
YÜZDE 49’U BÜYÜTEREK ORGANİZE HALE GETİRMEK..! / Teslim Töre yazdı.
16 Nisan referandumu bir çok şeyle birlikte Erdoğan diktatörlük sistemine nasıl son verileceğine, yerine neyin, hangi yöntemle konabileceğine de işaret etmiştir. Hitler, Mussolini gibi faşizmler seçimle gelip, savaşla gitmişlerdi. Erdoğan diktatörlüğünün gelişi Hitler ve Mussolini’ninkine benzese de yaşanmış olunan 15 yıllık süreçteki aldığı mesafe, bugün, özellikle de referandumdan sonra içine düşmüş olduğu durum: Gidişinin onlarınkine benzemeyeceğini gösteriyor.
Aslında sadece yaşanmış olan pratik gelişmeler değil, ideolojik yapılanma, örgütlü bir güçle kısa sürede devleti korporatif faşist biçime sokmak gibi bir çok bakımdan da Hitler ve Mussolini’ye tam olarak benzemiyor. Hitler “Kahverengi Gömlekliler” (SA’lar), Mussolini “Kara Gömlekliler” gibi oluşturmuş oldukları faşist ideoloji ile yetiştirdikleri örgütler ve faşist ideoloji ile oluşturdukları partilerle iktidara geldiler. O nedenle iktidar olur olmaz, devleti bu faşist kadrolarla donatarak kısa sürede değiştirdiler. Bu süreçler Erdoğan için zor ve zahmetli bir süreç oldu. Erdoğan sırf ideolojik olarak bile birkaç gömlek değiştirdi.
Bir sırtına “milli gömlek” giydi, onu çıkartıp “ılımlı İslam” gömleği ve BOP eş başkanlığı kisvesini giydi. Sonra onları da çıkartıp bambaşka şeyler giydi. Devleti ele geçirip, otoriter bir sistem kurmak için de çok müttefikler eskitti. İlk müttefiki, “alnı secdeye değen” can dostu Fethullah Gülen oldu. O’na her istediğini verdi, her dediğini yaptı. Buna karşın onunla omuz omuza vererek “vesayet” dediği ordunun etkisinde olan devleti ordu ile birlikte yıktılar. Orduyu tümü ile madaralaştırdılar. Başta Genelkurmay Başkanı olmak üzere bütün kuvvet komutanları Fethullahçı yaverleri tarafından yerlere yatırılarak, elleri kelepçelenip bodrumlara atıldı. Türk ordusu hala bu defolu komutanlarca yönetiliyor.
Erdoğan’ın da, CIA ajanı Fethullah’ın da ortak engeli olan ordu bertaraf edildikten sonra sıra iktidar üzerinde egemenlik kurmaya gelince, Fethullah Gülen Erdoğan’a madik atma projesini devreye soktu. Erdoğan Fethullah’ın (CIA’nın) restini görünce, iki eski “alnı secdeye değen” din kardeşi arasına korkunç bir soğuk savaş başladı. Bu bağlamda Erdoğan partner değiştirdi. Fethullah Gülen’i dışlayıp, yerine Fethullah Gülen’le el ele vererek hapse koyup, “savcılığını” yaptığı Ergenekon ve Balyozcularla partner olmaya başladı.
Hitler ve Mussolini gibi önceden ideolojik olarak yetiştirip, organize etmiş olduğu örgütlü bir gücü olmadığı için devletin bürokratik kadrolarla yeniden yapılandırılması kolay olmadı. Polis ve Adalet Bakanlığı’na defalarca tayinler yapılıp değiştirildi. Hasılı kelam faşist bir devlet yapısı oluşturup, amacına ulaşabilmek için çok don değiştirdi, dondan dona, kılıktan kılığa girdi çıktı. 16 Nisan referandumu ile kesin amacına varmayı, krallık tacını takmayı düşünürken deniz bitti ve gemisi karaya oturdu. Önünde 2019 seçimi kaldı. Fakat söz konusu seçimi kazanması ise “çantada keklik değil”. Değil çünkü işler epeyce sarpa sardı.
