ROJAVA 21. YÜZYILIN YENİLMEYEN, YIKILMAYAN, DÜNYAYA IŞIK SAÇAN PARİS KOMÜNÜ’DÜR

Read Time:6 Minute, 5 Second

IMG_1691



Bazı ufak toplumsal olgular gelecek için çok önemli mesajlar içerir. Çünkü toplumsal ilerleme sürecinde doğanın diyalektiği gereği, bir önceki toplumsal olgu eşyanın tabiatı gereği bir sonrasındakileri tetikler. Toplumsal olgular adeta birbiri ile bağ ve bağlantı içerisindedirler. Örneğin Paris Komünü böyle bir şeydi. Oluştu ama ancak 70 gün yaşayabildi. Bastırdılar, ezdiler. Ama toplumsal ilerleme bazında Ekim Devrimi’nin ön habercisi oldu. Ekim Devrimi onun takipçisi fakat dünyayı sarsacak kadar da büyüğü oldu. Paris Komünü’nün devamı olan Ekim Devrimi 73 yıl ayakta kalabildi. O da tarihe karıştı. Ama onu Paris Komünü gibi yıkan olmadı. O kendiliğinden, kendi doku ve dengeleri ile yıkıldı. Çünkü şiar yanlıştı. Paris Komünü’nün vermiş olduğu mesaj yanlış okunup, yanlış anlaşıldı. Paris Komünü sadece bir sınıfı, proletaryayı, onun kurtuluşunu değil, insanı, insanın kurtuluşunu ifade ediyordu. Bu proletaryanın kurtuluşu, onun diktatörlüğü olarak algılandı. Daha da ileri gidilerek: Proletarya kurtulmadan insanlık kurtulamaz noktasına varıldı. O nedenle de Ekim Devrimi ile ne proletarya ve ne de insanlık kurtulabildi.

İnsanlığın toplumsal ilerleme sürecine dikkatlice bakılıp incelendiğinde: İnsanlığın dünya toplumsal ilerlemesinin, helezoni iniş çıkışlarla kesintisiz tarihsel bir gelişim seyri izlediği kolayca görülür. Toplumsal ilerleme sürecinde toplumsal doku ve dengelerde oluşan bazı zaman ve zemin benzerlikleri, belli durumlarda benzeri olaylar yaşanır fakat tarih hiçbir zaman tekerrür etmez. Örneğin toplumsal benzerlik olarak: Paris Komünü’nün dünya insanlığına vermiş olduğu mesaja benzer bir mesajı da Rojava Devrimi verdi. Ama Rojava Devrimi’nin insanlığa vermiş olduğu mesaj ile Paris Komünü’nün vermiş olduğu mesajın içeriği, hedefi ve hitap ettiği toplumsal yapı aynı değildir. Paris Komünü daha çok işçi sınıfına mesaj verdi. Aslında Paris Komünü halktı, mesaj amacı da insanlıktı. Ama henüz ne kapitalizm bugünkü gibi insâni bütün değerleri metalaştıran, insanlık sistemi olmaktan çıkmıştı ne de insanlık bugünkü gibi kapitalizmin karşısına çıkabilmişti. O nedenle Marks, Paris Komünü’nü desteklemiş fakat zamanlamasına karşı çıkmış, “erken” demişti. Tarih Marks’ı doğruladı, zaten Komün de fazla yaşayamadı.

Hayat, Marks’ın belirtmiş olduğu gibi Komün’ün zamanlamasının yanlış olduğunu gösterdiği gibi Komün’ün devamının peşinde olan devrimciler de Komün’ü yanlış yorumladılar. Başta Lenin olmak kaydıyla onlar tarafından Paris Komünü işçi sınıfının ilk “proletarya diktatörlüğü” olarak yorumlandı. Ekim Devrimi de bu yoruma teşbih edildi. Her ikisi de devrim mücadelesinin onurlu tarihindeki yerini aldı. Devrim mücadelesi tarihi, çağımızın Paris Komünü olarak nitelenebilecek olan Rojava Devrimini doğru algılama ve yorumlama görevi koyuyor. Rojava Devrimi de Paris Komünü gibi toplumsal ilerlemede bir kilometre taşı işlevi görüyor. Ama ondan çok farklı özellikler taşıyor. Bu özelliklerden birisi: Paris Komünü kuramsız, plansız, programsız, örgütsüz ve hedef kitlesinin yeterince belli olmamasına rağmen; Rojava Devrimi’nin örgütlü, kuramlı, programlı, planlı ve hedef kitlesinin çok net olmasıdır. Bu bakımdan Paris Komünü, Rojava Devrimi’nin yanında afaki gibi kalıyor. Rojava Devrimi tarihteki soydaşları (ulusal sınıfsal) devrimler içinde nitel olarak hiçbirisine benzememektedir. Ne ulusal, ne de sınıfsal bir devrim değil.

Ama hem ulusu, hem de sınıfı içinde barındıran insâni bir devrim niteliği taşıyor. Rojava Devrimi’ne bu yapısallığı veren en önemli faktörlerden birisi kuramı, diğeri örgütlülüğünün yapısallığı, bir başkası ve de önemli olanı: Kadının öncülük ettiği, adeta bir kadın devrimi olma özelliğidir. Kuramının demokratik ulus, demokratik devlet ve demokratik federasyon olması, örgütlenme yapısının bu kurama denk bir konumda olması, öncüsünün bir sınıf ve ulus değil, insanlığı var eden, onu bir sürü olmaktan çıkartıp insan topluluğu konumuna getiren kadının olmasıdır. Yapısal olarak böyle. Fakat küresel olarak, ekonomik-politik, sosyal, toplumsal diyalektiğin muharrik yasası, zaman ve zemin sorunu Rojava Devrimi’ne evrensel bir tüzel kişilik yarattı. O nedenle Rojava Devrimi sadece toplumsal ilerleme sürecini tetiklemekle kalmadı, insanlık alemine bir toplumsal yapılanma modeli de sundu. Bugün Avrupa’da yaşayarak da gördüğümüz gibi söz konusu kuram ve model etrafında, tarihte eşine rastlanmamış bir enternasyonal topluluk yan yana, omuz omuza bir mücadele yürütüyorlar. Türkiye ve Kürdistan devrim mücadelesinin hem birbiri ile ilişkilerinin derinleşip kalıcılaşması, hem de her iki halkın mücadelesinin Avrupa halklarının mücadelesi ile sağlam zeminde sıkı ittifaklar oluşturmasına Erdoğan’ın AB’ye karşı yürütmekte olduğu politika çok önemli katkılar yapıyor.

Tarihin hiçbir döneminde Türkiye ve Kürdistan halkı ve her iki halkın devrim mücadelesi, Avrupa halkları ve onların devrim mücadelesi ile bu kadar ve bu boyutta ittifak içinde olmamış, rasizme, Erdoğan faşizmine karşı hiç ama hiç böylesine bilek bileğe, yürek yüreğe bir mücadele içine girmemişti. Böylesine sağlam zeminlerde derin ittifaklar kurmamıştı. Bu olup biten her şeyin mimarı Rojava Devrimi’dir. Paris Komünü, insanlığın gözünü işçi sınıfına dönmesini; Rojava Devrimi kadına ve kadının öncülüğünde insanlığın gözünü kapitalizme karşı mücadeleye çevirmesini sağlamıştır. Erdoğan’ın izlemiş olduğu, suçlarını kapatmaya yönelik şaşkınlık politikası da Türkiye, Kürdistan ve Avrupa halklarının bir araya gelmesi, birlikte bir cephe etrafında kümelenmesi, ortak bir proje, plan ve program belirlemesi konusuna can suyu işlevi görmüştür. Oluşmuş olan bu nesnel ve öznel ortam, eşyanın doğası gereği Rojava Devrimi’ni dünya devrim sürecinin bir tetikçisi konumuna doğru sürüklüyor.

Erdoğan’ın, kendisini işlemiş olduğu çıkarcı ve insanlık suçlarından kurtarmak için izlemiş olduğu afaki politikaları sadece Türkiye ve Kürdistan halkları ile Avrupa halklarının bir araya gelmesine neden olmadı, aynı zamanda Rusya ve ABD gibi ezeli düşman iki süper gücü ve AB’yi, Rojava Devrimi’ni koruma ve kollama zeminine de itti. Bütün bunlar saf bir bakışla tesadüf gibi gözükse de esasında kazın ayağı öyle değil. Bütün bu olup bitenler: Tarihsel materyalizmin insanlığın toplumsal ilerleme sürecinde yaratmış olduğu doğal doku ve dengelerdir. Rojava Devrimi, Ekim Devrimi gibi kapitalizmi yıkıp yerine Sosyalizmi kurmayı hedeflemiyor. Ekim Devrimi’nin tersine Rojava Devrimi, kuramı itibarı ile kapitalizmi yıkmak değil insanlık lehine devindirmeyi hedefliyor. Bütün verilere dikkatlice bakınca: Zaten kapitalizm de yaşama iştahını kaybetmiş, yönetmekte olduğu insanlığı doyuramaz konuma gelmiş, milyonlarcasını açlıktan ölmeye mahkum edecek kadar bir insanlık sistemi olmaktan çıkmış, zorunlu değişime mahkum hale gelmiş durumda. Buna rağmen onu yıkacak bir güç de hiç olmazsa şimdilik yoktur.

O nedenle diyalektiğin devrim değil devinim yasası devreye girmiş durumda. İşte tesadüf gibi gözüken bir araya gelmiş olan bütün bu önemli faktörler toplumsal ilerleme sürecinin diyalektiğinin ürünüdürler. Kadının öncülüğünde gerçekleşen Rojava Devrimi, Rojava Devrimi’nin ABD ve Rusya gibi süper devletler ve AB gibi önemli dünya aktörü tarafından desteklenip, kollanıp korunması bir tesadüfler manzumesi değil, toplumsal ilerlemenin diyalektik yasasının insanlığa açmış olduğu bir hayat kapısıdır. ABD bugüne kadar halklar lehine, halkları mutlu edecek hiçbir şey yapmadı. Sadece çıkarını düşündü, eline fırsatı geçen bütün halkları çıkarına feda ederek ezdi, attı. İlk kez ya da benim bildiğim ilk kez, ABD Rojava Devrimi gibi insanlığın çıkarına bir devrime destek oluyor. Onu yok etmek isteyen ”dostu ve müttefiki” olan Erdoğan’a karşı koruyor. Bu sonuna kadar böyle gider mi, emin değilim. Ama hali hazırda Rusya Genelkurmay Başkanı ile ABD Genelkurmay Başkanı, Erdoğan’ın Genelkurmay Başkanı’nın Rojava Devrimi’ni imha planını reddetti. Bu gerçek. Tabi ki Erdoğan’ın Osmanlıcılık politikası, Rusya alternatifi, AB’nin tavrı ve davranışı, Suriye Baas yönetiminin çaresizliği gibi faktörlerin toplamının bütün bu olup bitenlerde belirleyici rolü vardır.

Ama bunların toplamı tesadüf ya da tesadüflerin değil doğa yasasının işleyişinin tarihsel süreçte yaratmış olduğu doku ve dengelerin ürünüdür. Kabul etmek gerekir ki bütün bu olguların bir araya gelmesinde Erdoğan’ın rolü büyük olmuştur. Bütün bu olguların varlığı, bir araya gelmeleri, geleceği belirleyecek olmaları: Referandumda Evet de çıksa, HAYIR da çıksa Erdoğan’a hiç bir gelecek vadetmiyor. Saltanatı ile birlikte çöküp, yıkılıp tarihteki yerini almaktan başka..! Referandumda Evet de çıksa: Türkiye, Kürdistan ve Avrupa halklarının başlamış ve gelecek vadeden ittifak oluşumu; hem Erdoğan’a diktatörlük yapma fırsatı vermez, hem de AB ve ABD’deki rasist hareketlerin iktidarlarının uzun ömürlü olmasına olanak tanımaz. Tanımaz, çünkü Rojava Devrimi’nin tetiklemiş olduğu dünya devrim süreci harekete geçti, henüz onu durdurabilecek hiçbir güç orta yerde gözükmüyor.

 

Teslim TÖRETeletex News24

Happy
Happy
0 %
Sad
Sad
0 %
Excited
Excited
0 %
Sleepy
Sleepy
0 %
Angry
Angry
0 %
Surprise
Surprise
0 %

Average Rating

5 Star
0%
4 Star
0%
3 Star
0%
2 Star
0%
1 Star
0%

Yorumunuz için teşekkür ediyoruz en kısa zamanda size cevap verilecektir selamlar .

%d blogcu bunu beğendi: