilişkilerdir.

Mevcut dünya konjonktürü, bölgenin doku ve dengeleri nitel bir değişime uğrayıp, yepyeni denge ve dokular oluşmadan, oluşmuş olan ABD-PYD, PYD-ABD, Rusya-PYD, PYD-Rusya ilişkileri kesinlikle değişmez, değişemez. Her bir aktör için zorunluluk ve hayati çıkarlar üzerine kurulmuş olan bu ittifakları gerekli kılan bölge ve dünya koşulları daha ne kadar devam eder şimdiden kestirmek zor. Ama söz konusu dünya ve bölge doku ve dengeleri köklü bir şekilde bozulmadan, böyle devam ettiği sürece oluşturulmuş olan bu ittifaklar manzumesinin bozulmayacağı kesin. Hatta söz konusu bile edilemez. Bu somut gerçeklik nedeni ile Erdoğan bugüne kadar olduğu gibi bundan böyle de söz konusu ilişkileri bozmak için nasıl boşa kürek çektiyse bundan böyle de boşa kürek çekmeye devam edecektir. Edecektir çünkü oluşturulmuş olan ilişki ve iş birliklerinin hiçbirisi bir diğerine hav iplikle bağlı değildir. Hepsinin nesnel ve çok köklü öznel öğeleri vardır. Olguyu parçalara ayırıp iç yapısını öğrenemeyen, tekrardan bütünleştirerek sentez yapma bilimsel yöntemi kullanarak sonuca varamayan, kendini analist sanan bazı kişiler: Erdoğan’a akıldânelik yaparak mevcut ilişkiler ağını bozabileceğini salık veriyorlar.

Rakka operasyonu bitince ABD’nin PYD’yi satacağını yazıyorlar. Müthiş derinlikleri, zorunlulukları ve her biri için hayati önem taşıyan mevcut ilişkiler ağına son derece yüzeysel ve içerikten yoksun bir yaklaşımla bakarak analiz yapıyorlar. O nedenle söz konusu analistler boş laflar ederek Erdoğan’a boşa kürek çektiriyorlar ve çektirmeye de devam edecekler. Bu nedenle Erdoğan çıkmış olduğu ABD seferinden; ya ABD’nin Rojava ile ilgili stratejisini kabul ederek ya da eli boş olarak dönecektir. Söz konusu sorunun üstesinden gelecek tek kişi vardı, o da APO idi. APO’nun çizmiş olduğu yol haritası stratejisi idi. Erdoğan onu elinin tersi ile itti. Aslında Erdoğan APO’nun yol haritasını elinin tersi ile iterken, kendisini de bölgenin dışına itmiş oldu. Sanırım İsmet İnönü’nün Menderes’e dediğine benzer biçimde; artık Erdoğan’ı APO da kurtaramaz. Rojava Devrimi Suriye’den sonra bölgeye de yayılınca domino etkisi Erdoğan ve sistemini de tepe taklak edecektir. Erdoğan’ın esas korkusu da budur. Korkunun ecele faydası yok, korktuğu başına gelecektir.

Teslim TÖRETeletex News24

Happy
Happy
0 %
Sad
Sad
0 %
Excited
Excited
0 %
Sleepy
Sleepy
0 %
Angry
Angry
0 %
Surprise
Surprise
0 %

Average Rating

5 Star
0%
4 Star
0%
3 Star
0%
2 Star
0%
1 Star
0%

Yorumunuz için teşekkür ediyoruz en kısa zamanda size cevap verilecektir selamlar .

%d blogcu bunu beğendi: