
SİZDE DİPLOMAAATTT, YAAA BİZDE DİPLOMAAAT… Melik AYGÜL
” Halbuki, vallahi ne diplomata, ne de bir yabancıya benzer halimiz vardı”…
Son günlerde üst üste Türkiye’ye karşı Avrupa ülkelerinden yasaklar getirilirken, bir yasak ta Stocholm de Mehti ker’in yapacağı toplantıya İsveç’ten geldi.
Ancaaak, bunlar içinde en ses getireni Hollanda yasağı oldu.
Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun
daha gitmeden meydan okumalarının,
Uçağı indirilmediği, Hollanda’ya sokulmadığı için, Hollanda Dışişleri Bakanı BERT’e tehditlerinin bini bir para.
Benim bildiğim BERT ise eğer,
kül yutmaz, bu tehditlere de kolay kolay papuç bırakmaz.
Zaten söylemişler,
Lâle açılışı yapacaksanız buyurun gelin.
Bu mevsimde Lâleler açmışsa tabi.
Bert’ten bahsederken aklıma dostum
Bert EVİNHAURTS’la bir anım geldi.
Yıllar önce Hollanda’nın Ankara ikinci baş konsolosu olan dostum
Bert Evinhaurts’la bir Kürdistan gezisi yaparken, başımızdan bir olay,
aramızda da bu olaydan sonra ilginç bir diyalog geçmişti.
Olay şöyle yaşanmıştı.
Araçta üç kişi, iki Kürt bir Hollandalı olarak seyahat ediyoruz.
Yanılmıyorsam yıl 1992-1993 olmalı.
Yol kontrollerinde jandarma aracımızı durdurarak kimliklerimizi göstermemizi istedi. Arkadaşımla ben kimliklerimizi çıkarmamak için oyalanırken, bizim tedirginliğimizi anlayan sevgili dostum BERT derhal pasaportunu camdan uzatarak, ben diplomaaat dedi.
Pasaportu iyice inceleyen Baş çavuş pasaporttan ne anladıysa, başını öne arkaya salladıktan sonra camdan içeri uzatarak, arkadaşıma ve bana bakarak, SİZDE DİPLOMAAATTT diye sorunca,
ben ve arkadaşım da gayri ihtiyari ikimiz birden başımızı sallayarak,
YAA BİZDE DİPLOMAAAT diyince,
baş çavuş mu, son çavuşmu olduğu belli olmayan genç delikanlı eliyle işaret ederek buyurun geçin diyerek bize yol verdi.
Halbuki ben ve arkadaşım olan Sıracettin OĞUZ’un ne diplomata nede yabancıya benzer bir halimiz vardı.
İkimizde esmer ve bıyıklı birer Kürt delikanlısı idik o zaman.
Yola devam ederken, Bert bize dönerek
” Kürtlerin yaşadığı bölgede işler hep böyle mi?” diye sorunca, bende kendisine hele biraz daha Kürdistan da gezin daha nelere şahit olacak neleri göreceksiniz demiştim.
Yaşanan bu olay sevgili Bert’e birşeyleri anımsatmış olmalı ki, şöyle dedi.
- Bize bağlı olan sömürge adalar var. Kendilerine ayrılın, bağımsız olun diyoruz.
Çünkü çağımız özgürlükler çağı, böylesi bir çağda sömürge sahibi olarak anılmaktan utanç duyuyoruz, ne yapıyorsak ayrılmıyorlar, siz Kürtler neden ısrarla ayrılmak istiyorsunuz?diye söyleyince:
- Bende kendisine:
Siz demek ki, ayırmayı bilmiyorsunuz, Türkiyen’nin uygulamış olduğu yöntemleri uygulayın, bakın nasıl bir saat sonra hem de silahlanarak ayrılma kararı verirler, dediğimde şaşkınlıkla yüzüme bakarak,
- Ne yapmalıyız? dedi.
-
Burdan gittiğinizde toplayın adalıları bir alana, işkenceler yaparak, kendilerine zorla bok yedirin, bakın iki saat sonra isyan ederek ayrılırlar mı, ayrılmazlar mı? görmüş olursunuz dememle, gözlerini faltaşı gibi açarak,
No No No.. Bizler bunu yapamayız diyerek düşüncelere daldı.
Sonradan anlaşmalar ve Hollanda’da yapılan 2010 yılındaki referandumla gönüllü olarak Antiller den,
Kurasao, Sint maarten, Bonaire, Saba ve Sint Eustatius üç ÖZERK BÖLGE’ye ayrılarak kendi bağımsız yerel idarelerini oluşturdular.
Şimdi anladınız mı, sorun yapacağınız toplantılarda değil, ülkenizdeki insanlarınıza karşı uygulamış olduğunuz anti-demokratik uygulamalarda ve uymadığınız AB kararlarında.
Meydan okumakla ne kimseyi korkutabilir, ne de kendinizi haklı çıkarabilirsiniz.
Melik AYGÜL.
Average Rating