Teslim Töre yazdı : REİS’İN ETRAFINDAKİ ÇEMBER DARALIYOR..!

Read Time:6 Minute, 48 Second

 

IMG_1691

Erdoğan’ın kurnazlık yöntemi ile kendi reisliği etrafına örmüş olduğu çember her geçen gün boğazını sıkarcasına daralıyor. “Stratejik derinlik” adına kurnazlık temelinde oluşturmaya çalıştığı dış politika tümü ile çöktü. ABD ve Rusya’nın izni ile girdiği, fakat kendi iradesi ile giriyormuş gibi yapıp, adını çok iddialı bir şekilde “Fırat Kalkanı” koyarak Suriye’nin Cerablus ve El Bab kasabalarını işgal etti. SDG’nin birkaç haftada IŞİD’den temizleyebileceği bu iki kasabayı 182 günde ancak işgal edebildi. Ama: Sıra Membiç’te, Rakka’da palavralarını atmaktan da geri durmadı. “Membiç’e gireriz, orada PYD-YPG varsa vururuz, oradan Rakka’ya geçeriz” gibisinden palavraları Erdoğan atıyor, o bırakınca Başbakan atmaya başlıyor, ondan sonra da sıra Dışişleri Bakanı’na geliyordu. Bazen her gün, bazen günde birkaç kere bu yalanları atıp tutuyorlardı. Birkaç gün önce MGK’nin yapmış olduğu toplantı sonucu: Fırat Kalkanı harekatının “başarı ile amacına ulaştığı” ve bittiği açıklaması yapıldı. “Başarı ile ulaştığı amacın” elle tutulur gözle görülür yanı: ABD ve Rusya’nın izni ile Cerablus ve El Bab’a girildiği, ABD ve Rusya’nın “bitti” dediği yer ve zamanda da bitirildiğidir.

Yarın Rusya ve ABD’nin: Meşru Suriye yönetiminin işgal etmiş olduğu topraklarından çık dediği zaman da Cerablus ve El Bab’dan hiçbir itiraz etmeden çıkacağından da kimsenin kuşkusu olmasın. Zaten ABD daha şimdiden Suriye politikasını tersine çevirdi. Trump öncesi ABD yönetimi Suriye’nin Esat yönetimini gayrımeşru görüyor ve tanımıyordu. Her türlü yöntemi kullanarak yıkmayı planlıyordu. Yeni ABD yönetimi ABD’nin eski Suriye politikasını geçersiz kılarak onun yerine: Suriye yönetimini meşru bir yönetim, Beşar Esat’ı da Suriye yönetiminin meşru lideri olarak gördüğünü açıkladı. Bununla birlikte Erdoğan’ın “terörist” ilan ettiği ve ABD’ye “ya biz, ya onlar” diyerek dayatmış olduğu SDG’yi desteklemeye devam edeceklerini de resmen açıkladılar. ABD’nin yeni yönetimi Obama yönetiminin Suriye’ye yönelik politikasını böyle tersine çevirdiği gibi Obama döneminde Erdoğan Türkiye’sinin Suriye’nin Cerablus ve El Bab kasabalarını işgaline verilmiş olan izin politikasını da iptal edebilir. Erdoğan’ın işgal ordusunu “meşru Suriye yönetiminin”  opraklarından çekmesini de isteyebilir.

Bunu istemekle de yetinmez, ABD’nin BM’ye de onaylatmış olduğu İran ambargosunu deldiği iddiası ile Erdoğan’ın ABD ya da uluslararası mahkemelerde yargılanması kararı da alabilir. İran ambargosunu delen iki önemli kişi Zarrab ve Halkbank’ın Genel Müdür Yardımcısı Hakan Atilla, bile bile kendi iradeleriyle gidip ABD yargısına teslim oldular. Şimdi de Erdoğan’ın bir kısım beyaz trolleri TV kanallarına çıkıp “ben biliyorum, oradaydım” diyerek “Zarrab bizim adamımız, Zarrab Erdoğan’ın, devletin bir projesidir” diyerek adeta tanıklık yapıyorlar, ABD mahkemelerine doküman veriyorlar. Erdoğan’ın kendi adamları sandığı bu kişiliksiz troller, ya başından beri CIA ajanlarıydı, CIA onları yeni harekete geçirdi ya da onlara Erdoğan’ın verdiğinden daha fazlasını vererek ajanlaştırıp, konuşturmaya başladı. Bu gelişmeler ABD’nin Erdoğan’la sadece köprüleri atmadığı, Erdoğan’ı daha önce süpürmediği “deliğe” süpürme kararı aldığını da gösteriyor. Bu konuda ABD, AB ile de ortak bir karar aldı mı yoksa afaki olarak aynı yörüngeye mi geçtiler belli değil, fakat AB de Erdoğan ve devletine karşı düşmanca bir konuma geçmiş görünüyor.

Erdoğan’ı “ılımlı İslam’ın” uygulayıcısı olarak gördükleri dönemde AB ve ABD Erdoğan’ın işlemiş olduğu bütün insanlık suçlarına göz yumdu. Erdoğan’a istediği her türlü tavizi verdi. AB; Cizre, Sur ve Kürdistan’ın diğer şehir ve kasabalarını “çocuk, kadın tanımam” diyen Erdoğan devleti tarafından hunharca ve acımasızca yapılan katliamlara adice ve utanmazca seyirci kalarak burjuva devrimleri ile insanlığa kazandırmış olduğu kendi değerlerine ihanet etti. Erdoğan’ın dara düştüğü her durumda ve girdiği her seçimde Erdoğan’a destek olmak için Merkel Türkiye’ye gelip, Erdoğan’la koltuk pozu veriyordu. Ne zaman ki Erdoğan referandum nedeniyle Türk şovenizminin desteğini almak için AB’ye “Nazi, faşist” diyerek meydan okudu, AB Erdoğan’ın, sakinlerini katledip evlerini yıkarken seyirci kaldığı harabelere heyetler göndererek yeni yeni insan hakları raporları düzenlemeye başladı. Bu bağlamda da uzlaşmaz bir tavır sergiliyor. Suriye, AB ve ABD böyle, peki ya Barzani nasıl? “İki cambaz bir ipte oynamaz” halk deyimini olumsuzlarcasına Erdoğan’la Barzani aynı ipte oynamaya çalışıyorlar. Erdoğan Barzani’den yararlanarak referandum vartasını atlatmak, Barzani ile PKK arasındaki çelişkiden yararlanarak, Barzani’yi yanına alıp, PKK ve PYD ortak düşmanlığı temelinde Kürtleri bölmek, aralarına nifak tohumu ekmek, Kürd’ü Kürd’e kırdırtarak Kürtlerin en çok gereksinim duyduğu ve Kürtlerin kurtuluşu için hayati önem taşıyan Kürtlerin birliğini engellemeye çalışıyor. Bu bağlamda Barzani Erdoğan’ın işine çok yarıyor. Barzani’nin peşmergelerinin arasına MİT elemanlarını da katarak, Şengal’i işgal edip, Ezidileri oradan sürmeyi planladı. Özgürlük Hareketinin gerilla birlikleri ve Ezidilerin silahlı güçleri, Erdoğan’ın askerinin de içinde bulunduğu peşmerge saldırısını, Güneyli Kürt halkının desteğini de alarak durdurdu. Barzani ve Erdoğan’ı teşhir etti. Erdoğan’ın: Sünni mezhebi temelinde Barzani ile işbirliği yaparak Irak’ta Sünni-Şii çelişkisini körüklemek gibi başka planları da var. Kurnazlıkta Barzani Erdoğan’dan geri kalmaz. Barzani de Erdoğan’ı tek ve en önemli amacı olan Kuzey Irak’ta Kurmak istediği bağımsız Kürt devletine destek olarak değerlendirmek istiyor. Ama üzerinde oynamakta oldukları bu cambazlık ipinde her ikisi de yere çakıldı.

Erdoğan zor durumda kaldığı, Erdoğan için hayat memat meselesi olduğu, her hal ve şartta kazanmak istediği referandum nedeniyle desteğini almak için Türkiye ziyareti sırasında havaalanındaki karşılama törenine Kuzey Irak Kürt yönetiminin bayrağını asarak Barzani’ye jest yaptı. Yapmış olduğu bu jestle K. Kürdistan’daki Barzanicilerin Evet oyunu almaya çalıştı. Erdoğan’ın bu Barzani jesti Devlet Bahçeli’nin tepkisine neden oldu. Devlet Bahçeli önceleri köpürdü, sonra da deterjan köpüğü gibi sönerek, her şeye rağmen “Evetçi” olacağını söyleyerek bu vartayı kazasız belasız atlattı. Fakat Barzani’nin işi Erdoğan’ın Kuzey Irak Kürt Özerk yönetiminin bayrağını havaalanındaki karşılama töreninde asması ile bitmedi. Aynı bayrağı Kerkük’e de astı. Irak Dışişleri itiraz etti. Kerkük’teki Türkmenler isyan ederek mitingler düzenledi: Kürtler asarsa biz de asarız dedi. Kerkük bayrak sorunu anında Türkiye’ye yansıdı. MHP muhalefeti: MHP yönetimi ile AKP yönetiminin “Evet” için Kerkük’ü sattıklarını söyledi, MHP yönetimi zor durumda kaldı, Erdoğan ise neye uğradığını şaşırdı. Erdoğan Evet oylarını artırmak için kurnazlık yöntemi ile Barzani’ye yapmış olduğu oyunu Barzani fazlası ile Erdoğan’a yaptı.

