
VİCDAN MUHASEBESİ VE ÖZELEŞTİRİ YAPMAYANLARA İNANMAK SAFLIKTAN ÖTE AHMAKLIKTIR.
Toplumsal yaşantının temeli, insanların bir arada yaşarken genel olarak yapılan her şeyden belli kurallara uyuma zorunluluğu vardır. İnsanların birbirlerini kırıp dökmeden yanlışları, eksiklikleri, yetmezlikleri doğru bir şekilde çözümlemeleri gerekir. Bunun yöntemide insanların ve toplumların yanlışlarını görmeleri ve bu yanlışları giderecek cesareti göstermeleri, yanlışı kabullenmeleri ve o yanlıştan dönmeleri, yapılan yanlışları ortadan kaldırmaları gerekiyor.
yani bir nevi kendi nefisleri ile muhasebe edip öz eleştiri yapmaları gerekiyor. Eleştiri ve özeleştiri gerek tek tek bireylerin gereksede tüm toplumun yanlış ve eksikliklerini görmesine yarar. Bu yönteme felsefede eleştiri ve özeleştiri denir. Eğer yapılan eleştiri bu amacı gütmüyorsa o eleştiri eleştiri değildir.
Tarihte peygamberler ve bilgeler en büyük savaşın insanın kendi nefsiyle yaptığı savaş olduğunu söylerler.
Hz muhammed ordular Arası savaşa (cihad’ı suğra) küçük savaş”olarak adlandırırken insanın kendi nefsiyle savaşını bir anlamda iç zihniyet savaşını “cihad’ı ekber” Büyük Savaş olarak adlandırması aynı anlama gelmektedir. Tutarlı ve gerçekten dönüştüren bir özeleştiri için en büyük savaş anlamına gelir.
Özeleştiri insanın kendi zaaflarına, yetmezliklerine, yanlışlıklarına karşı savaştır. daha bilimsel bir ifadeyle analitik zekanın duygusal zekanın yanlış olan güdüsel izlerini aşma onu analitik zekanın doğru belirlediği konuma tabi tutma savaşıdır . Zaten aklın gelişimi dediğimiz olay budur . insanla hayvan arasındaki fark aslında analitik zekanın bilgelik tarzında gelişmesinden kaynaklanır.
Büyük İskender’in kendi rızasıyla hindistan dan yanına gelen bilge kalanos’un Şenlik öncesinde kendini yakmak istediği ve ısrarla eyleminden vazgeçmeyeceğini görünce şöyle dediği söylenir: O benden daha büyük rakiplerini yenmiştir. iskender tarihin en büyük savaşçısıdır o bile bilge savaşçılğının kendinkininden daha büyük anlam taşıdığını belirtmektedir.
Özeleştirinin esasında insanın bir nevi günah çıkarmakdır. insanın kendi hatasının farkına varma Erdem’liliğine ulaşmasıdır. Amaç kişinin eksik olan aksayan yönlerini kabul etmesi ve bunları ortadan kaldırması için samimi bir irade göstermesidir. Eğer özeleştiri sorunu geçiştirmek için kullanılıyorsa aynı yanlış ve eksikliklerin devamı kaçınılmazdır. Buda gelişime engel olduğu gibi gerileme ve giderek çürüme yozlaşma ve dejenerasyona ve de aşınmaya davetiye çıkarmaktan başka bir anlam taşımaz. Özellikle özeleştiri günü birlik ve süreklilik arz ediyorsa bu kadar etkili bir silahında içi boşaltmış olur.
Eğer sürekli eleştiriye maruz kalınıyor ve aynı türden özeleştiri yapılıyorsa ortada bir değişim, gelişme ve ilerlemeden bahsetmek mümkün değildir. Eğer eleştiri öz eleştiri yapıp pratikte beklenen ortaya çıkmamışsa demekki bilgilerin nefs savaşı dediği savaş gerçekten yapılmamıştır. yani bilgilerin dediği gibi Zevahiri görünüşü kurtarma adına ya bilerek yada bilmeyerek kendini ve çevresini kandırma yoluna gidilmiştir. bu ise ilgili özneyi, durumu daha zor duruma sokar. Suçlu konumuna iki yüzlü yalancının konumuna düşürür. O zaman sadece eleştiri özeleştiriye değil daha başka yaptırımlara başvurmak gerekir.
Eleştiri ve özeleştiri gerçeğini böylece tanımlayıp koyduğumuzda tarihi önemli olan bazı Sonuçlara ulaşmak mümkündür. Şunuda eklemeliyiz ki tutarlı bir eleştiri özeleştiriye cesaret eden kişi veya toplumlar zayıf konumda olmayı değil güçlü konumda olduklarını ifade eder. Ancak zayıf özgüveni olmayan toplum, Örgüt ve kişiler eleştiri özeleştiriden kaçar. bunlar için eleştiri yıkım demektir özeleştiri ise bitiştir. Halbuki tersine özgüveni olanlar için eleştiri öz eleştiri doğrultusunda daha başarılı olmak demektir. Başarıdan alıkoyanı aşıp kesin ve güçlendirilmiş adımlarla amaca ulaşmak demektir.
Binlerce yıldır kendi öz vatanlarında yaşayan Kürt’ler ve orta Asya’dan topraklarına gelen Türklerle bin yıldır kader birliği yapan, kardeşçe yaşamak isteyen Kürtlerin haklı taleplerine şiddet ve baskıyla cevap verip, yüzyıllardan beri uğradıkları zülüm ve yaşadıkları katliamlar karşısında ‘Türk kardeşlerinin’ bir vicdan muhasebesi yapıp özeleştiri yapması gerekmez mi? Türke helal olan kürde niye haram olsun? Bütün dünya milletlerinin ve Türk’ün sahip olduğu her türlü haktan, Kürdün de hakkı yok mu? Hak talep eden mi bölücü yoksa kendisine hak gördüğü her şeyi başkasına haram kılanlar mı bölücü?
Kürde bölücü deniliyor kim kimi bölmüş ve dahada küçük parçalara bölmeye çalışıyor? Kerkük halkının devlet kurumlarına kendi bayraklarını asmaları sizi niye bu kadar rahatsız ediyor? varlığınızı ve varlık sebebinizi Kürtlerin yokluğu üzerinde kurmuşsanız ve bunuda Kürtlerin öz yurdunda yapıyorsanız sevgili Türk kardeşlerimiz acaba bir vicdan muhasebesi yapıp özeleştiri yapmanız gerekmez mi? kürdün vatanını paramparçaya bölen siz, kürde bölücü diyen siz.
Sebebi sorgulamadan Sonucu yargılamak ya ahmaklıktır ya da zorbalıktır bunun başkada bir açıklaması yoktur. Ama sizinkisi ahmaklık olmadığını biliyoruz zorbalıktır. Fakat unuttuğunuz bir şey var, zorbalık devri de kapanmıştır, bitmiştir. Artık cin şişeden çıkmıştır. Kürt halkı eski Kürt halkı değil dünyada eski dünya değildir. Bin yıllık birliktelik zarfında ne doğru bir kardeş olabildiğiniz ne de doğru bir arkadaş olabildiğiniz, bari iyi bir komşu olmayı neden denemiyorsunuz? Artık birlikte yaşamanın ucunu kaçırdınız bari iki kardeş halk olarak yanyana komşu olarak yaşamayı denemelisiniz bu fırsatta heba olmadan.
Yine aynı şekilde güney Kürdistan yönetimi de bu mekanizmadan yararlanmaları gerekmez mi? KDP yönetimi ve Barzani’nin Türk devleti ile geliştirdikleri işbirliklerini bu çerçevede ele alıp değerlendirmesi gerekmez mi? Rojava’ya ve kuzey Kürdistan Kürtlerine düşman olan AKP ve Türk devleti güney Kürdistan ve KDP’ye niye dost olsun ki? Şimdiye kadar KDP çevresinden Türk devleti güney Kürdistan’ın bağımsızlığını destekleyecek deniliyordu ve son Kerkük Meclisi’nde kabul edilen Kürdistan bayrağıyla ilgili, Türk devlet yetkililerinin ard arda yaptıkları açıklamalar ortadadır. Türk devlet yetkilileri kendi sınırları dışındaki bir Kürdistan parçasına Irak devletinden daha önce açıklamalar yapıyor ve diyorlar ki kesinlikle bir oldu bittiyse fırsat vermeyeceğiz.
Bırakın bağımsız bir Kürdistan’ı, Kerkük’te göndere çekilen Kürdistan bayrağını kabul etmiyoruz diyorlar. Koro halinde kerkük türkmen şehridir, Rakka, Mınbiç arap şehridir Diyarbakır, Urfa, mardin Türkumanyadır, Erzurum Dadaşistandır, Elazığ Kakoçistandır vs vs yani onların zihin dünyasında hiçbir Kürdün hiçbiryerde yeri yok dur. Sadece köle olarak yaşamayı taahhüt ediyorlar bunu anlamakta niye bu kadar zorluk çekiyorsunuz. 16 Nisan diktatörlük referandumu için KDP’nin Türkiye ayağı evet diyeceklerini açıklamıştı acaba Türk Başbakan Binali Yıldırım’ın açıklamalarını izlediler mi? Eğer izledilerse yukarıda dile getirdiğimiz o Bilgelerin ve peygamberlerin dediği gibi öz eleştirilerini yani nefisleri ile muhasebe yapabileceklerimi?
Vicdan muhasebesi ve özeleştiri yapmayanlara inanmak saflıktan öte ahmaklıktır. Eğer size inanmamızı ve güvenmemizi istiyorsanız önce hakkaniyeti ile bir öz eleştiri yapmanız gerekiyor. Aksi taktirde söylediklernizin beş kuruş kıymeti harbiyesi yoktur. Sevgili Türk kardeşlerimiz ve sevgili KDP’li kardeşlerimiz ne dersiniz bir öz eleştiri yapmaya hazır mısınız ?
Fecri Dost-Teletex News24
Average Rating