

KÜRD VE ERMENİ KATLİAMLARI / Mazhar ÖZSARUHAN yazdı
Her ne kadar Osmanlının ve T.C. Ulus Devlet’in Kürtlere ve Ermenilere karşı sistematik ırksal ve dinsel amaçlarla uyguladığı cinayetler, isyanları bastırmak amaçlı gibi gösteriyorsa da esas amacın kendi bölgelerinden söküp atılamayan Kürdlere karşı bilinçli yapılan soykırım politikasının bir parçasıdır.
Osmanlı döneminden günümüze kadar yapılan dinsel, mezhepsel ve ırksal katliamlardır. Çoğu insanımız Kürd coğrafyasında işlenen cinayetleri dile getirenler için “Bölgecilik” terimini kullanmaktan kaçınmamaktadır. Ve hele bu insanlarımızın çoğunluğunun sosyalist ya da aydın kimliği ile bunu dile getirmesine bu yapılan toplu katliamlar ithaf olunur. Aşağıda yapılan katliamların tamamı Ermeni, Süryani ve Kürd insanına karşı yapılmış ve her seferinde bir bahane aranmıştır. İsyan diye bahane göstermek ve sivil insanları katletmek, bir insanlık dramıdır, suçtur, uluslararası hukukta faillerin mutlaka yargılanması gerekir. Çünkü sivile yönelik yapılan katliamlar ancak insanlığını yitirmiş, korkak ve aciz yöneticilerin başvurduğu bir yöntemdir. Alevilere yapılan katliamlar ise ayrı bir kategoride dile getirmeye çalışacağım.
“Yavuz’un İran seferi sırasında Anadolu’da Şah İsmail’i destekleyen 40 bin Alevi’yi öldürttüğü söylenir.
Kürdlere yönelik Yavuz Sultan Selim, Ridaniye seferine giderken Muş ilinde hayrata yapılan bir çeşmenin üzerinde Sultan’a ait olduğu söylenen çeşmede şu dizeler yer alıyor:
“Kürd’e fırsat verme ya Rab
Dehre sultan olma’sın
Ayağı’nı çarık sıksın
Gönlü huzur bulma’sın
Vur sopa’yı al haracı
Karnı bile doyma’sın
Ol çeşme’den gavur içsin
Kürd’e nasip olma’sın
Vasiyet’im oldur kim
Kürd bin kere yalvar’sın
İnan’ma, kan’ma
Yakana bit, kapı’na
Kürd dadandır’ma”
(Kaynak: Evliya Çelebi, Seyahatname, Zuhuri Danışman Derlemesi c.3, s.80)
Çeşme yerinde olup, üzerindeki kitabe tahrip edilmiştir. Ancak bunu teyit edecek başka kaynağa rastlanmamıştır.
• 1894-1896 HAMİDİYE KATLİAMI: 300.000 ölü… Ermeni katliamı diye de anılır. Erzurum civarında gerçekleştirilen katliamdır.
• 1905-1907 ERMENİ TATAR KATLİAMI: 30.000 ölü… Nahcivan bölgesinde Osmanlılar tarafından yapılan katliamdır.
• Nisan 1909 ADANA KATLİAMI: 30.000 Ermeni’nin katledildiği katliamdır. Kilikya ya da Adana İğtitaşı katliamı diye de geçer.
• 1914-1920 SÜRYANİ KATLİAMI: 300.000 Süryani katledilmiştir. Osmanlı devleti Kuzey Mezopotamya ve Güneydoğuda Asurilere ve Süryanilere yönelik bir katliamdır. Bu katliam da SOYKIRIM olarak tanımlanmıştır.
• 1915 ERMENİ KATLİAMI: 1.500.000 Ermeni katledilmiş ve İngiliz Yabancı İşler verilerine göre de 1.200.000 üzerinde insan tehcir edilmiştir (Tehcir: Göç ettirilmek, göçe zorlamak, yerinden ve yurdundan etmek). Bu katliam SOYKIRIM olarak tanımlanmıştır.
• 13 Şubat 1925 – 31 Mart 1925 ŞEYH SAİT DÖNEMİ KATLİAMLARI: Şeyh Said isyanı sonrasında 24.000 sivil ve 5.000 asker öldürüldü.
• 1930 yılında Van’ın Erciş ilçesinde Zilan Deresinde öldürülen insan sayısı 15.000, bunun 5.000 çocuk…
• Temmuz 1930 ZİLAN KATLİAMI: Yazar Hasan Hişyar Serdi’nin kaynak kitabına göre de 47.000 insan katledilmiştir. Katliam Erciş ve Van bölgesinde gerçekleştirilmiştir.
• 6 Ağustos l938 ZİNİ GEDİĞİ KATLİAMI: 95 köylü kurşuna dizildi. Erzincan’ın Kılıçkaya köyünün Zini Gediği yöresinde yapılan katliamdır. Bu katliam zaman aşımına uğratılarak “takipsizlik kararı” verilmiştir.
• Temmuz 1943 MUĞLALI KATLİAMI: 33 İnsanın Van ili Özalp ilçesinde 3. Ordu komutanı Orgeneral Mustafa Muğlalı emriyle kurşuna dizilerek infaz edilen katliamdır. Büyük şairimiz Ahmed Arif’in 33 Kurşun adlı şiiri bu katliama ithaf edilmiştir.
• 1980-1992 döneminde Kürd illerinde yapılan operasyonlar sırasında 17.000 insanımız faili meçhullere karışmıştır.