İkisi de aynı ip üzerinde oynamış oldukları oyunla “kazan kazan” yerine kaybettiler. Erdoğan Türkiye’deki Barzani taraftarlarının oyunu almak için Kürt bayrağını kullanırken, Barzani de Erdoğan’ın bu zaafını bilerek fırsat bu fırsat diyerek, bağımsızlığına zemin hazırlamak için Kerkük’e Kürt özerk yönetimi bayrağının asılmasından sonra, avam bir deyimle “dananın kuyruğu koptu”. Erdoğan, Barzani yanlılarının oyunu alayım derken hem MHP, hem AKP milliyetçilerinin hem de bir çok dindar Müslümanın oyunu kaybetti. Buna karşın Kürt ve Türk Halkı kazandı. Şimdi sıra: “Yaylaya çıkartma” hikayesine geldi.

Önce Türkçe bilmeyen, o nedenle de Kürtçe anlatan babaannemin bir anekdotunu aktarmak istiyorum. Eskiden henüz takvim falan yokken insanlar zaman belirlemelerini ay, yıldız, gölge ve bazı hayvanların davranışları ile yapıyorlarmış. Bir yaylacı köçer de yaylaya çıkış zamanını kapılarında öten bir bülbül kuşunun sesi ile belirliyormuş. Bir seher vakti söz konusu bülbül etkileyici bir sesle ötünce köçer yaylaya çıkma zamanının geldiğini düşünerek göçü yüklemiş yaylanın yolunu tutmuş. Çıkmış yaylaya, çadırı kurmuş, koyunları, sığırları otlağa salmış, gecenin bir vakti olunca bir fırtına, kar kıyamet kopmuş. Adamın davarları, sığırları donarak ölmüş. Adam efkarlı ve sinirli bir şekilde etrafta dolaşırken aynı bülbülün bir dalın üzerinde donarak öldüğünü görmüş. Yanına gitmiş: “Bılbılle bılbıla vıt vıtani / mı lı bın doçe ta bır hani / ta mala mın şavıtont o xağaji lı sar doni” diyerek küfürle sitemde bulunur. İşin küfür tarafını tercüme etmem zor. Ama sitem tarafı: “Sen evimi yaktın, kendi evini de üstüne koydun” anlamında. Tabi ki bu somut olgulara teşbihte bulunmak için uydurulmuş sanal bir Kürt hikayesi. Ama Erdoğan’la Devlet Bahçeli’nin bugünkü durumuna teşbih etmeye çok uyuyor. Erdoğan’ı bu referandum yaylasına Devlet Bahçeli çıkardı. Referandumda Evet de çıksa Hayır da, Devlet Bahçeli MHP başkanlığını da, liderliğini de bir daha gelmemek üzere kaybedecek. Erdoğan “Evet” çıksa başkanlığa devam etse bile otoritesini ve karizmasını kaybedecek. Yargılanmaktan kutulamayacak. HAYIR oyları baskın çıkarsa, bir süre sonra her şeyini kaybedecek. Türkiye muhalefeti fazla etkili olmasa bile ABD, AB, Suriye, Irak yönetimlerinin yaratacağı dış tazyik bile Erdoğan’ı Lahey Adalet Divanı’na sürüklemeye yetecektir. Rusya sessiz kalsa bile bu dört aktör, özellikle de Erdoğan’ın büyük hayal kırıklığına uğrattığı ABD aktif bir şekilde Erdoğan’ın etrafındaki çemberi daraltmaya devam edecektir. Bu durumda da Bülbül hikayesinde olduğu gibi Erdoğan, Bahçeli’ye: Evimi yaktın, evini de üstüne koydun diyerek sitem edecektir.

 

Teslim TÖRE-TELETEX News24

2 Nisan 2017

Happy
Happy
0 %
Sad
Sad
0 %
Excited
Excited
0 %
Sleepy
Sleepy
0 %
Angry
Angry
0 %
Surprise
Surprise
0 %

Average Rating

5 Star
0%
4 Star
0%
3 Star
0%
2 Star
0%
1 Star
0%

Yorumunuz için teşekkür ediyoruz en kısa zamanda size cevap verilecektir selamlar .

%d blogcu bunu beğendi: