
NURHAK, KIZILDERE, ERUH-ŞEMDİNLİ, KANDİL, İMRALI
Bu yazıyı bilinebileceği gibi devletin katilliğinin, katliamının, devrimcilerin dayanışmasının, direnişinin, yiğitliğinin sembolü olan Kızıldere’nin 45. yıl dönümü nedeniyle yazdım. Ama yazıya, görüldüğü gibi Türkiye ve K. Kürdistan devrim mücadelesinin kilometre taşlarına vurgu yapan bir başlık koydum. Koyduğum başlık Türkiye ve K. Kürdistan devrim mücadelesinin tümünün kilometre taşlarını içermiyor. Sadece bir ekolün, yani zora dayalı devrim, silahlı mücadele, illegal örgütlenme, dolayısıyla devletle tümü ile kopuş, ayrışma, tabi ki legalitenin de bütün olanaklarından yararlanarak devrimi zafere ulaştırma ekolünün yaratmış olduğu kilometre taşlarını içeriyor. Aynı zamanda sadece devletle de değil, legalizm ve parlamentarizmle de bütün yolları ayırma ekolü. Örgütlenme, ideoloji, kuram, program, mücadele biçimi, gençlik, sendika, demokratik kitle örgütleri vb. gibi bütün alanlarda legalizm ile araya mesafe koyarak da yaratılan bir kopuştu. Tabi ki, böyle bir başlık koymamın çok başka önemli bir nedeni daha var. Devrim mücadelesinin bugünkü konuma gelmesinin köşe taşlarına, ya da kilometre levhalarına işaret ederek Türkiye ve K. Kürdistan devrim mücadelesinin nasıl bir tek devrim dinamizminin ürünü olduğuna vurgu yapmaktır.
Legalizm sadece Türkiye’de değil K. Kürdistan’da da mevcuttu. Çünkü Türkiye ve K. Kürdistan devrim mücadelesi tek bir dinamizme sahipti. O nedenle devrim mücadelesinin devletten ve legalizmden kopuşu sadece Türkiye’de olmadı. Aynı zamanda K. Kürdistan’da da oldu. Denizler, Mahirler, İbrahimler silahlı mücadele, zora dayalı devrim, illegal örgütlenme temelinde çıkışlarla Türkiye’de bu ekolün liderliğini yaparken, K. Kürdistan’da da söz konusu ekolün liderliğini APO yaptı. Türkiye’de önderlik yapanlar THKO, THKP/C, TİKKO gibi illegal silahlı mücadele örgütleri yaratırken APO da K. Kürdistan’da PKK’yi kurarak orada zora dayalı devrimin silahlı mücadelesini başlattı. Bu anma yazısının başlığının nedenlerinden birisi de somut veri ve nesnel olgularla K. Kürdistan devrim dinamizmi ile Türkiye devrim dinamizminin tek bir dinamizm olduğuna kuvvetli bir vurgu yapmaktı. Bununla birlikte belirtmiş olduğum devrim mücadelesinin kilometre taşlarının tümünün Türkiye ve K. Kürdistan devrim mücadelesinin aynı ekolüne ait olduğunu güçlü bir şekilde vurgulamaktı. Türkiye devrim mücadelesi Mustafa Suphi’lerin Karadeniz’de katledilmesinden, K. Kürdistan ulusal başkaldırıları ise Dersim soykırımından sonra önemli bir bekleme sürecine girdiler.
Bu süreç TİP’le birlikte tek bir devrim dinamizmi olarak siyaset arenasına çıktı. TİP’in parlamentarizmin bataklığına sürüklenmesi sonucu TİP’in pasifizmini eleştiren, illegal örgütlenmeyi, zora dayalı devrimi, silahlı mücadeleyi, Kürdistan’ın bağımsızlık ya da özerkliğini savunan yeni bir devrimci ekol oluşmaya başladı. Söz konusu yeni ekol süreç içerisinde Deniz, Mahir, İbrahim Kaypakkaya gibi liderler yarattı. Bu ekolün liderleri konumuna gelen önderler kanları ve canları ile Nurhak gibi, Kızıldere gibi devrim mücadelesinin kilometre taşlarını oluşturdular. K. Kürdistan devrim mücadelesi ise bir yanda TİP’in pasifizmini eleştirirken bir yandan da K. Kürdistan’daki TİP paralelinden hareket edenlerle ayrışarak K. Kürdistan ekolünü yarattılar. APO bu ekolün başında geliyordu. Türkiye devrim mücadelesi kuramcı, ideolog olarak Mahir yoldaşı üretti. Mahir yoldaş mücadeleye sınıf zemini ve penceresinden baktığı ve mücadele onu bu alanda ürettiği için: Emperyalizmin geri kalmış ülkelerde bir ”iç olgu haline geldiği” tespitini yaparak henüz globalizm bilinmiyorken kapitalizmin gelmiş olduğu yeni aşamaya işaret ederek evrensel boyutlu bir kuram oluşturdu.
Aynı şeyi APO K. Kürdistan devrim mücadelesinde yaptı. APO’yu ulusal mücadelenin ateşi ürettiği için APO da: Demokratik ulus, demokratik devlet, demokratik federasyon ya da konfederasyon kuramını üreterek bu bağlamda evrensel boyutlu bir kuram üretti. Bu iki kuram K. Kürdistan ve Türkiye devrim mücadelesine farklı bir boyut kazandırdı. Türkiye devrim mücadelesi Nurhak’larda, Kızıldere’de ağır darbeler yiyip, yenilgiler alınca APO’nun öncülüğünde gelişen Özgürlük Hareketi Eruh-Şemdinli, çıkışını yaparak, yenilmeyen, yıkılmayan yepyeni bir dinamizm yarattı. Gelişen bu dinamizm Nurhak’larda yakılmış olan ateşi Kürdistan dağlarına taşıdı, harılandırdı, evrensel bir boyuta yükseltti. Her geçen gün büyüyen devrim ateşi gelişip güçlenerek Kandil gerçekliğini yarattı. Özgürlük Hareketinin mücadelesi hiçbir engel tanımadan sürekli bir gelişim seyri izlediği için kazanımlarının yanında kayıplar da verdi. Kayıplarının en büyüğü Özgürlük Hareketinin lideri APO’nun uluslararası bir komplo ile düşman tarafından esir edilerek İmralı Adası’nda zindana konması oldu. APO zora dayalı devrim, silahlı mücadele ekolünün diğer liderleri Deniz, Mahir, İbrahim gibi ölümsüzleşmedi (PKK’nin ifadesi ile şehit) fakat düşman tarafından çok sıkı bir tecrite tabi kılınarak yakınlarını görmesi bile engellendi.
Demek istediğim; Mahirler, Denizler, İbrahimler, APO’lar aynı ekolün ayrı ayrı önderleri, ama tümünün hamuru bir, tümü aynı devrim ağacının meyveleridir. Böyle bir başlıkla amacım: Mücadelenin kilometre taşlarını, kazanım ve kayıplarını vurgulayarak, anmaları, acıları paylaşma, karşı devrime lanet okuma, ölümsüzleşen yoldaşlarımıza sevgi, saygı, ve hasetlerimizi dile getirme, kahramanlıklarını unutulmaz kılmanın yanında mücadelemizin diyalektiğine, dinamizmine, geçmiş olduğu kilometre taşlarına da vurgu yapmaktır. Bu bağlamda Türkiye ve K. Kürdistan devrim mücadelesinin ortak birikim ve değerlerini sahiplenmeye, onları hafızalara silinmez bir şekilde kaydetmeye de vurgu yapmak gerekiyor. K. Kürdistan devrim dinamizmi ile Türkiye devrim dinamizmi belli bir süreliğine de olsa birbirinden kopuk kaldı. FKBDC (Faşizme Karşı Birleşik Direniş Cephesi) ile iki dinamizmin arasına girmiş olan mesafe kapatılmaya çalışıldı. Ama bizzat kendisinin yapmış olduğu acıkmadan da anlaşıldığı gibi şimdi ABD’de Prof. olan Taner Akçam dağıtmak için içine girmiş ve dağıtmıştı. Tabi ki söz konusu gazete mülakatında FKBDC’yi dağıtma nedeni olarak “çok kan döküleceğini” gerekçe olarak göstermişti, fakat gerçek gerekçenin Türkiye ve Kürdistan devrim dinamizminin birleşip, tek dinamizmin iki kolu olarak gelişmesini önlemek olduğu kendiliğinden ortaya çıktı.
Ama APO her şeye rağmen her iki ülkenin devrim dinamizmini birleştirmeyi başardı. Sadece Türkiye ve K. Kürdistan değil Türkiye devrim mücadelesinin bütün Kürdistan devrim mücadelesi ve Ortadoğu devrimi ile ortak değer ve bağlara sahip olmasını da sağladı. Bugün Türkiye devrimcileri de dahil, dünya halklarının önemli bir kesiminin devrimci evlatlarının mücadelesi etrafında birleşerek enternasyonal tugaylar kurduğu Rojava Devrimi APO’nun bir ürünüdür. APO’nun öncülüğünde bir dünya devrim kalesi Rojava’da oluşurken, Marks’ın deyimi ile: Devrim kendi karşıtı olan “karşı devrimi de” oluşturuyor. Mevcut durumda K. Kürdistan’ın celladı olan soykırım uygulayan Erdoğan’la Barzani omuz omuza vererek IŞİD’in işgali sırasında “Kobane düştü düşecek” diyen Erdoğan’la Rojava Devrimi ve Şengal Özerk Yönetimini ezmeye çalışıyor. APO’nun birleştirmiş olduğu Türkiye ve K. Kürdistan devrim dinamizmi bilek bileğe, yürek yüreğe birlikte Barzani ve Erdoğan’a karşı devrim ittifakına karşı dişe diş mücadele ediyor. Kürdistan karşı devrimi ile Türkiye halk düşmanı karşı devrim gücünün ortak savaşına karşın sadece K, Kürdistan değil, Rojava devrim mücadelesi ile Türkiye devrim mücadelesi Türk ve Kürt halkının geleceğini de birleştiriyor. Tabi ki sadece iki halkın değil, bölge halklarının kaderini de birleştiriyor.
Birlikte yürütülmekte olan devrim mücadelesi bölgenin geleceğini bu günden örerek geleceğin federasyon ve konfederasyonunun temellerini de atıyor. Bu somut gerçeklik sadece devrim mücadelesinin doğasına ve dinamizmine işaret etmiyor, aynı zamanda APO’nun geleceği çok önceden nasıl görebildiğini de net olarak gösteriyor. Diyalektik ve tarihsel materyalizmin olguyu parçalara ayırarak iç yapısını, tekrardan birleştirerek de sentez yapmak için bu kısa özetlemeleri yaptım. Yaptım ki; somut olgu ve verilerin ışığında: Devrim hareketinin birbirinden kopuk olmadığı, tek bir bütünün parçaları olduğunu, bu bağlamda Kızıldere’nin sadece Kızıldere olmadığı, orası ile sınırlı kalmadığı, bugünün devrimci gelişiminin her karesinde de Kızıldere’nin, onun lideri Mahir yoldaşın da olduğunu güçlü bir şekilde vurgulayayım. Evet devrimin diyalektiği böyledir. Bizler nasıl ki geçmişte Küba, Vietnam devrim mücadelelerinden etkilendik, onları örnek aldık, sahiplendik, onarın bir parçasını da ülkemizde yaratmaya çalıştıysak K. Kürdistan ve Türkiye devrim mücadelesi de tek dinamizmin, tek ekolün ürünü olarak oluştu ve bugünkü konuma geldi. Demek istediğim: Kızıldere Özgürlük Hareketinin tarihinin bir sayfası, Özgürlük Hareketi de Kızıldere’nin büyümüş, gelişmiş, evrensel bir boyut kazanmış halidir. Devrimci hiçbir kimse ve örgüt Kızıldere’yi, Mahir’le diğer ölümsüz yoldaşları özelleştiremez, özel mülkiyeti yapamaz, hiçbir devrimci kişi ve örgüt Kızıldere’yi Mahir yoldaş ve diğer ölümsüz yoldaşları yadsıyamaz. Devrim mücadelesi ve ölümsüzlerinin üzerinden şovenizm yapılamaz. Katil T.C. Devleti kahrolacak, Kızıldere ölümsüzleri halkların yüreğinde sonsuza dek yaşayacaklardır.
Teslim TÖRE–Teletex News24
29 Mart 2017
Average Rating