
HANGİ KADIN. HANGİ GÜN…
8 Mart-Dünya EMEKÇİ kadınlar günüdür. Dünya kadınlar günü değil. EMEKÇİ kısmı es geçilince işin özü boşaltılıyor. Magazinel bir içerik alıyor. Aslında kasıtlı olduğunu düşünüyorum.8 Mart 1857 tarihinde ABD’nin NewYork kentinde 40.000 dokuma işçisinin insani talepler istemiyle başlattıkları grevi kırmak ve göz dağı amacıyla fabrikaya kapatılıp diri diri yakılan 120 kadın emekçisinin anısını yok etmek amaçlanıyor. Yükselen bilincin görülmemesini de.
Ve bir şey daha yapılıyor. Kasıtlı olarak hem de. Yine Emekçi sıfatı çıkarılarak kadınlar sınıflandırılıyor. Yok, Cumhuriyet kadını, yok ev kadını, başı açıklar, kapalılar, tesettürlüler, tesettürsüzler…
Ya sadece 8 Martlar da değil, her gün her saniye duyulmayan annelerin çığlıkları. Yıllardır çocuklarından bir haber bekleyen, kar-kış demeden her hafta sessiz oturan anneler, kadınlar. Hangi sınıfa dahildirler ki. Kim tanır, bilir onları. Bu isimsiz annelerden biri var. Sesi kulaklarımdan çıkmayan, yüzü gözümün önünden hiç ayrılmayan sayısız kadınlarımızdan sadece birisi. Hepsi gibi o da unutulmuştur muhtemelen. Hepsinin adına onu hatırlatacağım elimden geldiğince.
Adı Ayşe AYGÜN’dü. Yaşanan o kadar vahşetten sonra şu an yaşıyor mu bilmiyorum.
Dünyanın en alçak katilleri olan IŞİTlere karşı savaşırken yaşamını kaybetmiş bir gencin annesi.
Paramparça olmuş yüreğinin acısı yetmiyormuş gibi terörist denilerek oğlunun cenazesi verilmiyordu kendisine. Günlerce bekledi. Cenazesine bile razıydı. Oğluydu, canının bir parçasıydı. Hiç vazgeçmedi. Tüm zorluklara göğüs gererek, hakaretleri sineye çekerek bekledi. O durumda bile “YETER ARTIK ÇOCUKLARIMIZ ÖLMESİN. BARIŞ İSTİYORUM.” diye feryat etmekten geri kalmıyordu.
Kimilerine göre o bir TERÖRİST ANNESİ ve de terörist idi. Ayşe annenin biri POLİS biri de ASKER olan iki oğlu daha vardı. Yani hem polis hem asker annesiydi aynı zamanda. Allah göstermesin bu çocuklardan biri daha yaşamını yitirse törenler yapılacak ve ŞEHİT ANNESİ denilerek övgüler dizilecek, TİMSAH GÖZYAŞLARI sel olacaktı. Ayşe annenin gözyaşları ise hep içine akmaya devam edecek belki de kuruyacaktı. Daha sonra Ayşe anne neler yaşadı, neler gördü bilemiyorum. Sayısız annelerden, kadınlardan biri olduğunu biliyorum sadece.
CUMARTESİ Anneleri var bir de yağmursuz kara bulutların gökyüzünü kapladığı iklimde. Kendi başlarına, yalnız, sessiz, acılı. Yürekleri alev alev, paramparça. Çoğuna göre ise Terörist kadınlardır.
Çocuklarının kemiklerine bile hasret, küfürlerin, acıların, işkencelerin ilk adresi, evlat acısıyla yüreklerine kor düşen analar. AT-AVRAT-SİLAH diyerek, Cennet anaların ayağı altındadır yalanlarıyla süslenerek iğrenç tabulara meze yapılan, katledilen kadınlar.
Kadınlarımız diye başlayarak övgülerde sınır tanımıyorlar ama her türlü küfürü etmekten, en aşağılık acıları çektirmekten de geri kalmıyorlar. Kadın şiddet ve cinayetleri her dönemde hız kesmeden devam ediyor. Birilerinin temizlenecek namusu olmaktan bir türlü kurtulamıyorlar.
Her şeyden önce KADIN bir çiçek veya başka bir şey değildir. İN’dir–JİYAN’dır–AZADİ’dir. Erkek veya erkek gibi de değildir. KADIN’ın ta kendisidir. GİN–GEANK–AZADUTYAN’dır. Kimsenin cariyesi, kölesi, hurisi, aklı yetmez, eksik etek, şeytan veya birilerinin bir süs eşyası hiç değildir.
İNSANDIR-YAŞAMDIR-ÖZGÜRLÜKTÜR. Erkekleşen, erkek gibi olmaya çabalayan, celladına âşık, katiline övgüler dizen, kendi cinsine düşman kadın değil ama..
Unutulmasın ki Dünyanın yarısı erkekse diğer yarısı kadındır. Tüm günleriniz 8 MART OLSUN… 8 MART’ınız PİROZ BE-SNORHAVOR ve tüm dillerden KUTLU OLSUN…
Kadir DAĞHAN-Teletex News24
Average Rating