• 27 Kasım 1978 de başlayan ve 11 Kasım 2015 yılına kadar devam eden TSK ve PKK (KCK-ARGK-HPG dâhil) çatışmasında resmi verilere göre 6.894 Asker, emniyet görevlisi ve köy kurucusu, 39.224 PKK’lı ve 15.828 sivil ölmüştür.
• 16 Mart 1988’de Irak-İran savaşı devam ederken Irak’ta zehirli gaz bombalarını taşıyan sekiz MiG-23 uçağı tarafından Halepçe kasabasına bombardıman düzenlendi. Halepçe sakinleri, İran askerleri ve Peşmergelerle birlikte saldırı sırasında 5.000’den fazla insanın öldüğü, 7.000’den fazla insanın da yaralandığı tahmin ediliyordu. Ancak Irak Savaşı’ndan sonra bölgeye giren yabancılar tarafından bu rakamın daha da büyük olduğu tespit edildi. Irak Yüksek Ceza Mahkemesi 1 Mart 2010 tarihinde bu saldırıyı “soykırım” olarak kabul etmiştir. Bugün itibariyle bu kimyasal silah sebebiyle ölenlerin sayısı 43.760 kişidir. Halen tedavi gören ve sakat kalan insan sayısı da 61.250 kişidir.
• 21 Aralık 2011 ROBOSKİ KATLİAMI: 34 köylü uçaktan atılan bombalarla katledilmiştir. Şırnak ilinin Uludere ilçesi yakınlarında yapılan toplu katliamdır.
• 20 Temmuz 2015 SURUÇ KATLİAMI: 34 Sosyalist Türk insanımızın toplu katledildiği katliamdır. Bu katliamı Türkiye’de iktidardaki siyasal partinin desteklediği IŞİD mensuplarınca yapılmış bir katliamdır.
• ABD, Türkiye, Katar, İsrail ve Suudilerin desteklediği IŞİD adlı katliamcı terör örgütünün Suriye ve Kuzey Irak’ta öldürdüğü Kürdler ile ilgili istitistiki bilgiler henüz doğrulanamamıştır.
KÜRDLER ÜZERİNDEKİ ASİMİLASYON POLİTİKALARI
Cumhuriyet’in ilanıyla birlikte Türkiye’nin ulus devlet olmasıyla birlikte, Kürdlere karşı birtakım yasaklar ve engellemeler konulmuş. Kemalist ideolojinin yayılmasıyla birlikte TC’nin resmi asimilasyon politikası yürütülmüştür. Cumhuriyet’in ilanından sonra Kürd Kimliği tamamen reddedilmiş, özellikle 1930 ve 1960’larda Doğu ve Güneydoğu illerinde Kürtçe isimli yerleşim birimlerinin tamamına coğrafi alanlarıyla birlikte ters düşecek şekilde jandarma karakolları aracılığı ile isimleri değiştirilmiş ve Türkçe isimler konulmuştur. Bu işlem içinde bulunduğumuz 2017 yılında da devam etmektedir. Bunun dışında Kürd kültür ve folklorunda ciddi tahribatlar yapılmış, Osmanlı metinler, Türkçeye çevrilirken Kürtçe geçen isim ve terimler kaldırılarak yerine Türkçe isim ve deyimler konulmuştur. Osmanlı metinlerde geçen Kürdistan, Kürd gibi sözcükler yok sayılmış, metinden çıkartılmış ve Kürd kökenli tanınmış birçok Osmanlı vatandaşının kökeninin Türk olduğu öne sürülmüştür. Cumhuriyet dönemindeki bu yasaklamalar Menderes döneminde çok az bir farkla hafifletilmiş, asimilasyon çabaları az miktarda azalsa da özellikle 27 Mayıs 1960 darbesiyle birlikte yeni anayasada daha geniş haklar tanınmasına rağmen, pratikte azalmış, asimilasyon politikaları güçlenmiştir. Mahkemelerde Türkçe bilmeyen insanların ifadeleri bölgesel çapta yok sayılıyordu. Kürd kimliğine yönelik hareket özellikle 12 Eylül faşist darbesi sonrasında artmış ve özellikle açık yerlerde Kürtçe konuşulması sıkı bir şekilde yasaklanmış ve Kürdlerin “DAĞ KÜRTLERİ” olduğu iddia edilmiştir. Asimilasyona yönelik olan ve bilimsel temeli bulunmayan bu iddia T.C. Genel Kurmay Başkanlığı tarafından desteklenmiş, bu kurum tarafından “Beyaz Kitap”ta şu açıklama yer almıştır:
“Dağların yüksek kısımlarında, tepelerde yaz kış erimeyen karlar vardı. Güneş açınca üzerleri buzlaşan camsı parlak bir tabaka ile örtülürdü karın yüzü. Üstü sert altı yumuşak olurdu. Bu karın üstünde yürününce, ayağın bastığı yer içeriye çöker, ‘kırt-kürt’ diye ses çıkarırdı. Doğulu Türkmenlere, Kürt denmesinin nedeni buydu. Bölücülerin Kürt dedikleri, yüksek yaylalarda, karlık bölgelerde yaşayan Türklerin karda yürürken ayaklarından çıkardıkları sesin adıydı aslında…”
Saçmalığın ve ırkçılığın insan beynini nasıl yediğinin bir göstergesidir bu örnek… Bir de buna egemen güçlerin emirler ve direktifleri de eklenirse.!!!
Kürd ve Ermenilere karşı sistematik katliamlarla ilgili atlanan ya da unutulan detaylar mutlaka vardır. Katkınızı bekliyorum.
Selamla, dostlukla kalın.
(Gelecek Bölüm Alevi Kürd Katliamları)
Mazhar ÖZSARUHAN–Teletex News24
Average Rating