Teletex News24 editöryasından kamuoyuna açıklama ve hükümete çağrı

Read Time:4 Minute, 33 Second


Bilindiği gibi, Diyarbakır’da 1 Nisan’da yapılacak AK Parti mitingine davet duyurusu için asılan pankartlarda Şeyh Said ve arkadaşlarını ismi siyasi malzeme yapılmış, ancak toplumdaki yoğun tepki üzerine pankartlar acele bir şekilde indirildikten sonra, AKP Diyarbakır il başkanlığı da asılan afişlerin kendi bilgileri dahilinde olmadığı türünden garip bir açıklama yapmak zorunda kalmıştır. Oysa, OHAL sürecinde uçan bir kuşun bile onların bilgilerinin dahilinde olduğunu iyi biliyoruz. Asılan pankartların onlardan habersiz asıldığını düşünmek mümkün mü?

IMG_2730

Şeyh Said ve arkadaşlarına yönelik yürütülen ırkçı politikaları hepimiz iyi biliyoruz. Dünyanın bütün inançlarında, insanlık değerlerinde ölen insanın üzerinden hüküm sakıt olmasına ve ölü bedene saygı insanlık değeri olarak konsensüsle kabul görmüş olmasına rağmen, Türkiye devlet ritüelinde Kürtlere yönelik “Kürt ana oğlunun mezarını da görmesin” şeklinde bir resmi ritüel henüz bile varlığını sürdürüyor. Şeyh Said, Seyyid Rıza, Said Nursi ve arkadaşlarının mezarları aradan 92 yıl geçmesine ve yaklaşık 15 yıldır iktidarda olan İslamcı hükümete bu yönlü ailesi tarafından defalarca talepte bulunulmasına rağmen, henüz bile mezarları gizli tutulmaktadır.

Astıkları bu pankart ile algı operasyonu telaşı içerisinde olan iktidar partisi, İskipli Atıf Hoca’nın mezarını ortaya çıkarıp, itibarını iade ettiğini unutmuşçasına, Şeyh Said’i kendi siyasi emellerine alet etmeye çalışmaktadır. Şeyh Said ve İskipli Atıf Hoca konusunda yapılan bu çifte standartın asıl sebebinin birinin Kürt ve diğerinin Türk olması değil mi? Pankartı asanlar, son bir yıldır Kürt şehirlerinde ve özellikle Diyarbakır’da yürütülen imha operasyonu politikalarının geriye bıraktığı yıkım perspektifinde, bir nebze de olsa vicdan azabı çekmişler midir?

Hedefledikleri iktidar-sermaye şeklinde özetlenebilecek amaca ulaşmak için bütün değerleri kullanmayı gelenek haline getiren İslamcı zihin dünyası, öteden beri Şeyh Said olayını manipüle etmek kurnazlığı sergilemektedir. Şeyh Said’in Kemalist rejimle dinden koptuğu için savaştığı savıyla olayı başat bir anakronizmle provoke etmeye çalıştığı, bütün akıl sahiplerinin ibretle izlediği bir gerçek olmuştur. Bu manipüleatif provokasyonla, Şeyh Said ayaklanmasını Kürt ve Kürdistan meselesinden koparmaya çalışarak, ulus devletlerine ağır bir hizmet sunmak istiyorlar. Kürtlerin bilinçlenmesinde ve özellikle İslami hassasiyet sahibi Kürtlerin mazlumiyeti sahiplenmelerini önlemek için bu büyük yalandan, anakronizmden yararlanıyorlar. İslamcılığın algı operasyonu maksadıyla yürüttüğü çaba içerisinde, en fazla işlenen konuların başında bu olay gelir. Müslüman Kürtlerin, Kürt meselesinde irade sahibi olmalarını engellemek için her fırsatta, Şey Said’in ülkenin dinsizleşmesine karşı duruş sergilediğini vurgulamaktan geri durmuyorlar. Yapılan algı operasyonundan etkilenmeyenler de olmadı değil.

Oysa Cumhuriyet sonrası 1924’te kabul edilen anayasasının 2. Maddesi “Türkiye Devletinin dini, İslâm’dır” der ve bu madde 1928’de yani Şeyh Said’den 3 yıl sonra değiştirilmiş ve “Türkiye Devletinin dini, Dini İslâm’dır” ibaresi çıkarılmış ve 2. madde şu hale getirilmiştir: “Türkiye Devletinin resmî dili Türkçedir, başkenti Ankara’dır”. 1937’de ise, yani Şeyh Said’den 12 yıl sonra son değişiklik yapılır ve 2. madde bu kez de şu şekilde değiştirilir: “Türkiye Devleti, Cumhuriyetçi, milliyetçi, halkçı, devletçi, lâik ve inkılâpçıdır. Resmî dili Türkçedir. Başkenti Ankara şehridir”. Bugüne kadar değiştirilmesi bile teklif edilmesi yasak olan 2. Madde ülkenin düşüncesini biçimlendiren temel dinamik olmuştur. Tekçilerin referansı bu maddedir. Tek devlet, tek millet, tek bayrak, tek ülke ve diğer sloganların beslendiği yasal zemin budur.

