
Teslim Töre yazdı: ERDOĞAN GERİYE KALAN ÜÇ DOSTUNDAN BİRİSİNİ DAHA KAYBEDİYOR !
Sanayi taşıma harekatının geri kalmış ülkeler arasında yaratmış olduğu yeni zenginlikte Çin dünyanın ikinci büyük ekonomisi, G. Kore, Brezilya, Hindistan gibi ülkeler zengin ülkeler arasına katılırken Türkiye geri kalmışlık konumunda kalmaya devam etti. Üstelik sanayi taşımanın en büyüğünün Türkiye’ye yapılmış olmasına rağmen. Kendisinin yapmış, çevresine de yaptırmış olduğu hırsızlık, yolsuzluk “mızrak çuvala sığmaz” misali Türkiye’ye sığmadı, yurt dışına da taştı. Türkiye’de yargıya intikal eden hırsızlık suçlarını kapattı. Yapmış olduğu hırsızlık sadece ulusal değil uluslararası bir hırsızlık olduğu için Türkiye’de kapatmış olduğu hırsızlığın dosyası ABD yargısına intikal etti. Söz konusu dosya şimdi: Reza Zarrab ve Halkbank genel müdür yardımcısı Hakan Atilla’nın şahsında ABD’de yargılanıyor.
Kürt Halkına IŞİD, El Nusra, El Kaide gibi cihatçı, şeriatçı İslami cinayet şebekelerini destekleyerek Suriye Halkına karşı işlemiş olduğu cinayet, uygulamış olduğu katliamlarla, soykırımlar da hırsızlığına eklendi. O nedenle: İşlemiş olduğu hırsızlık ve insanlık suçlarını kapatacak boyutta yetki ve başkanlık sistemi kurmaya girişti. Buna denk de bir anayasa hazırladı. Anayasalar genellikle toplum için yapılır, Erdoğan’ın anayasa taslağında topluma dair hiçbir şey yok. Taslaktaki on sekiz maddenin tümü de Erdoğan’ı koruma ve kollamaya yönelik. Türkiye’yi büyütmeye, geliştirmeye, Türkiye insanını zengin etmeye, mutlu kılmaya yönelik hiçbir çaba göstermezken, kendini işlemiş olduğu suçlardan kurtarmanın yollarını aradı, arıyor. Bunun tek yolu olarak da dünyada eşi benzeri bulunmayan, sadece Erdoğan’ı korumaya, kendinden menkul, “Türk tipi başkanlık sisteminde” karar kıldı. “Türk tipi başkanlık” sistemini varlık nedeni, hayat memat meselesi yaptı. Bu sistemi hayata uyarlayabilmek için ceberrut bir baskı sistemi kurması gerekiyordu, onu yapabilmek için de çok önemli bir oyuna gereksinimi vardı: Askeri bir cunta !
Orduda cunta hazırlığı yapan bir grubun olduğu anlaşılınca onların sıkıştırılıp kışkırtılarak, zaman ve zeminlerini kaydırıp, zamansız çıkış yapmaya zorlayarak, denetimli bir cunta düzenledi. Türkiye halkının önemli bir kesimi bu denetimli askeri cunta girişimi numarasını yutmadı. Bu Erdoğan numarasını kısa süreliğine de olsa CHP yuttu, “Yenikapı ruhunun yaratılmasına” katkı yaptı, fakat belli bir süre sonra kendine gelip, ayrıldı. Erdoğan bu denetimli cunta girişimi olayından sonra başkanlık sistemini: Cuntaları, terörizmi, çok başlılığı önleyecek tek yönetim biçimi olarak topluma dayattı. Başta: “Seni başkan yaptırmayacağız” diyen HDP olmak üzere başkanlık sistemine karşı çıkan herkes üzerinde devlet terörü estirdi. Binlerce aydın ve akademisyeni işinden attı, hapse koydu, tehdit etti. Yüzlerce basın mensubunu, gazeteciyi hapse koydu. K. Kürdistan’ın yüzden fazla belediye eş başkanı ve çalışanını hapse koydu, belediyelere kayyum atadı. Korkunç bir zorbalıkla başkanlık sistemini topluma dayattı. Ülke içinde başta Kürt Halkı olmak üzere Türkiye vatandaşlarının yarısı Erdoğan’ın bu kurnazlığını anladı ve kesin olarak karşı tavır aldı.
Yurt dışı ilişki ve politikalarını da bu temel üzerine inşa etti. Bu kurnazlık politikası yurt içinde güçlü bir destek bulamadığı gibi yurt dışında da yeteri kadar destek bulamadı. Söz konusu politikasında ısrar ettikçe: AB ve ABD gibi stratejik müttefikleri dahil bir çok dost ve müttefikini kaybetti. Kala kala, her fırsatını yakaladıkça Erdoğan’a kazık atan, dost görünen düşman Putin, Suudi Arabistan, Katar, Kuveyt Emiri ve Barzani kalmıştı. Kerkük’te cereyan eden son gelişmelerden anlaşıldığı kadarı ile dostu ve Kürt Halkının ulusal birliğine, toplumsal ilerleme sürecine bir hançer gibi çakmaya çalıştığı Barzani ile de bozuşmak üzere… Daha önce de belirtmiş olduğum gibi şark kurnazlığı, feodal manevra yapma kabiliyeti bakımından Barzani, Erdoğan’dan bir milim geri kalmaz, hatta bir gömlek daha üstün de gelebilir. Erdoğan onu Kürtlere, özellikle de Özgürlük Hareketine, APO’nun kuramına karşı kullanmaya çalıştığı gibi Barzani de hayatının en büyük amacı olan, bu amacına Erdoğan’dan başka fazlaca da destek bulamayan “bağımsız Kürdistan” için kullanmaya çalışıyordu. Yandaş TV kanallarında Erdoğan’ın sözcüleri: “Rojava’ya Şengal’de bir denklem yaratılmaya çalışılıyor” diyerek Erdoğan’ın Barzani ile Ankara buluşmasında planladığı, MİT elemanlarının da katılımı ile Şengal’e yapılan Peşmerge saldırısı yaşanırken, Barzani bu verdiğinin karşılığı olarak da Kerkük’e Kürt bayrağı astı.
Barzani, Kerkük’e Kürt bayrağını asarak Erdoğan’a: Hiçbir taviz karşılıksız değildir mesajını verdi. Belki de Şengal planı yapılırken Barzani Kerkük’e bayrak konusunu da söylemiş ve Erdoğan’a kabul ettirmiştir. Kerkük’ün statü olarak Bağdat ya da Erbil yönetimine bağlı olması Erdoğan’a ne kaybettirecektir? Fakat Şengal’in özerklik yapısının imhası Rojava sistemine bir darbe, Erdoğan sözcülerinin TV kanallarında belirtmiş olduğu “bir denklem” işlevi olarak değerlendireceği için Erdoğan açısından çok büyük önem taşıyordu. Yetmez. Erdoğan Rojava’ya olan düşmanlığını hayata geçirmesine Rusya ve ABD fırsat vermediği için gerekenleri Barzani’ye yaptırmayı da planlıyordu. O nedenle Şengal karşılığında Kerkük’e Kürt Bayrağının asılmasına razı olmuş olabilir. Fakat Barzani zamanlamasını yanlış ya da bilerek referandum sürecine getirince ve milliyetçiler de bunu Erdoğan’ın aleyhine kullanınca, Erdoğan itiraz etmiş olabilir. Milliyetçilerin bastırması üzerine kendini Osmanlı padişahı, Kerkük’ü de hala Osmanlı toprağı olarak görüp, Kerkük’e asılmış olan Kürt bayrağı için, babasının oğluna bağırırcasına ”indirin onu oradan” diyerek emir veriyor. Tıpkı Beşar Esat’a “Eset git” dediği gibi Barzani’ye de “indir onu oradan” diyerek yandaşa efeleniyor.
Bu somut veri, aynı zamanda Erdoğan’la Barzani’nin nasıl çirkin bir pazarlık içinde olduklarını da dosta düşmana net olarak gösterdi. O nedenle bu konu üzerinde en çok da Kürt aydınları, siyasetçileri, en önemlisi de Özgürlük Hareketinin önemle durması, Erdoğan’la Barzani’nin Kürt Halkına nasıl bir gelecek ön görmeye başladıklarını düşünmeleri gerekiyor. Kerkük’e Kürt bayrağı asıldı diye aşırı ulusal duygulara kapılarak, yıllardır bastırılmış ulusal duygularının patlaması havasına kapılarak yangına körükle gitmemeleri gerekir. Bir devrimci için ve tabi ki de en doğru ve önemli olanı: Kerkük semalarında hangi ulusun ya da ulusların bayrağının dalgalandığı değil, Kerkük halklarının kendi kaderini özgürce tayin edip etmediğidir. Kürt ulusu, Özgürlük Hareketinin örgütlü gücü, organize konumu, liderinin demokratik ulus, demokratik devlet, demokratik federasyon kuramını KSF örneği ile hem dört parçadaki kendi kaderini tayin etme, hem de bütün dünyaya örnek olarak sunmuştur. Bu kuram ve Rojava’daki uygulaması ile halkların kendi kaderini nasıl tayin edeceği, savaşın yerini barışçıl yol ve yöntemlerle, birlikte, bir arada, barış, huzur, mutluluk ve kalkınma içinde nasıl yaşanabileceğini dost düşman herkese göstermiştir.
Söz konusu model, bütün dünyaya Kürt ulusunun bir modeli olarak yayılıp, evrensel bir boyut kazanmaktadır. Bu modele Erdoğan ve devletinden başka düşmanca karşı çıkan bir devlet ve ülke yoktur. Rusya ve ABD’nin karşı çıkması nedeniyle Rojava modelini ezme, yok etme olanağı bulamadığı için, Şengal’e müştereken hazırlamış oldukları saldırıda da görüldüğü gibi Barzani ile Rojava’ya yıkım planları hazırlıyorlar. APO’nun kuramı, Özgürlük Hareketinin stratejisi, Rojava Devrimi’nin politik ve yapılanma perspektifi açısından Kerkük sorununa yaklaşacak olursak: Kerkük sorunu, Kerkük semalarında Kürt bayrağının mı, Irak bayrağının mı dalgalandığı değil, Kerkük’te nasıl bir toplumsal sistemin yapılandırılması sorunudur. Kerkük sorununun çözümü bayrak falan değil, Rojava modelinin Kerkük’te de hayata uyarlanması sorunudur. Sorun alt yapıda, toplumsal sistem olarak çözülünce, göndere çekilecek bayrak sorunu da ona denk bir şekilde, kolayca çözülür. Her hal ve şartta Kerkük’ün göklerinde Kürt bayrağı da olacaktır. Belki yanında başka bayraklar da olur. Ama bunun denenerek de görüldüğü gibi demokratik ulus, demokratik yönetim, demokratik federasyon kuramı temelinde olması en gerçekçi olanıdır.
Söz konusu demokratik ulus kuramı: Sadece Kerkük değil, dört parça Kürdistan’ın, bölgenin ve gelecekteki dünyanın da sorunlarını çözecek olan tek kuramdır. Kürt ulusunun kendine, bölgeye ve bir bütün olarak insanlığa, sorunlarını çözme kuramsal önerisi bellidir. Sadece belli değil, hayata başarı ile uyarlanarak test de edilmiş pratik bir yapılanmadır. Başka bir söylemle: Somut bir olgudur. Bu bağlamda Kerkük sorunu da Özgürlük Hareketi nezdinde kolayca çözülecek bir sorundur. Barzani sözüm ona Erdoğanvari bir alternatif yaratıyor. Olmaz, tutmaz. İkisi de dostluklarını kaybedecek, yalnızlaşacaklardır.
Teslim TÖRE-TELETEX NEWS24
Average Rating