16 Nisan referandumu Erdoğan’ın karşısına daha önce aşmaya çalıştığı “vesayetten” daha güçlü ve vesayeti aştığı kolaylıkta aşamayacağı kadar engel çıkarttı. Bilinçli, organize, kararlı, amaçlı bir toplumsal muhalefet gücü… Erdoğan “vesayet” falan dediği engelleri, yapmış olduğu manevra, kurnazlık yöntemleri, yalan, dolan vb. gibi sinsiliklerle bu muhalefeti kesinlikle aşamaz. Tabi ki referandumda HAYIR oylarının açmış olduğu çığır ve yaratmış olduğu toplumsal muhalefet hareketi organize bir konum kazanıp, bugünkü gücünü koruduğu, hatta daha da geliştirdiği takdirde..
Aslında HAYIR oyları için referandum sürecinde yürütülmüş olan propaganda çalışmaları: Referandum sonrasında nasıl ve hangi yöntemlerle bir arada kalınabileceğine de işaret etmiştir. Referandum sürecini her parti, grup, ideolojik akım, siyasal topluluk: Propagandasını kendi HAYIR’ı doğrultusunda yapmıştı. Çünkü herkesin kendi HAYIR’ı vardı. Siyasi arena da her siyasi akım kendi HAYIR’ı ile propaganda, ajitasyon ve ikna yöntemlerini kullandı. Bu yöntemin başarılı olduğu referandum sonuçları ile de tescillenmiştir. Sadece başarılı olması değil, Erdoğan diktatörlüğüne son verecek, onun yerine neyin konacağını da net olarak gösteren bir deneyim olmuştur referandumun HAYIR meclisi.
Erdoğan’ın “tek devlet, tek millet” şaklabanlığı ile başlayıp, esas amacı olan: “Tek lider, tek başkan, tek şoför, tek kaptan, tek yönetici” durağına gelince toplumsal ilerleme sürecinde önceden görülmesi mümkün olmayan bir patlama oldu. Erdoğan’ın yıllar önce bölüp dağıttığı toplum kesimi HAYIR etrafında kenetlenerek, müthiş bir bileşenler topluluğu yarattı. Böylesine güçlü bir toplumsal doku ve dengenin oluşması sadece Erdoğan’ın freni boşanmışçasına ülkeyi uçuruma sürükleyen gidişinin önüne bir takoz koymadı. Aynı zamanda Erdoğan’ı durdurup, binmiş olduğu ve tek kaptanlı otomobil şeklinde yapılandırmaya çalıştığı devlet yönetiminden de al aşağı edecek bir potansiyel yarattı.
Kuşkusuz “Osmanlı’da oyun bitmez” aforizmasında olduğu gibi Erdoğan’da da oyun bitmez. Fakat oyun oynayacak ne yeri ne de o kadar oynayabileceği argümanı kaldı. 7 Haziran oyununu bir daha oynayamaz. Oynayamaz çünkü birincisi: Toplumun çok önemli bir kesimi Erdoğan’ın gerçek yüzünü görüp, çirkin niyetini anlamıştır. İkincisi: Erdoğan’ın kapatmış olduğu medya kesimleri Avrupa’da kendilerine yayın hayatına devam etme olanakları bulmuşlardır, toplumu bilgilendirmeye devam ediyorlar. Üçüncüsü: Türkiye’nin ekonomik durumu daha da kötüleşecektir. Dördüncüsü: Dış politikada içine batmış olduğu çamura daha fazla gömülmüş olacaktır. Beşincisi: Muhalefetin de bir medyası olacaktır. Erdoğan hoşuna gitmeyen medyayı kapatarak kendi ayağına sıkmıştır. Avrupa; kapatılan, fakat yayın hayatına devam etmek isteyen bütün yayın organlarına olanak tanıyarak, Erdoğan’ın etki alanının dışına çıkarttı. Erdoğan’a rağmen, Erdoğan’ın egemenlik alanının dışında Özgür Basın yayın hayatına devam ediyor. Bu Erdoğan için çok önemli bir dezavantaj meydana getiriyor. Altıncısı ve de en önemlisi: Artık Erdoğan’ın büyüsünün bozulmuş olması, karizmasının çok derin çizgilerle çizilmiş olmasıdır. Yedincisi: Savaşın artık Erdoğan’a herhangi bir yarar sağlayamayacak konuma gelmiş olmasıdır.
