
AB KRİZİNDEN KİM KÂRLI ÇIKACAK ?
Şu durumda, Türkiye’de Erdoğan ve devletinin AB ile çıkartmış olduğu çok önemli bir kriz yaşanıyor. Erdoğan, Ecevit Hükümeti’nin içine düşmüş olduğu ya da düşürüldüğü 28 Şubat vb. ile devam eden bir kriz sonucu “ılımlı İslam” kuramcısı ABD tarafından “yürü ya kulum” dercesine “deliğe süpürülmeden” iktidara getirildi. İktidara getirilmiş olduğu günden bu yana da hep krizlerle iktidarda kalma yöntemi izledi. Bugüne kadar çıkartmış olduğu krizlerden sadece iki tanesinde inisiyatifi ele aldı ve hala devam ettirebiliyor. Bunlardan birisi: APO’nun, sürecini kurgulamış olduğu 7 Haziran seçiminde almış olduğu seçim yenilgisi sonucu “tekrar seçim” diyerek Kürt Halkına açmış olduğu savaş, diğeri İse; 15 Temmuz askeri darbesi olmuştu. APO, eline düşmüş olan ufak bir fırsatı değerlendirerek HDP’nin kuruluşunu sağladı: “Denizlerin, Mahirlerin, İbrahimlerin, taşımış olduğum bayrağını halka devrediyorum” diyerek halk adına inisiyatifi HDP’ye devretti. Vermiş olduğu bu inisiyatifle, daha önceleri seçimlere bağımsız adaylarla giren HDP’nin parti olarak seçime girmesini sağladı. HDP girmiş olduğu ilk seçim olan 7 Haziran seçiminde 80 milletvekili, yüzden fazla belediye başkanlıklarını, belediye meclislerini, muhtarlıkları, sokak mücadelesini kazanarak fiili Öz ve Özerk K. Kürdistan’ı yaratmıştı.
APO’nun, elindeki bayrağı halklar adına HDP’ye devrettiği gibi PKK de APO ile aynı politikayı uygulayıp, söz, karar ve yetki hakkını halklar adına demokrasi mücadelesine, halkın demokratik yapılarına devredip, partizan sistemini değiştirebilseydi; Öz yönetim ve Özerk Kürdistan APO’nun çizmiş olduğu yol haritası ile amacına ulaşacaktı. PKK, APO’nun yetki devri politikasını benimseyip, sadece koordinasyon işlevini üstlenseydi, Erdoğan bütün Kürdistan’ı yaksaydı bile inisiyatifi asla ele geçiremezdi. 7 Haziran sonrası APO’nun projesinin böylesine netleşmesi Erdoğan’ı delirtti. İki polisini öldürüp, PKK’nin de yarım ağız kalmasını gerekçe yapıp savaş başlattı. APO, K. Kürdistan’da savaşın ve silahlı mücadelenin tarihsel ve toplumsal sürecini bitirdiğini yazmış, söylemiş ve biliyordu. O nedenle de “elinde taşımış olduğu bayrağı” savaşa, silahlı mücadeleye değil, demokrasi mücadelesine, bilvesile HDP’ye devretti. PKK, APO’nun yaptığını yapmadı, HDP de kendisine devredilmiş olan bayrağı layıkı ile taşıyamadı. Bayrakla birlikte kendisine devredilmiş olan inisiyatifi eline alıp, sahiplenip, koruyup, savunamadı. İnisiyatif PKK ile HDP arasında iki arada bir derede kaldı.
