

KADIN “HAYIR”IN DA, DEVRİMİN DE ÖNCÜSÜ OLMA YOLUNDA ! /slim TÖRE
Sadece Türkiye değil bölge ve bir bütün olarak dünyamız nitel bir sıçramanın eşiğinde sancı ile kıvranarak bir devrimci durumu yaşıyor. Devrimci durum ortamının sancılı olmasının önemli iki nedeni var, birisi: Devrimin öncü gücünün henüz yeterince organize ve devrime hazır konumda olamaması, diğeri; devrimci durumun nicel gelişim sürecini doldurup, nitel bir sıçrama düzeyine ulaşamamış olmasıdır. Başka bir söylemle: Devrimci durumun nicel gelişim sürecini doldurup, bir devrim durumuna büyüyerek nicel ve nitel koşulların tamamlanmamış olmasıdır. Dünyanın yönetilenleri eskisi gibi yönetilmek istemiyor. Yönetenler ise eskisi gibi yönetemiyorlar, fakat henüz yeni bir yönetim biçimi de oluşturabilmiş değiller. Örneğin ekonomik, askeri, siyasi vb. bakımdan dünyanın süper gücü olan ABD’nin yeni başkanı Trump, kendinden önceki yönetimi beğenmiyor, fakat henüz yerine yeni bir yönetim modeli ya da biçimi de koyabilmiş değil. Yönetimi derken sadece bürokratik basit bir yönetimden söz etmiyorum. Dünyanın ekonomi-politiğini beğenmiyor, onu değiştirmeyi düşünüyor.
Dünyanın mevcut ekonomi-politiğini gelişerek ülke pazarına, para piyasasına sığamamış, ulus ötesine taşmış, global boyut kazanmış olan sermaye belirliyordu. Başka bir söylemle kapitalizme global bir boyut kazandıran, global kapitalizmi yaratan sermaye düzenliyordu dünya piyasa sistemini. Trump, dünya sistemi haline gelmiş olan globalizmi beğenmedi. Fakat mevcut dünya sistemi olan global sistemi değiştirme şansı hiç ama hiç yoktur. İktisadın doğal yasası gereği, ülkesinin pazar ilişkisine doymuş, doyurmuş, doğası gereği ve zorunlu olarak ulusal sınırlarının ötesindeki pazara taşarak globalleşip bir dünya sistemine büyümüş bir ekonomi-politiği tekrardan eski ulusal kabuğunun içine sokmaya çalışmak sadece zeka sorunu olan insanlara mahsus bir çaba olur. Kapitalizm tarihinde ilk kez ekonomik alt yapı ile siyasal üst yapı böylesine korkunç bir çelişki ve kaos yaşamıştır. Kapitalist dünyanın en gelişmiş ülkesinin en büyük sermayesi ile siyasi üst yapısı ilk kez böyle derin bir çelişki içine girdi. Yeni başkan Trump: Bütün yabancıları sınır dışına atacağım, bundan böyle hiçbir yabancıyı içeriye almayacağım derken ABD’nin en büyük sermaye grupları; ülke dışından yabancı işçi getirip ülkeye sokacaklarını açıklıyorlar.
Bu öyle bir paradoks ki; taraflardan birinin, bir diğerini mutlak manada yenilgiye uğratmadan çözülecek bir paradoks değil. Ancak bu gelecekteki galibi belli olmayan bir paradoks da değil. Yakın bir gelecekte ABD’nin büyük, yani ulus ötesi sermayesinin Trump’a galebe çalacağına kuşku yoktur. Çünkü Trump kendisi için imkansız olan, hiçbir zaman üstesinden gelemeyeceği bir işe bulaşmış durumda. Yaşanmakta olan bu paradoks sonucu sermayenin galip geleceğine kuşku yoktur. Trump’ın sonu ne olur, nasıl bir baltaya sap olur bilemiyorum. Ama sermaye karşısında ya yelkenleri indirip, burnunu şuraya buraya sokmaktan vazgeçer ya da olması gereken yere oturtulur. Trump tıpkı Erdoğan gibi KHK ile iktisadın doğal yasalarının üstesinden geleceğini sanıyor. Kapitalizm kendi iktisadi yasaları ile, kendine özgü bir global dünya yarattı. Onu bir ülke ya da bir ülkenin başkanı değiştiremez. Dünya sistemlerini sadece ve sadece dünya toplumsal devrimleri değiştirebilirler. Dünyamız bu haliyle bir devrime gebe konumdadır. Başta dünyanın süper gücü en büyük ekonomisinin sahibi olan ABD devrime gebe durumdadır.
ABD devrimi dünyayı değiştirecek bir devrim olacaktır. Devrimin öncülüğünü mevcut verilerin gösterdiği gibi kadınlar yapacaktır. Trump’ın ırkçı, faşist çıkışlarının karşısına kadınlar çıkmış, en dik duruşu onlar göstermiştir. Bir hamle yapıp geri çekilmemişlerdir. Mücadelenin içinde örgütlenme ve organize olmaya devam etmişlerdir ve etmektedirler. ABD kadınlarının bir ürünü olan kadınlara ve insanlığa armağan etmiş oldukları 8 Mart kadınlar gününü yine ABD’li kadınlar Trump’a karşı mücadelede grev günü olarak belirlediler. ABD sermayesi kendi iç çelişkisi ile kendi iç başkalaşımını yaşarken eşyanın tabiatı gereği devrimci durum ve devrimin öncü gücü olan kadın hareketi de oluşmaya, organize olmaya devam ediyor. Bu olgular ABD ve global kapitalist dünyanın devrime gebe durumu yaşadığına, devrimin öncü gücü olan kadın hareketini da kendine özgü doku ve dengelerle öncülüğe hazır hale getirmeye başladığına net olarak işaret ediyor. ABD dünyada belirleyici bir yapıya sahip olduğu için sadece ABD’yi örnek vererek dünyanın neden devrime gebe olduğu ve devrimci bir durumun yaşandığını vurgulamaya çalıştım. Sadece ABD değil dünyanın en gelişmiş kapitalizmlerinden birisi, globalizmin başlıca bir ürünü olan AB de büyük sorunlar yaşıyor. Çok önemli çıkışsızlıklar içinde. AB’nin de ABD’yi takip edeceğine kuşku yoktur.
AB burjuva devrimleri ile kapitalizmi bir dünya sistemine büyüten ve globalizm altında ulusal çitleri aşarak, ulus pazarlarını, bir pazar ve para biriminde birleştiren çok önemli bir topluluktur. Globalizmin başlıca ürünü ve somut olgusudur AB. Ama AB de çok derin çelişkilerle boğuşuyor. Her toplumsal sistem bir sonraki toplumsal sistemi kendi rahminde oluşturduğu, doğumunu bizzat kendisi yaptığı gibi global kapitalizm de kendi karşıtını ve kendinden sonra olması gereken yönetimi kendi rahiminde üretip, doğumunu yapmaya hazırlanıyor. Bu bağlamda ABD’de olduğu gibi AB’de de kadınlar: İnsani bütün değerleri metalaştırarak, artık değer gibi sömürüp, insanlık düşmanı konuma gelmiş olan kapitalizmin karşısına dikilmiş durumda. 21. y. yıl: Ulus olarak Kürtlerin, cins olarak da kadınların y. yılı olma yolunda ilerliyor. 21. y. yılda Kürt ulusu demokratik ulus kuram ve pratiğini, ulusal modernitenin karşıtı olarak onun yerine koymaya öncülük ederken, kadınlar da kendilerini 20. y. yılın devrimlerinin öncüsü olan işçi sınıfının yerine 21. y. yılın öncüsü olarak koymaktadırlar.
İşçi sınıfı sınıf olarak varlığını sürdürüyor, fakat öncülüğü sürdürme olanağı kalmamıştır. Doğa her konuda olduğu gibi toplumsal öncülük konusunda da boşluk tanımadı. Toplumsal ilerleme ve toplumsal devrimlere öncülük etme yeteneğini kaybeden işçi sınıfının yerine kadının öncülüğünü üretti ve ikame etmeye başladı. Kapitalizm sermaye ihracından sanayi taşıma harekatı sürecine geçince ekonomik alt yapının belirleyiciliği nedeniyle toplumsal bütün doku ve dengeler de değişim yaşıyor. İşçi sınıfının toplumsal ilerleme ve devrimlere öncülük fonksiyonunun yerine kadın hareketinin öncülüğünün geçmesi de ekonomik alt yapıdaki bu sermaye ihracı ile taşıma harekatının yer değiştirmesinin bir dokusu olarak yansımasıdır. Kapitalizmin tarihinde rekabet döneminden, tekelciliğe geçerken nasıl ki ulusal ve uluslar arasındaki bütün doku ve dengeler değişmişse, tekelciliğin globalizme büyümesinden sonra da ulusal ve uluslararası bütün doku ve dengeler değişmiştir, değişmeye devam ediyor. İşte toplumsal ilerleme ve devrim sürecinin öncülüğü sorunu da bu sorunlardan birisi olarak değişim yaşamıştır.
İktisadın doğal yasası gereği oluşmuş olan bu durum nedeni ile kadınlar 21. y. yılın devrim mücadelesinin öncüsü olduklarını insan toplumuna kabul ettirme yolundan ilerlemeye devam ediyorlar. Komşumuz Rojava’da kadınlar bu öncülüklerini devrimle kanıtlamış olmalarına rağmen Türkiye’de bu süreç Evet-Hayır referandumu ile başlayacak gibi. Kuzey Kürdistan kadını söz konusu öncülük konumuna aşina ve hazırdı, fakat savaş onların bu konumunu biraz geriletti. Çünkü K. Kürdistan kadını, anneler ve genel kadın hareketi olarak demokrasi mücadelesi veriyorlardı. Savaşa hazır değillerdi. O nedenle savaş onları geriletti. Şimdi referandumla yeniden bir fırsat yakalamış durumdalar. Kadınların Türkiye çapında motive ve organize olması durumunda referandum süreci ve sonrasında kendini kanıtlayarak, öncü konuma gelmesi kaçınılmaz gibi gözüküyor. Referandumdaki öncülüğünü devam ettirir, başarılı bir sonuç elde ederlerse öncülükleri referandumdan sonra da devam eder.
Türkiye mevcut haliyle devrime gebe durumda. Referandum sonrasında HAYIR oyları galebe çalarsa: Devrimci ortam daha da tırmanır. ‘Evet’ çoğunluk olsa bile referandumdan sonra Türkiye yönetilemez hale gelecektir. Yönetenlerin yönetememe durumu daha da artacaktır. Ekonomik çöküş derinleşecek, dış politikadaki yetmezlik ve yenilgiler daha bariz hale gelecek, Suriye sorunu, Kürt sorunu, Alevi sorunu, demokrasi sorunu gibi toplumsal ve ulus ötesi sorunlar Erdoğan ve onun başkanlığının boyunu çok aşacaktır. Türkiye’nin toplumsal ilerleme süreci kadının öncülüğü ile de taçlanınca devrim durumunun kabarması ile paralel bir gelişim seyri izleyecektir. Referandumda öncü konuma gelmiş olan kadının öncülüğü toplumsal ilerleme ve devrim süresince de devam edecektir.
Teslim TÖRE-Teslim TÖRE
Average Rating