Öncelikle Yazıma başlamadan önce birkaç hususu dile getirmek istiyorum. Sosyal medya Facebook hesabım neredeyse yazdığım bütün yazılarım, bazıları tarafından spamlaniyor ve yoğun bir şikayet sonucunda her seferinde Facebook tarafından engelleniyorum. Bu şikayetleri yapanlar Facebook sayfamda benimle arkadaş olup rengini belli etmeyenlerin olduğu kanısındayım. Öyle anlaşılıyor ki birileri yazılarımızdan bihayli rahatsızdırlar. Bizde onları rahatsız etmeye devam edeceğiz. Bu sebepten dolayı siz değerli sayfa arkadaşlarım, okuyucularım ve takipçilerim bilmelisiniz ki hepinizin yazılarını okuyorum takip ediyorum ama maalesef ne bir beğeni ne bir yorum ne de herhangi bir şey paylaşamıyorum. Özelden bana Gönderdiğiniz mesajlarınıza da cevap veremiyorum maalesef. Benden kaynaklı olmayan bu durumdan dolayı yinede hepinizden özür diler, hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.
Referandum konusunda ki değerlendirmemi yapmadan önce medyada gördüğüm, okuduğum sözde solcular ve Kemalistler tarafından referandumla ilgili kürtlere yaptıkları eleştiriye kısaca değinmek istiyorum. Kürtlere söz söyleyen sözde “solcu” ama Özde sosyal “faşist” olanlara cevaben, Değirmencinin şu sözleri ile başlamak istiyorum:
Bu Nasıl Çark Ulan; Buğday Bizim, Ezilen Biziz. Un Olan Biz, Aç Kalan Biz. Ölen Biz, Kendi Topraklarımızdan Sürgün Edilen Biz. Peki, Kim Bu Doymak Bilmeyen Şerefsiz.
Gezide iki ağaç yerinden söküldü diye ülkeyi ayağa kaldıranlar, Kürdistan’da onlarca şehir bombalanarak yerle bir edilirken sus pus oldular. Yüzlerce Kürt bodrumlarda diri diri yakılarak hunharca katledilirken ses çıkarmadılar. Öldürdükleri Kürt çocuklarının gömülmesine izin verilmedi ve Kürtler çocuklarının cenazelerini kokmasın diye buzdolaplarına koyarken, yine Erdoğan güdümündeki devletin arkasında durdular. HDP milletvekillerilerinin dokunulmazlıkları kaldırılsın diye iki ellerini birden kaldırdılar. Yüzlerce HDP binası kundaklanırken, yakılıp yıkılırken ses etmediler. HDP mitinglerinde bombalar patlatılırken ve onlarca insan katledilirken yine ses çıkarmadılar hatta Erdoğan güdümündeki rejimi savundular arkasında durdular. Kürt kadınları hunharca katledilip cenazeleri Çırılçıplak Sokak ortalarında teşhir edildi ve günlerce sokak ortasında bırakılırken tek bir itiraz etmediler. Şimdi bunlar mı Kürt halkını eleştiriyor?
Hadi ordan.
Kürt halkı üzerine düşeni yapmıştır ve en büyük bedeli de onlar ödenmiş, hayırın bu denli yüksek çıkmasında da en büyük payları olmuştur. Eğer bombalar altında inim inim inleyen Ankara, İstanbul, Antalya, İzmir olsaydı, her hangi bir partinin on binlerce parti çalışanları tutuklansaydı, bütün belediyelerine el konulup kayyım atansaydı, genel başkanları, Belediye başkanları, parti meclisi üyeleri tutuklansaydı, katliamlara uğrayıp cenazeleri günlerce Sokak ortasında bırakılsaydı, binlercesi yerinden yurdundan sürülseydi acaba partileri diye bir şey ortada kalır mıydı sorusunu kendilerine sormaları lazım. Ki sonrada Kürtlere laf edebilme hakkına sahip olsunlar. Kaldıki Kürdistan’da Türkiye ortalamasının en yüksek hayır oyu çıkmıştır. Halk mücadelesine bağlı kalmış, devletin bütün baskı, zülüm, katliyam ve hukuksuzluğuna rağmen canı pahasına boyun eğmemiş ve her şartta her koşulda ben mücadeleme bağlıyım demiştir. Bunu yaparken de sizi mutlu etmek için yapmamıştır, kendi mücadelesine olan bağlılığının gereği, demokrasiye olan inancı, eşit şartlarda eşit haklara sahip olarak birlikte yaşayabilmek için Son bir kez daha şans tanımıştır. Bu konuda sizlerin Kürt halkına eleştiri olarak söyleyebileceğiniz tek bir söz yoktur. Hepiniz Kürt halkına borçlusunuz Kürt halkının size burcu yoktur. Kürdistan’da % 62’si hayır oyu çıkmıştır, siz de gidin Türkiye ortalamasının % 62’sini alın Ondan sonra konuşun derim!
Bir diğer husus da Erdoğan ve yandaş medya tarafından sürekli dillendirilen, sözümona “Doğu ve güneydoğu da halk PKK nin silah zoruyla HDP ye oy veriyor” tezi de bu Referandum da ayrıyetten çürümüştür. Tam tersine halk AKP ve kontrolündeki devletin bütün baskılarına, Zülümlerine, gözaltılarına, tutuklamalarına rağmen iradesini ortaya koymuştur. Erdoğan’ın sabaha kadar Doğu illerinden gelen oyları takip ettim demesi Kürdistan’da yaptıkları yıkım ve katliamdan sonra kendilerini aklamak için Kürdistan’daki oyları lehlerine dönüştürmek için yoğun çaba sarf ettiği anlaşılıyor. Orada yapılan oy manipülasyon ve usulsüzlükleri bizzatihii yönetmiştir. Ve bunun sonucunda da hem iç kamuoyuna hemde dış kamuoyuna Kürdistan’dan alacağı oylar üzerinden kendisini aklamaya çalışmıştır. Nitekim AGİT raporuna da yansıyan mühürsüz oy pusulalarının yoğun olarak kullanıldığı illere baktığımızda bunu açıkça görmekteyiz. Bu bakımdan da Kürt halkını alkışlamaktan başka söylenecek tek bir söz yoktur.
REFERANDUM VE SONUÇLARI.
16 Nisan referandumun da kesinlikle hayır kazanmıştır. Fakat AKP sonucu manipüle ederek kendi lehine çevirmiştir. Bu burada kalır mı ? onu zaman gösterecek ama, şu bir gerçek ki AKP tarihinde ilk defa bu kadar büyük bir darbe almıştır. Basına ve sosyal medya ya yansıyan görüntülerde özellikle Kürdistan da AKP lehine mükerrer oy kullanılmiştır. Bir çok yerde blok oy kullanılırken bir çok yerde de mühürsüz oy pusulaları kullanılmıştır. Yani anlayacağınız her türlü hırsızlık, haksızlık, hukuksuzluk yapılmıştır. Devletin bütün imkanlarını, ele geçirdikleri bütün medya yı kullandılar. Hayır cephesinin kampanyasını yapmaması için devletin kolluk kuvvetlerini bütünüyle seferber edip hayırcıları terörize etmiş, hayır kampanyasını engellemiş, öte yandan kendileri de devletin uçağıyla, otobüsüyle, parasıyla, kolluk kuvvetleriyle, valisiyle, kaymakamıyla, artı MHP artı BBP artı HUDAPAR artı Barzani’nin Türkiye Partisi (KDP-T) artı Cemaatler artı Mafyalar, vs vs .
Elde ettikleri sonuç %51 oda şaibeli ! oysaki bu bloğun normalde oyları %65’in üzerinde idi. Sadece 2011 cumhurbaşkanı seçimlerinde Tayyip Erdoğan’ın aldığı oylar %51, 80 olduğunu düşünürsek, bütün bu yukarda saydığımız olumsuzluklar ve yapılan ittifaklara rağmen bu rakama ulaşılmaması, bu faşist bloğun başaşağı çöküşe geçtiğini çok açık olarak görmekteyiz. Bir diğer hususta evet ve hayır arasındaki oranların bu düzeyde düşük olmasının toplumsal ilişkiler bakımından ciddi sonuçlar doğurmasının ötesinde, sonucun evet lehine çıkması için ciddi ihlallerin yapıldığı her geçen dakika sahada belirginleşiyor. Yüksek Seçim Kurulu (YSK) kendisi tarafından konulan ve hemen her seçim de uyguladığı Kanun düzeyinde ki uygulamaları ilk kez kendi hukukunu yok sayarak evet sonucunun çıkmasına karar verdi ve sonucun böyle olmadığını da en iyi bilen yine YSK dır.
Dolayısıyla da bu açıklanan sonuç kesinlikle meşru değildir. Ki AGİT’in referandumda yaptığı gözlemlerden sonra hazırladığı ön rapor da bu istikamettedir. AKP-Erdoğan mevcut durumun değişmesine hiçbir şekilde izin vermeyecektir ve YSK da kendisi tarafından resmileştirilen bu hukuksuzluğu diretecektir. Ancak iç politikada bu pozisyonu sürdürmek mümkün fakat uluslar arası ilişkilerde, AKP-Erdoğan bir hayli zorlanacaktır ve çok ciddi sıkıntılarla karşı karşıya kalacaklardır.
Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT) Demokratik Kurumlar ve İnsan Hakları Birimi (DKİHB) tarafından oluşturulan referandum gözlem heyetinin düzenlediği basın toplantısında, referandum sürecine ilişkin yaptığı değerlendirmede “YSK’nin mühürsüz pusulalar hakkındaki kararının çok önemli bir güvenceyi ortadan kaldırdığını ve kanunla çelişkili olduğunu söyleyebiliriz… Yüksek Seçim kurulunun çalışmaları şeffaf değildi.” açıklamalarına her ne kadar Erdoğan ve Hükümet tepki gösterseler de AGİT raporunun uluslar arası alanda ciddiye alınacağı açıktır. Nitekim ABD ve AB dış ilişkiler yetkilileri de referandum sonucuna ilişkin kesin bir karar vermek için AGİT’in raporunu bekleyeceklerini açıkladılar. ABD dışişleri bakan Sözcüsü Mark TONER da “Referandumdaki hukuksuzluğu not ettik” açıklamasına bakarsak önümüzdeki süreçte uluslar arası ilişkilerde AKP ve Erdoğan’ın ne tür sıkıntılarla karşılaşacağını anlamak mümkün.
16 NİSAN REFERANDUMUNUN ORTAYA ÇIKARDIĞI POLİTİK DURUM.
Birincisi– Erdoğan ve yandaş medya tarafından sürekli dillendirilen, sözümona “Doğu ve güneydoğu da halk PKK nin silah zoruyla HDP ye oy veriyor” tezi, bu Referandum da çürümüştür. Tam tersine halk AKP kontrolündeki devletin bütün baskılarına, Zülümlerine, gözaltılarına, tutuklamalarına rağmen iradesini ortaya koymuştur. Bu bakımdan da Kürt halkını alkışlamaktan başka söylenecek tek bir söz yoktur.
İkincisi– Geriletilemez gibi görünen, hiç gitmeyecekler gibi sanılan AKP-Erdoğan, 16 Nisan’da geriletilmiştir. Ve artık bütün Devrimci, Demokrat, Sosyalist, İnsan Haklarından, Hak ve Adaletten, Özgürlük ve Eşitlikten yana olan, Tekçiliği değil Çoğulculuğu esas alan, İnkar ve Asimilasyonu reddeden, Özgür Yaşama, Kadın Haklarına, Dini ve Etnik azınlıkların haklarına saygılı olan ve bu değerleri savunan kesimlere yeni bir gün doğmuştur.
Üçüncüsü-Kürdistan dışındaki ve AKP’nin güçlü olduğu Türkiye’nin onlarca Büyük illerinde AKP hükümranlığına son verilmiştir. Ki bu iller Türkiye nüfusunun %40’a yakınını temsil etmektedir. Başta İstanbul, Ankara, İzmir, Adana, Mersin, Kırklareli gibi. Çeyrek asırdan beri İstanbul ve Ankarayı yöneten AKP Büyük bir yenilgi almıştır.
Dördüncüsü– AKP-Erdoğan 7 Haziran seçimlerinden sonra Kürtlerden oy alamadıkları için yürüttükleri anti Kürt politikaları, Ve yine dış politikalarını da Kürt düşmanlığı üzerinden yürüdüğü için, hem içeride hem de dışarda sıkıntıya düşmüştüler ve bir hayli dünyadan tepkilere maruz kaldılar. Hatta çoğu kez adeta dış dünyadan izole oldular. Bu son 16 Nisan referandumunda yaptıkları hukuksuzluk ve hile ile “evet’i” çıkarmaları ile birlikte kendilerini tamamen dünyadan izole etmiş oldular. Bu durum ne kadar sürdürülebilir bilemiyorum ancak, şu kesindir ki; artık bardağı taşıran son damla bardağa damlamıştır .
Bu sonuçlardan sonra AKP artık mümkün değil toparlanamaz. Bundan sonra her geçen gün kan kayedeceği aşikardır. Burada muhalefette büyük bir fırsat doğurmuştur. Eğer bu fırsat değerlendirilirse 2019’da ki genel seçimlerde AKP den tamamen kurtulmak mümkündür. Yok eğer inkar ve asimilasyon sürdürülürse, Kürtlerin iradesi yine yok sayılırsa, Çoğulculuk yerine tekçilikte ısrar edilirse, kürtlerin hak ve adalet talepleri terörizimle yaftalanırsa, alevilerin hakları, diğer dini ve etnik kesimlerin hakları inkar edilirse ya da mevcut durum sürdürülmeye çalışılırsa, O zaman ortaya çıkmış olan bu fırsat da heba edilecektir. Ve bu durum belkide Türkiye halkları için değerlendirilmesi gereken son şanstır. Umarım buda heba edilmez, bu fırsat kaçırılmaz.
[caption id="attachment_40445" align="alignleft" width="150"] Hasan H. Yıldırım & Hussein Erkan[/caption] NATO Zirvesi vesilesiyle Biden-Erdoğan ve ABD-Türk heyetleri görüştü. Ne verildi,...
[caption id="attachment_40427" align="alignleft" width="150"] Yakıp Aslan[/caption] İkinci Meşrutiyet İslamcılığının, dönemin şartlarına uygun özelliklerini belirledikten sonra Osmanlı İslamcılarının hangi noktada İslami...
FİLİSTİN BOYUTUNDA İSRAİL-İRAN KAPIŞMASI Hasan H. Yıldırım & Hussein Erkan [caption id="attachment_40445" align="alignleft" width="150"] Hasan H. Yıldırım & Hussein Erkan[/caption] Son...
Peker’in yayımladığı videolar mafya, devlet, siyaset üçgeninde gelişen kirli ilişkileri ortalığa saçtı. Susurluk skandalında yer alan dönemin aktörleri, bugünkü Saray...
Average Rating