Erdoğan için durum vahim. Kaçabileceği bir yol, sapabileceği bir yolak kalmadı. Ancak en önemli sorun HAYIR güçlerinin kendilerini idame ettirmesi ve uygulayacağı politikadır. HAYR, bilineceği gibi kendiliğinden, doğal yöntemlerle oluşmuş bir güç ya da güçler dengesidir. Varlığını idame ettirebilmesi için eşyanın doğası gereği oluşum ve gelişimini sağlayan doku ve dengesinin doğallığını koruması gerekir. HAYIR demiş olan bütün güçlerin HAYIR nedenini koruyarak, referandumda olduğu gibi her gücün kendi kulvarında yürümesi en doğru olandır. 2019 hem genel hem de başkanlık seçimlerinin birlikte yapılacağı bir seçim yılı olacaktır. HAYIRCILARIN birbirine duymuş oldukları tek gereksinim, ortak bir başkan adayının belirlenmesidir. Ortak bir başkan adayının belirlenmesinde: Ortak amacın demokrasi, ortak başkan adayının da herhangi bir parti ve örgütten olmayan, demokrat bir kişilik olmasıdır.
Parlamento seçimi ise tâli olmamakla birlikte her örgüt ve partinin kendi bileceği bir iştir. HAYIR güçlerinin oluşturacağı hükümetin bir koalisyon hükümeti olacağına kuşku yoktur. HAYRCILARDAN tek parti ya da örgütün tek başına seçim kazanma olanağı yoktur. Kazansa da ortak başkan için herhangi bir sorun olmaz. Çünkü ortak başkan seçimi tek başına kazanacak olan partinin de adayı olacaktır. Tabi ki HAYIR dünyası çok renkli, çok sesli bir yapıya sahiptir. Son derece zıt kutupları da içinde barındırıyor. O nedenle bir arada kalmaları fazlaca kolay olmayacaktır. Belli güçlerin birbirine belli tavizleri vermesi gerekecektir. Özellikle sosyalistlerle MHP, MHP ile Kürt Özgürlük Hareketi, hatta CHP içindeki Kürt düşmanı ulusalcılarla Kürt güçlerinin köklü olmamak kaydı ile eski yaklaşımlarını en azından gözden geçirmeleri gerekir. Kimsenin geçmişte olup biten her şeyi unutması gerekmiyor. Yapılması gereken: Sadece korkunç bir badireyi atlatabilmek için belli konularda esnek davranmak ve manevra alanını biraz daha geniş tutmaktır.
Erdoğan’ı etkisiz kılacak, Türkiye’yi sürüklemekte olduğu bataklıktan kurtaracak tek gücün HAYIR gücü olduğu gayet net olarak ortaya çıkmıştır. Türkiye’yi, K. Kürdistan’ı, insanı, insani değerlerin toplamını seven, çocuklarının, torunlarının geleceğinden emin olmak isteyen herkesin bu fırsatı doğru görüp, değerlendirmesi gerekiyor. HAYIRCI bazı güçlerin çıkarcı davranarak bu fırsatı kaçırması; tarihi büyük hata ve insanlık tarihine kocaman bir leke olarak geçecektir.
Teslim TÖRE–Teletex News24
Average Rating