Bu sefil durum Erdoğan’ın işine geldi. Savaşı başlattı, savaşla HDP ve PKK arasında iki arada bir derede durmakta olan inisiyatifi ele geçirmekte zorlanmadı. Savaşı çok zalimce ve vahşice sürdürerek, karşısındakileri zayıf düşürdü. Kürt dinamizmini kırdı. Milletvekillerini hapse koyup belediyelere kayyum atayarak mücadelenin kazanımlarını imha etmeye yöneldi. APO’nun yumuşak güç politikasının halka kazandırmış olduğu inisiyatifi tekrardan ele geçirdi. Ve hala inisiyatif elinde ve son derece hoyratça kullanıyor. Diğerinde de durum farklı değil. 15 Temmuz askeri cunta girişimini başından beri ayırdında olarak, denetimli bir şekilde yönlendirdi, cunta girişimini imha etti, CHP ve MHP muhalefetini de “Yenikapı ruhu” adına yanına çekerek inisiyatifi ele geçirdi. İnisiyatif hala elinde, dilediği gibi, bütün hoyratlığı ile kullanıyor. Yaratmış olduğu bu iki kriz dışındaki krizlerin tümünün inisiyatifini kaybetti ve büyük zararlarını gördü. Mısır, İsrail, Suriye, Irak, Rusya, ABD ile çıkartmış olduğu krizlerin tümünde hiçbir şekilde inisiyatifi ele geçiremediği gibi krizin sonunda da kendisi kaybetti.
Mısır’la çıkartmış olduğu krizde Sisi’ye Mısır, Erdoğan’a da kala kala Rabia selamı kaldı. İsrail’le çıkartmış olduğu “Mavi Marmara” krizinden geriye “bana mı sordunuz” rezaletinin dışında hiçbir şey kalmadı. Suriye ile başlatmış olduğu kriz henüz bitmedi, fakat bugüne kadar olup bitenlerle bir felaketle sonuçlanacağına kuşku kalmadı. Irak’la çıkartmış olduğu kriz de henüz bitmedi. Ama Irak krizinin Erdoğan aleyhine çok kötü sonuçlarla biteceği daha şimdiden kesin gibi. Rus uçağını önce düşürtüp, sonra da “ben yapmadım, Fethullah yaptı” diyerek kurnazlık yöntemi ile işin içinden çıkmaya çalışmasına rağmen kurtulamadı. Mektup, telefon vb. gibi manevralarla yandaşa inisiyatifi elinde tutuyormuş gibi yapmış olsa da, inisiyatif kesin bir şekilde Rusya’da ve hala da devam ediyor. Rusya Astana toplantısı, sözüm ona “ateşkes” oyuncağı, ve sonrasında PYD ile yapmış olduğu manevralarla diplomasi planında kedinin fare ile oynadığı gibi Erdoğan ve devleti ile oynadı ve oynamaya devam ediyor. “Ya ben, ya PYD” diyerek ABD’ye yapmış olduğu dayatma ile yaratmış olduğu krizden de hiçbir sonuç elde edemedi. ABD önceleri oyalamaya çalıştı, fakat sonradan “PYD” diyerek rest çekti. Çekmekle kalmadı, Rusya ile anlaşarak her iki süper gücün genelkurmay başkanlarının, Erdoğan’ın genel kurmay başkanı ile Antalya’da yapmış oldukları toplantıda önüne kendi planlarını koyup, Erdoğan genelkurmayının manevra alanını belirterek, gittiler.
Erdoğan ve devletine de sadece elini ovalamak kaldı. Erdoğan bu kazanmış ve kaybetmiş olduğu krizlere ek olarak referandumda Evet oylarını fazla çıkartmak için AB ile yeni bir kriz başlattı. Görüldüğü kadarı ile söz konusu kriz tek taraflı değil ve sadece Erdoğan’ın yararlanmak istediği bir kriz gibi gözükmüyor. AB’nin ‘Rasist’lerinin de yararlanmak istediği bir krize dönüştü. Ulus ötesi sermaye tarafından gereksiz hale getirilince ulusal modernize Rasizm’e dönüştü. Ulusal modernizenin şovenizmi başka uluslardan öğeleri asimile etmeyi hedeflerken, Rasizm (Irkçılık): Dışlama, gerektiğinde imha etmeyi amaçlıyor. Kapitalizm kendini yeniden ve bir üst düzeyde üretme yeteneğini kaybettiği gibi yeni politikalar, yeni ideolojiler, kuram ve teoriler üreten burjuva ve liderler de yaratamıyor. Ürete ürete liberalizmi ürettiler, o da kısa sürede iflas etti. Bu yetmezlikler, iflaslar ve düşünsel üretim kısırlığından dolayı kapitalist dünya yeteneksizlerin yeteneklileri yönettiği bir dünya sistemine dönüştü. İki süper güç örneğinde görüldüğü gibi George Washington’ın yerine Trump’ın gelip Obama ve gibilerini; Lenin’in yerine Putin’in gelip Gorbaçov ve benzerlerini yönettiği gibi, hem yönetici kalitesinin düştüğü ve hem de yeteneksizlerin yeteneklileri yönettiği bir kapitalist dünyada yaşıyoruz.
Tıpkı Atatürk’ün yerine Erdoğan’ın gelip, yeni bir kurtuluş savaşı başlattığını söyleyip, kendisini ondan üstün gördüğü gibi. Kapitalizm kendini bir üst düzeyde üretme yeteneğini kaybettiği gibi lider yaratma konusunda da tabir yerindeyse dibe vurmuş durumda. O nedenle de yeni bir kurtuluş savaşının öncüsü olarak gören, kendisini M. Kemal Atatürk’ün yerine koyan Erdoğan; AB ile kriz çıkartıp, yandaşlarının milliyetçi duygularını kışkırtarak Evet oylarını artırmaya çalışırken, AB’nin Rasistleri de Erdoğan’ı İslam’ın temsilcisi ilan edip, ona karşı durarak ırkçıların oyunu alarak iktidar olmaya çalışıyorlar. İşte kapitalist dünyanın mevcut liderlerinin çapı bu, gerçek manzarası da böyle. Peki kapitalizmin bu somut manzarasının yaratacağı sonuçtan hangi taraf ya da kim kârlı çıkacak. AB Rasistleri mi yoksa dindar ve kindar Erdoğan mı? Esasında hangisi kârlı çıkarsa çıksın halklar ve insanlık kaybedecektir.
Kapitalizm yıkılıp, yerine halkların demokrasisi oluşuncaya kadar da bu böyle devam edecektir. Gelecek için böyle, bugün için ise: bugüne kadar çıkartmış olduğu krizlerde, yukarıda belirtmiş olduğum iki kriz hariç diğer krizlerde kaybettiği gibi, çıkartmış olduğu bu krizde de Erdoğan kaybedecektir. İki nedenle kaybedecektir. Birinci neden: AB’nin ekonomik olarak Erdoğan Türkiye’sinden kat be kat güçlü ve Türkiye ekonomisinin yeni sömürgecilik döneminin ekonomisi kadar emperyalizme bağımlı ve Türkiye ekonomisinin derin bir krize doğru evirilmekte olması. İkincisi ise; Türkiye toplumunun çok önemli bir kesiminin Erdoğan’ın kurnazlık yöntemlerinin ayırdına varıp, usanma durumuna gelerek insani değer taşıyan kodlarını çözecek şifrenin oluşmasıdır. Erdoğan uygulamış olduğu bu kriz oyunu ile pörsümekte ve dağılmakta olan AB’yi yeniden birleştirerek karşısına aldı. Ama Erdoğan bu defa: Kürt Halkına açtığı savaş ve denetlediği askeri cunta krizinde olduğu gibi başta ana muhalefet CHP olmak üzere tüm milliyetçileri yanına çekemedi. O nedenle krizden sadece Erdoğan değil, muhalefet de yararlanmaya çalışıyor. Eğer krizden bir parsa çıkacaksa buna muhalefet de ortak olacaktır. Çünkü Erdoğan bu konudaki inisiyatifi eline geçiremedi. Bu ve daha sayabileceğim bir çok nedenlerden dolayı: Erdoğan AB ile çıkartmış olduğu bu krizden yarar değil zarar görecektir. “HAYIR rüzgarı tersine döndü” palavraları da sadece atanları tatmin etmekten öteye bir işe yaramayacaktır. Özellikle de Kürt Halkı bu referandum kampanyasını iyi değerlendirip yeniden inisiyatifi ele geçirirse, Erdoğan saltanatı büyük bir sarsıntıya maruz kalır. Referandum sürecinde Kürt Halkı kadınların öncülüğünde K. Kürdistan’ın inisiyatifini yeniden ele geçirirse, Kürt dinamizmi kısa sürede eski seviyesine gelmese bile Erdoğan irtifa kaybederken Kürt dinamizmi kendini toparlama fırsatı yakalayabilir.
Teslim TÖRE-Teletex News24
15 Mart 2017
Average Rating