

ANADOLU’YU BİLMEK.
Kim bilir kaç medeniyete analık yaptı, kaç kültüre kucak açtı ANADOLU coğrafyası. Çok cellatlar, Tiranlar, sayısız istilalar, katliamlar gördü bu topraklar. Büyük şair Ahmet ARİF’in “Ben Anadolu’yum tanıyor musun diye sorması sıradan bir soru değildir. “…Hükümdarlar, saldırganlar, haydutlar, haraç salmışlar üstüme. Ne İskender tanımışım, ne şah ne sultan…” dizeleriyle de vurgu yapar Anadolu ve Anadolu insanına.
Mevlanalar, Yunus Emreler, Bedrettinler, Pir Sultanlar yetiştirdi bu coğrafya. Nice medeniyetlere ev sahibi oldu. Acılara, ölümlere de. Katliamlar, isyanlar yaşadı acımasız. Zalimler gördü, zulümler gördü. Ama asla teslim olmadı. Değerlerini hiç kaybetmedi… Anadolu insanı, Türk-Kürt-Ermeni fark etmez. Aç kalır ama ekmeğini paylaşır. Hatta tek lokması da kalsa hepsini verir. Düşmanı bile olsa evini misafirine açar, yatağını verir…
Bu insani değerlerle yaşadığı için kimse Anadolu’yu düşüremedi, esir alamadı. Ne var ki ekilen nefret, inkâr ve tekçi tohumlar gün be gün boğmaya, esir almaya başladı bu güzelim coğrafyayı. Değerler bir bir yok olmaya yüz tuttu. Lokmayı paylaşmak yerine lokmasını nasıl alırım elinden zihniyeti aşılandı. Büyük oranda tuttu da.
Çok değil geçen yıl yaşanan bir olay ya da olaylardan sadece bir tanesi durumu çok net açıklıyor aslında. İnanmak istememiştim. Bombalara, vahşetlere inat yalan olsun dilemiştim. Ama doğruydu. Ve o kadar da yıkıcıydı. Bir futbol karşılaşması için giden AMEDSPOR kafilesine SİVAS’ ta hiç bir otel yer vermemiş, futbolcular sokakta kalmışlardı. Hani spordu, kardeşlikti, dostluktu.
Değerlerimizden uzaklaştığımız bu nokta bombalardan da daha yıkıcı değil mi?
Milyonlarca insanın canına mal olan 2. Dünya savaşının baş faillerinden bir NAZİ canavarının Nürnberg mahkemelerin de savunma yaparken “ama ben her şeyi vatanım ve milletim için yapıyordum.” dediğinde mahkeme başkanının “Daha ilk yanlışında ülkeni mahvetmeye götürdüğünü göre bilmeliydin.” şeklinde ki tarihi yanıtı ne kadar da anlamlı ve önemlidir.
Öyle bir duruma gelmişiz ki hangi dili konuşuyoruz, hangi gözle bakıyoruz, hangi akılla algılıyoruz bilemiyoruz. Bir sözümüz, bir bakışımız her an bir suç sayılabilir zira. Savaş dili dışında her şey şüpheli sıfatında zaten.
“Zulüm ümranın harap oluşunun habercisidir.”. der İbn-i HALDUN. Kim bilir belki de zulümlere alıştık, farkında değiliz. Alışmamış olsaydık ölürken bile bu kadar ayırımlara uğramazdık. Yüce vatanseverler ölüm fermanlarına bu kadar kolay imza atamazlardı…
Ancak inadına Anadolu değerlerine sahip çıkmaktan vazgeçmeyenler de var. Tek değil tüm dillerden SELAM OLSUN ONLARA.
Kadir Dağhan–Teletex News24
Average Rating