

DEFALARCA KÜLLERİNDEN ÖRGÜTLÜ DOĞAN ULUS: KÜRT ULUSU / Tesli TÖRE
Yüz yıl önce emperyalizm ve işbirlikçilerince Kürdistan; coğrafi, maddi, manevi olarak soykırıma uğratmak, Kürtler ulus olarak yok edilmek amacı ile dört parçaya bölündü, her parçası bir şoven devletin denetimine verildi. Emperyalizmin, işbirlikçileri ile yapmış ve hayata geçirmiş olduğu bu plan çok acımasız, ahlak, insanlık dışı ve Kürt ulusu için bir felaket planı idi. Kürt ulusunu düşünerek ve bilerek acımasızca yok etme, ülke olarak da coğrafyadan silme planı Kürt ulusunun yüce ulusal birikim, ulus niteliği ve değerleri ile etkisiz hale getirildi. Kürdistan’ı emperyalizmle işbirliği yaparak topraklarını ülkesinin topraklarına katmış dört ülke, söz konusu topraklar üzerinde yaşayan, o toprağın geçek sahibi Kürtleri asimile etmek için: Dil yasağı getirme, demografik yapısını değiştirme, sürgünlere gönderme, kimliksiz bırakma vb. gibi bir çok yöntem uyguladılar. Fakat Kürt ulusu ulusal varlığını, birikim ve değerlerini bugüne kadar korudu. Her dört devlet ayrı sömürgeci yönetimler kullandı. Her devlet çeşitli defalar katliamlar yaptı, soykırım uyguladı. Kürtlüğü İslam kılıcı ile doğradılar, dini bir asimilasyon aracı olarak kullandılar, dini inanç ve değerleri ulusal değerlerin yerine koydular.
Kürtleri Zerdüşt olarak lanse edip, toplumdan dışlamaya çalıştılar. Kürdistan’ı kendi aralarında pay etmiş dört devlet, Kürtleri ulus olarak yok etmek için Ortadoğu politikasını birlikte ve Kürtlere karşı beraber saptıyorlardı. Bu melanet bir asra yakın bir süre davam etti. Bu süre zarfında bölgede ve bölgenin dört sömürgen ülkesinde kapitalist üretim ilişkileri gelişip egemen oldu. Söz konusu devletler ulusal modernizenin devlet yapısı olan uyduruk monolitik üniter devletler kurdular. Kurdukları devletleri milliyetçi, şoven, faşist, ırkçı ideoloji ile donattılar. Devlet yapısı ve ideolojisine denk ideoloji ile partiler kurdular, devleti bu partilerle yönettiler. Parti ve devlet eliyle şovenizm toplumsallaştırılırken Kürt ulusu mahalle, devlet ve siyasi baskı altına alındı. Tarihte görülmemiş bir şekilde imha planına tabi kılındı. Kapitalizm bir yanda burjuva kapitalist ulusa analık ederken bir yandan da henüz burjuva uluslaşma sürecini dolduramamış olan ulusal toplulukları kültürel değerleri ile birlikte yutuyor, bu boyuttaki ulusal toplulukları acımasızca yok ediyordu. Kapitalizm feodal imparatorlukları devirip dağıttıktan, onların yerine ulusal modernizeyi, ulus ve üniter devlet yapısı ile egemen hale getirince beraberinde geliştirdiği şoven ideolojilerle: Büyük ulusların küçük ulusları, uluslaşmış olanların henüz uluslaşamamış olanları yutma, yok etme süreci başlattı.
Kürt ulusu da bu sürece denk geldiği için emperyalizm acımasız bir planla dört devlet arasında, dört parçaya bölme politikasını uyguladı. Ama emperyalizm de, onun işbirlikçileri de yanıldılar. Evet Kürt ulusu henüz kendi pazarında P-M-P kapitalist dolaşımını sağlamamış, kendi ulusal parasını basarak kapitalist bir ulus olmamıştı fakat mal mübadelesini ve dayanışmayı toplumsal bir kültür olarak yaratmış, benimsemiş ve bu ekonomik-politik kültüre denk olarak etik ve çok gelişkin kültürel değerler bütünü yaratarak, bunları gen topluluğu (aşiret) yapısı içinde demokratik ulus düzlemine çıkartmıştı. Emperyalizm ve işbirlikçileri bu nesnel gerçekliği göremedi. Bu nesnel gerçekliği ancak APO görebildi. APO demokratik ulus kuramını ıssız fil dişi kulelerinde üretmedi. Kürt Halkının içinde doğdu, onu çok iyi inceledi, çok iyi tanıdı ve onun bir ulus olduğunu, fakat burjuva ulusa benzemediğini, ondan farklı demokratik yapıda bir ulus olduğunu keşfetti. Demokratik ulus kuramını APO yaratmadı. Onu zaten Kürt ulusu yüzlerce hatta binlerce yıl içinde üretip, geliştirdi, APO sadece onun mucidi yani bulanı, bileni oldu.
APO yoktan bir demokratik ulus yaratmadı, Kürt Halkının binlerce yıl içinde yaratmış olduğu bir değeri bulup kuramlaştırdı. Nasıl ki Marks “artık değeri” yaratmadı, var olanı kuramlaştırdı ise APO da demokratik bir ulus yaratmadı, Kürt Halkının yaratmış olduğu bu yüce değeri keşfetti ve kuramlaştırarak evrensel insani bir değer boyutuna yükseltti. İşte emperyalizmin Kürt ulusuna yönelik bu insanlık dışı, korkunç imha planı ve onun işbirlikçilerinin hayırhah bir tavırla ortaklaşan Irak ve Suriye devletleri yok olurken, Kürt ulusunun ulusal varlığını korumuş olması, yeni bir güç olarak dünya ulusları arasındaki yerini almaya başlaması, Kürt ulusunun bu niteliğinden ve yetiştirmiş olduğu evladı APO’dan kaynaklıdır. Kürt ulusu P-M-P pazar ilişkisi temelinde oluşan burjuva bir ulus değil, kendi ulusal etik ve insani değerleri olan mübadele ilişkisini paylaşımcı, dayanışmacı, kollektif üretim ilişkisi temelinde demokratik bir ulus olarak yapılandırdı. APO’nun bu gerçekliği görüp, liderleşmesi ile lideri olduğu ulusu dünya ulusları arasındaki saygın yerine oturttu. Kürt ulusunun bu nesnel gerçekliğini dünyanın süper güçleri, küresel aktörleri gördü, daha önce Erdoğan devleti ile yapmış oldukları “ılımlı muhalifleri eğit-donat” gibi oyuncak projelerinden vazgeçip, bölgeye yönelik politikalarını Kürtler üzerine kurgulamaya başladılar.
“Yedi yabancılar” halk deyiminde olduğu gibi bölgenin Kürt gerçekliğini gördü, eski plan ve projelerinden vazgeçerek yeni planlarını Kürt gerçeği üzerine inşa etmeye başladı, fakat Erdoğan hala Kürtlerin “teröristliği” teranesi ile meşgul. Onunla da yetinmiyor, PKK’yi, HDP’yi bitirmek, Kürt Halkını esir almak için yırtınıyor. Kürt ulusu, yukarıda özetlemeye çalıştığım gibi Kapitalist emperyalizmin bölgedeki hempaları ile birlikte bir asır boyu uğraşıp bitiremediği, kendi küllerinden ve defalarca yeniden doğmuş bir ulustur. Söz konusu hempalardan birisi de Erdoğan ve öncesi T. Cumhuriyeti devletiydi. Tarihin en zor günlerinde bile Kürt ulusu bitmedi, bitiremediler. HDP’yi, PKK’yi bitirme olanakları olmamasına rağmen bitirseler bile Kürt Halkını bitiremezler. Çünkü HDP ve PKK yokken de Kürt ulusu vardı, onlar yok olduktan sonra da var olmaya devam edecektir. Kürt ulusunu HDP ve PKK yaratmadı, tersine, HDP ve PKK’yi Kürt ulusu yarattı. Kürt ulusunun bir “Atakürtü” yoktur, onun evlatları vardır. Kürt ulusunu hiçbir kişi ve örgüt yaratmadı. Tersine Kürt ulusu APO gibi kendine hayırlı evlat ve diğer değerli kişiler ve onlarla birlikte örgütleri yarattı.
Bugüne kadar üretmiş ve yaratmış olduğu değerleri yok edemezler, ama etseler bile yeni değerlerin bir üst düzeyde ve daha sağlıklı bir şekilde üretileceğine kuşku yoktur. Kürt ulusu sadece dayanıklı bir ulus değil, aynı zamanda çok da üretken bir ulustur. Ürettiği, T.C. devletinin imha ettiği Şeyh Sait, Seyit Rıza gibi liderlerin yerine onları bine katlayan APO’yu üretti. Kürt ulusunun bir “atası” olmadığı, bir atanın evladı olarak inkişaf etmediği için Kürt ulusunun “tekleri” de yoktur. “Tek ulus, tek dil, tek din, tek devlet, tek bayrak” gibi teklere değer vermez. Örneğin Hıristiyan bir Türk bulamazsınız, Arap’ın, Fars’ın, Kürd’ün Hıristiyan’ı vardır ama Türk’ün Hıristiyan’ı yoktur. Değil Hıristiyan’ı, Alevi’sini bile yok etmeye çalışmıştır ve hala da yok etmeye çalışıyor. Buna karşın Kürd’ün Ezidi’si, Süryani’si, yani Hıristiyan’ı var. Sevgili Zübeyir Aydar’dan öğrendiğim kadarı ile Dürziler de köken olarak Kürt’müş. Ayrıca Türkiye’de Kürtçe bilmeyen, ama Kürtçe bilen Kürtlerden daha Kürt olan binlerce Kürt de var. Kürt ulusu böylesine demokrat, üretken, her türden baskı ve zulme karşı direngen, dayanaklı, sebatkar, dayanışmacı bir ulustur.
Rojava devrimi Kürt ulusunun bu yapısal özelliklerine bir de güçlü bir irade katarak Kürt Halkının ulusal bağlarını alabildiğine güçlendirdi. Bütün bunları Kürt ulusunu övmek için yazmıyorum. Hayır. Kürt ulusunun benim övgülerime gereksinimi yoktur. Bunları Erdoğan ve şürekasına: Kürt ulusunu ve onun üretmiş olduğu PKK ve HDP gibi değerleri boşuna bitirmeye çalışarak kendinize eziyet etmeyin, bitiremezsiniz, bitirmeye gücünüz yetmez. Bu değerler Kürt Halkını yaratmış olan değerler değil, Kürt Halkının yaratmış olduğu doğal değerleridir. Bu yapısallıklarından dolayı PKK’nin de, HDP’nin de kökleri Kürt Halkının yüzeyinde değil derinliklerindedir. Budamakla, kesmekle onları yok edemezsiniz. Yakın geçmişte iktidarın en güçlü ortağı Fethullah da KCK’yi “yok” ettiğini söylemişti. “Yok” olmadı, yok edemedi değil mi? Fethullah’ın yaptığının aynısını şimdi Erdoğan yapamaya çalışıyor. Erdoğan’ın sonunun da Fethullah’ın sonu gibi olacağına hiç kimsenin kuşkusu olmasın. Erdoğan ve sonrasının tek seçeneği:
Kürt ulusu ile dost olmak, onunla zaten var olan akrabalık bağlarını güçlendirmektir. Yukarıda kısaca özetlemeye çalıştığım bir asırlık tarihe bakın, bugünün somut olayları ile karşılaştırın: Kürt düşmanlığının emperyalizme de, onun dört işbirlikçisine de hiçbir yarar sağlamadığını net olarak göreceksiniz. Dört işbirlikçiden ikisi (Irak ve Suriye) dağıldı, üçüncüsü (Erdoğan Türkiye’si) şaşkın ördek konumunda, dördüncüsü olan İran ise kendi Kürd’ü ile barışmanın yollarını arıyor. Eninde sonunda Türkiye’nin de kendi Kürd’ü ve onun akrabaları ile barışmaktan başka hiçbir seçeneğinin kalmayacağı kesin. Ama en doğrusu: “Yok edeceğim, asacağım, keseceğim” gibi boş palavralar atmak yerine yol yakınken yapmasıdır.
Teslim TÖRE-Teletex News24
Average Rating