

KADINLAR DÜNYADA DEVRİMİN, TÜRKİYE’DE HAYIR’IN ÖNCÜSÜ OLDU !
İnsan ve toplumun bilincinin sosyal yaşamını değil, sosyal yaşamının bilincini belirlemesi nedeniyle yüz yıllardır, daha doğrusu köle pazarının en önemli metası haline getirilmiş olduğu, sınıflı köleci toplumdan bu yana toplumun en çok ezilen kesimi kadınlar olmuştur. Bu sosyal yaşamı nedeniyle de bugün kadınlar toplumun en bilinçli, aktif ve atak cinsi konumuna geldi. Kadın başlıca iki nedenden dolayı toplumun en bilinçli, yetkin, yetenekli, atak ve aktif cinsi olabilmiştir. Birisi: Yüz yıllardır yaşamakta olduğu sosyal yaşam biçimi, diğeri ise; kasları yerine beynini çalıştırıp, onu kullandığı için ilkel primattan insana uzanan evrimleşme sürecini çoğunluk olarak daha erken tamamlamış olmasıdır. Kadın bu iki nedenden dolayı ilkel toplum döneminde sürü şeklinde yaşamakta olan insanları; üretim, tüketim, üleşim gibi iktisadın doğal yasası etrafında toplayarak insan toplumu statüsüne sokup, anaerkil bir toplum yarattı. Gelinmiş olunan momentte tekrardan anaerkil dönemdekine benzer bir fonksiyon üstleniyor.
Sınıflı toplumların en devingeni olan kapitalizm insanlığın önemli bir kesimini yeniden sürüleştirdi. O nedenle Erdoğan gibi kendini çoban olarak görenler toplumun sürüleşmiş kesimini din ve ‘kömür-makarna’ gibi maddi ve manevi olgularla maniple ederek toplumun diğer kesimi, özellikle de kadın cinsi üzerinde egemenlik kurup baskı uygulayarak toplumun önemli bir kesimini yeniden ilkel topluma dönüştürme süreci yaşatıyor. Tam bu süreçte kadın cinsi yukarıda belirtmiş olduğum iki nedene dayanarak, sürüleşmiş toplum kesimini ilkel toplum döneminde yaptığı gibi yeniden insan toplumuna kazandırmak için kolları sıvamış durumda. Tarih tekerrür etmiyor, ama ütopik sosyalizmden gelmiş olan insanlık tekrardan fakat bilimsel bir şekilde, bilimsel yöntem ve kadının öncülüğünde aslına dönüyor. Global kapitalizm kutsal bütün değerleri metalaştırdığı gibi insan toplumunun kutsallık peşinde gidenlerinin önemli bir kesimini de paranın, çıkarın kölesi yaparak sürüleştirdi. Kapitalizmin kutsal değerlerini metaya, kutsal değerleri kutsayanları ise sürüye çevirdiği toplum kesimi: Erdoğan, Saddam, Kaddafi, Trump, Putin gibi insâni hiçbir değer taşımayan, çıkarcı, ülkelerinin, yönettikleri vatandaşlarının emeğini, malını çalıp çırpan kendine benzeyen liderler ürettiler.
Emek ve sermayenin ürünü olarak oluşan kapitalizm, kendisini üretenlerden birisi olan emeği tümü ile üretim sürecinin dışına itti. Artık değer sömürüsünü insâni bütün değerler sömürüsü düzlemine çıkarttı. Sistem çürümeye başladı, kendisi ile birlikte bir bütün olarak insanlığı da çürüme sürecine soktu. 20. y. yılın toplumsal ilerleme sürecine işçi sınıfı her alanda nicel bakımdan olmasa bile ideolojik bakımdan öncülük etti. Sosyalist devrimler, demokratik halk devrimleri gerçekleşti, sosyalist ve demokratik halk iktidarları oluştu. Söz konusu devrim ve onlardan sonra oluşan sistem, dünya çapında insâni değerler boyutuna büyüyemediği için işçi sınıfını da, insanlığı da kurtarmaya yetmedi ve kapitalizm tarafından yutuldular. Kapitalizm tek dünya sistemine büyüdü. Dünyaya da sığmaz konuma gelince kendi değerlerini ve varlığını yeme, yok etme sürecine girdi. Bütün olgularda olduğu gibi zıtların birliği yasası bu bağlamda da kendi karşıtını üretti. Kapitalizm kutsal ve insâni değerleri metalaştırıp, kemirip yok edince, insanlığı değerleri ile birlikte çürütüp yok etme sürecine sokunca: Yüzyıllarca erkek egemen cinsi tarafından ezilen, horlanan, katledilen, kadın cinsi insanlığın öncü gücü olarak siyasal arenadaki yerini almaya başladı.
Kapitalizmin insan olmaktan çıkartmış olduğu ve kendisi gibi insani değerlerini kaybetmiş olan toplum kesimi tarafından ABD başkanlığına seçilmiş olan Trump, dünya kadın hareketini tetikleyerek kadınların dünya toplumsal ilerleme ve toplumsal devrim hareketinin öncü gücü haline gelmesine neden oldu. Trump’a, Trump’ın ırkçı, şoven, faşist, kadın düşmanı siyasi anlayışına karşı ABD’de başlayan, sayısı milyonları bulan, dünya çapında etki yaratan kadın hareketi yoğun bir örgütlenme ve organize olma sürecine girdi. İnsanlık diyalektik ve tarihsel materyalizmin ön gördüğü zaman, son derece doğru ve isabetli bir zeminde, toplumun en akıllı, yetenekli, devrimci uyanıklığa sahip, anne sevgisi ve sevecenliği taşıyan, insan gibi insan olan kadınların öncülüğünde ayrıştı. Başta kadınlar olmak üzere bütün ezilenler bazında, bu son derece isabetli ayrışma kadınların ve tüm ezilenlerin kurtuluşuna kadar uzayacaktır. Dünya kadınları ABD’den başlayarak dünya toplumsal ilerleme ve devrim sürecinin öncüsü konumuna gelirken, önümüzdeki günlerde yapılması beklenen Evet-Hayır referandumunda da özgür Kürt kadınının başını çekmiş olduğu kadın hareketi de Türkiye’de öncülük konumuna gelmiş durumda. Özgür Kürt kadını derken esasında bugün dünya toplumsal ilerleme ve devrim mücadelesinin öncüsü konumuna gelmiş olan kadın hareketini de yine özgür Kürt kadınını Rojava devrimine, Kobane’nin IŞİD yaratıklarından kurtarılmasına öncülük yaparak tetikledi.
Mevcut dünya kadın hareketinin ilham kaynağı, Rojava devriminin öncüsü özgür Kürt kadını olmuştu. Özgür Kürt kadını Rojava devriminde, Kobane’nin, IŞİD’in işgal girişimindeki kurtuluşunda gücünü, yeteneğini, devrimci inadını dosta düşmana göstermişti. Avrupa’da bir çok genç kadın Rojava’ya giderek kadının öncülüğünü yerinde gördü, öğrendi. Rojava’dan ilham alan bir çok kadın AB’deki kadın hareketlerine de önemli katkılar sağlıyor. Avrupa’da da ırkçılık, şovenizm, faşizm hızlı bir şekilde yayılıyor. AB her geçen gün Avrupa’nın devrimlerden kalma değerlerinden kopuyor. İnsan hakları, demokrasi, evrensel hukuk, laisizm gibi devrimin üretmiş olduğu değerleri şovenizm, ırkçılık gibi insanlık dışı düşünceler kemiriyor. Giderek Avrupa’nın tarihi bir değeri olan sınıf mücadelesi yerini insâni değerler ve onların ihlali mücadelesine bırakıyor. Bırakıyor derken sınıf mücadelesi yok olmuyor, sadece öncelikler değişiyor. Öncelik insanlıkla global kapitalizm arası mücadeleye geçiyor. Rojava devriminden sonra ABD’deki kadın mücadelesi de, AB’deki kadın hareketini doğal olarak etkileyecektir.
ABD kadın hareketi 8 Mart’ı genel grev günü olarak kararlaştırdı. Bu hareketin ve sonuçlarının AB kadın hareketini etkilememesi olanaksız. Rusya’nın kadınları Putin’in diktatörlük başkanlık sistemine karşı ne zaman harekete geçer bilemiyorum. Ama Rusya kadınlarının da dünya kadın hareketinden etkilenmemesi mümkün değil. Dünya toplumsal ilerleme sürecinde bir gün Rusya kadın hareketinin de harekete geçmesi fazlaca sürpriz olmaz. Türkiyeli kadınlar, başta özgür Kürt kadın hareketi olmak kaydıyla Erdoğan’ın başkanlık anayasası referandumu oylaması ile ön almaya başladılar. Çünkü Türkiye’deki sorun referandumda Evet-Hayır gibi sorunlardan farklı bir boyut kazandı. Erdoğan; savaşı iktidarda kalma, iktidarını devam ettirme malzemesi haline getirdikten bu yana Türkiye’nin sorunlarının toplamı insâni bir boyut kazandı. Kürt sorunu, Alevi çalıştayı, demokrasi, insan hakları, basın özgürlüğü, özel mülkiyet hakkı, yaşam tarzı, mesken dokunulmazlığı vb. gibi tüm sorunlar insanlık dışı baskı zor ve zorbalıklarla kendine has sorunlar olmaktan çıkıp insâni sorunlar boyutuna tırmandı.
Kürt sorunu gelmiş olduğu boyutu ile ezen ezilen ya da sömürge sömürgen ilişkisi olmaktan çıkıp, katliam, soykırım gibi bir insâni boyut kazandı. Alevi çalıştayı da öyle. Alevilerin sorunlarını çözmek bir yana, Suriye’den getirmiş olduğu IŞİD mensuplarını Alevilerin köylerinin civarına yerleştirerek göz göre göre Maraş katliamı gibi katliamlara zemin hazırlıyor. Demokrasiden kim bahseder, iki kişi bir araya gelip, demokratik bir gösteri yapmaya kalksa Tomalarla, gazlarla, coplarla yerlerde sürüyerek kodese atıyorlar. Basın özgürlüğünün B’si bile yok. 150’den fazla gazeteci var cezaevinde. Özel mülkiyet hakkı diye bir şey yok. İstedikleri fabrikatörün “Fethullah’la ilişkisi var” diyerek her şeyine el koyuyorlar. Milletvekili dahil hiç kimsenin konut güvenliği ve dokunulmazlığı diye bir şey yok. İstedikleri kişinin istedikleri zaman evini basıp içeri girip, evi diledikleri gibi dağıtıp, kişiyi de alıp götürtüyorlar. Artık ne sınıf mücadelesine, ne demokrasi mücadelesine, ne sömürgecilik mücadelesine benzer bir şey yoktur. Erdoğan ve zulmüne karşı kelimenin gerçek anlamı ile insanlık mücadelesi veriliyor.
Sosyal yaşam itibarı ile toplumun en alttakileri, sosyal yaşamdan almış oldukları bilinçle insâni değerlerin en üst mücadele gücü olan kadınlar doğal ve zorunlu olarak öncü konuma geldiler. Eşyanın tabiatı gereği toplumsal ilerlemenin öncüsü konuma gelmiş olan kadınlar mevcut dünya ve Türkiye koşullarında demokratik devrimin kilometre taşı işlevi gören HAYIR kampanyasının da öncüsü oldular. Böylece Türkiye devrim mücadelesini dünya devrim mücadele süreci ile buluşturup, bütünleştirerek dünya devriminin öncülüğünü yapan kadın hareketi ile birleşme sürecine girmiş olacaklar. Dünyanın da, Türkiye’nin de böyle gitmeyeceği, başka bir dünyaya gereksinim duyulacağı ve yaratılacağı kesin. Bu sürecin öncülüğünü kadınların yapması da kaçınılmazdır.
Teslim TÖRE-MEZOPOTAMİA NEWS
Average Rating