

TARİFESİ BİZDE!..
Bizde daha çok seçkinci siyaset sınıfından oluşan kadroların kitle ilişkisi öğretmenvari olmuştur. “Biz biliriz ve öğretiriz!”
Bu tarz ,gerçekten de öğretmen-öğrenci ilişkisinin olduğu öğrenci gençlik içinde işe yarasa da kır ve kent yoksullarında, daha farklı toplumsal katmanlarda işe yaramadı. Kadrolar, sevimsiz (zaman zaman da gülünç!) “TEBLİGATÇILARA” dönüştüler.
Gerçi teori ile pratiğin birbirini besleyerek yürümesi gerektiği üzerine onlarca cilt yazı yazılsa da “Devrimci teori olmadan, (bugün ulusal ideoloji olmadan! diye okuyunuz) devrimci pratik olmaz” diye avunan siyaset sınıfı kendisini sonuçta “FİLDİŞİ KULELERE” hapsetmeyi yeğledi.
O yıllarda (70’lerin son çeyreğinde) temel siyasi öngöirülere sahip olmakla beraber asıl olarak “PRATİK!” üzerinden yürüyen PKK genişlemeye başlamıştı.
Bugün de “ah biz geçmişte ne idik, şöyleydik böyleydik” diyen siyasetçilerimizin çoğusu bu akıma iki yıldan bile fazla şans tanımazlardı. Gelip geçici bir parlama, köksüz bir büyüme olarak küçümserlerdi. Neden? diye sorduğumuzda “tutarlı bir ideolojik-politik çizgileri yok, teorik olarak eklektik ve pragmatistler” ondan deniyordu.
Ben o zaman bu öngörünün doğru olmayacağını bir Nasrettin Hoca fıkrası ile anlatmaya çalışırdım:
“Nasrettin Hoca birgün kasaptan sağlam bir bir but kestirmiş eve götürüyormuş. Bir elinde de pişirterecek yemeğin TARİFESİ sallana salana yürürken, birden bire peydah olan bir KARTAL hocanın elindeki eti kaptığı gibi göklere havalanmış.
Elinde yemeğin tarfiesiyle kala kalan Hoca, Kartalın arkasından bağırmış;
- Heyy! Eti kapıp götürdün ama nasıl pişirip yiyeceksin TARİFESİ BENDE!”
Neredeyse 40 yıllık tartışmanın özeti; Kartalın eti yemesi için bizim elimizdeki tarifeye ihtiyacı olmadığıdır…
Tabi siz yine de “..AMA TARİFESİ BİZDE!” diye avunabilirsiniz.
Recep Maraşlı-Teletex News24
Average Rating