Buradan da anlaşılacağı üzere, devlet resmi retoriği haline getirdikleri Kürt cenazelerine ve mezarlarına yönelik yasakçı, despot zihniyetleri hiçbir zaman değişmemiş, bununla da yetinilmemiş; onun başkaldırma saikleri, hedefi ve Kürt meselesindeki vurgusu gizlenmeye çalışılmıştır. Dahası “Yalan Söyleyen Tarih Utansın!” diyenler bu yalanı her kesimden daha fazla savunmuş ve yaymışlardır.

Cumhuriyet sonrası inkar ve imha politikalarının devamında 1925 yılında yaşanan hadiseler sonrasında, Şark İstiklal Mahkemesi tarafından katledilen insanların manevi şahsiyetlerine yönelik çirkin bir girişimdir böyle bir pankartın asılması. İktidarın manipülatif bir refleksle provoke etmeye çalıştığı Şeyh Said ve arkadaşlarının hatırasına saygıları varsa, mezarlarının yerlerini ortaya çıkararak, onların şahsında Kürtlerden özür dileyerek ve o hadiselerin araştırmasına arşivleri de açma yoluyla fırsat tanıyarak samimi olduğunu gösterir. Aksi durum diğer bütün kutsalların siyasi malzeme yapılması gibi Şeyh Said’in de siyasi malzeme yapıldığı gerçeği ortadan kalkmış olmaz. Bunun adı riyakarlık, acizlik, iki yüzlülük, çifte standartlık ve olayı mecrasından saptırmaktan başka hiçbir şeyle ifade edilemez.

Herkes şunu iyi bilmelidir. Kürt halkı, her şart ve mekanda kendi değerlerini korumayı kendi meşru hakkı olarak görmektedir. Başkalarının kendisine hak olarak gördüğünü, Kürtlerin de kendileri için hak olarak görmelerinden daha doğal bir şey olamaz. Uluslararası yasalar, değerler, kurallar ölmüş insanların hatıralarına saygı göstermeyi önerir. Onların cesetlerine veya mezarlarına saygısızlığı insan hakları ihlali olarak görür. Son birkaç yılda yapılanlar uluslararası teamüllere ne kadar uyulduğunu gösteriyor. Bu saygıyı talep etmek acizlik değildir, sadece bir hakkın vurgusudur. Halkın iradesini paypas edip kayyum ile yönetilen Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi’nin Dağkapı’nın değiştirilen ismine bile tahammül etmediği bir zeminde, Şeyh Said isminin siyasi malzeme olarak kullanılmaya çalışılması samimiyetsizliğin göstergesidir.

IMG_2782

Diyarbakır belediyesi, daha önce belediye meclisinin kabul ettiği Meydan isimlendirilmesini iptal ettiği halde, AKP’nin böyle bir girişimle gündeme gelmesi çelişkidir. “Kardeşlik” teranelerini dillerine pelesenk edenlerin son birkaç yılda yaptıklarını unutmuşçasına, Kürt toplumunda saygın kişilikleri, değerleri, kazanımlarını kendi siyasi amacına ulaşmak için malzeme yapmaya kalkışması kabul edilir bir durum değildir. Yapılan zulümler ile ilgili özür dilenmesini beklerken, Kürt ve Kürtlere ait bütün kazanımları yasak ve baskı sarmalında imha etmeye kalkışmalarını, ulus devlet teamüllerini icra etmekten öte bir iradeye sahip olmadıklarını da gösteriyor. Açıktır ki, sergiledikleri bu aymazlık kimseye hayır getirmeyecektir. Bu vesileyle, “ırkçı refleksten beslenen akıl tutulmasından bir an önce kurtulmalı ve asırlardır süren soruna ortak akıl ile bir çözüm bulunmalıdır” diyoruz.

Yine, Şeyh Said, Seyyid Rıza, Said Nursi ve arkadaşlarını rahmet ve saygıyla anıyor ve onlara yönelik sürdürülen zulüm politikalarının son bulmasını diliyoruz. Onların hatırasına yapılan saygısızlığın, bütün Kürt toplumunun hatırasına yapılan saygısızlık olacağının bilinmesi istiyoruz. Kendisine ve değerlerine saygısı olan; başka kesimlerin değerlerine saygılı olmak durumundadır.

Teletex News24 Editöryası

Happy
Happy
0 %
Sad
Sad
0 %
Excited
Excited
0 %
Sleepy
Sleepy
0 %
Angry
Angry
0 %
Surprise
Surprise
0 %

Average Rating

5 Star
0%
4 Star
0%
3 Star
0%
2 Star
0%
1 Star
0%

Yorumunuz için teşekkür ediyoruz en kısa zamanda size cevap verilecektir selamlar .

%d blogcu bunu beğendi: