
Seydo Turğut yazdı: ZULMÜN GÖRÜNMEYEN YÜZÜ
Bu Dünyanın sonu var; hem ruhani ve manevi hem de fiziki ve maddi olarak. İnsan yaşarken manevi anlamda çöküş yaşadı mı, ruhani olarak kendini boşlukta hissetti mi kalp atışları devam ederken dahi cansızdır. Maddi dünya maneviyatı boğdurduğunda öldü, fakat fiziki olarakta bilimin kâinatın sonunun geleceğini söylediğini biliyoruz. Ama Dünya bütün ilginçliğiyle duracağını bilmeden dönmeye devam ediyor…
Kenndi içinde maneviyatı madiiyata boğdurduğunda zaten ruhani olarak durmuştu…
Modernizmin maneviyatı maddiyata boğdurmasının trajik örneği ise modernite gerçekliğine karşı birlikte mücadele edenlerde manevi-insani ilişkilere dahi yansımasıdır.
Savaşlar çıkar, insanlar ölür, yerinden yurdundan olur, içteki sorunlarda zindanlara atılır, işkence görür değil mi? Bunlar görünüyor, fakat zulmün birde diğer, daha doğrusu görünmeyen bir yüzü daha var; geride kalanlar…
Cezaevlerinde başlatılan açlık grevleriyle ilgili olarak insanı düşündüren, belki duygulandıran tutuklularla iligli başka düşüncelerde ister istemez geliyor akıllara…
Cezaevlerinde binlerce tutuklu-hükümlü var; kiminin “daha yeni çocuğu olan”, kiminin “daha ev kirasını ödeyemeyen”, kimi “işsiz ama çoluk çocuğu olan”, kiminin aç ve açıkta kalan yaşlı anası-babası, bakmakla yükümlü olduğu kardeşi… Kayyum atamalarından sonra işten çıkarılan işçiler, tutuklanan yakınları, adeta ortada kalan aileler…
Peki neydi sorun; maneviyat yoksunluğu değil mi? O insanlar cezaevine girerken akıllarında fiziki tutsaklıkları bulunmuyordur. Ne var onları kaygılandıran; çok basit ama geride kirasını ödemediği evi, içinde yaşayan ailesi kalıyordur. Geleceğe dönük dışarıda bıraktıkları hayallerini, umutlarını, kendilerini geçelim be babam, ya geride bıraktıkları… Onlar bunu düşünüyorlar, belki yoğun işkenceden çıktıktan sonra çıkarıldıkları mahkemece tutuklandıklarında, gözaltı sürecinde, cezaevinden tahliye edilene dek, hatta gönderildikleri cezavine yetişmeden dahi tek akıllarında bulunan budur.
Lafla değil, geride zor bir yük bırakılıyor.
Bu sorunlar için bir dernek-kurum yok muydu tartışmasını geçelim de varolan imkânlar dahilinde neler yapılabilir?
Hatırlayalım, modernite maneviyatı maddiyata boğdurmuştu ve felsefik temelinde moderniteye karşı diye tutsak edilen insanların geride bıraktıkları, aynı modernite karşıtları tarafından görmezden geliniyor, geride bırakılanlar için hiçbir şey yapmıyor, belki de yoldaşlığın maneviyatını geçip, salt maddiyatla yaşıyor açık söyleyelim mi “yoldaşlarına” manevi yaklaşmıyor!!!
Tüm mağdurlarla, siyasi tutsaklarla dayanışma içinde olunması gerekmektedir.
Siyasi tutksaklar onumuruzdur bir slogandan daha şeyler ifade etmelidir…
Seydo Turğut–Teletex News24
Average Rating