Dünya,Bölge ve Türkiye’de karşı Devrim çelişkisi ve Devrimci tutum!

Read Time:6 Minute, 9 Second

Çelişkiler evrim ve onun doğasının bir öğesi olan değişimle (hareket) birlikte insanlığın devinimini yani toplumsal ilerleme sürecini sağlarlar. Hareket (değişim) de evrim gibi evrensel ve yapısaldır. Her değişim evrim gibi, olgunun kendisi ile birlikte var olur ve onunla birlikte yaşar, onu devindirir, evrilmesine yön verir. Evrim bir mucidin yani Darwin’in bir icadı değil, zaten kendisinden önce de var olanı bulmasıdır. Başka bir ifade ile bir icat değil, buluştur. Evrim nasıl ki bir kuram, ideoloji, teori değilse, Bigbang, yani evreni var eden büyük patlama olayı ile birlikte evrenin ve doğanın dinamik bir gücü olarak var olmuş, dünyamızın şekillenmesinde belirleyici rol oynamış, var olan her canlı ve cansız olgu ile birlikte ifade bulmuş, onunla birlikte var olmaya devam ediyorsa değişim de evrimle birlikte oluşmuştur. Evrim olguyu devindiren değişim ise, olguya şekil veren doğa dinamikleridirler. Evrim, Numan Kurtulmuş’un sandığı ve söylediği gibi: Eskiyen, çürüyen ve yok olan bir ideoloji, kuram, felsefe, teori değildir. Evrim, büyük patlama ile var olmuş, dünyamız evrim süreci ile şekillenmiş ve dünyamızla birlikte var olmaya, kendi doğal rolünü oynamaya devam ediyor.

img_2029
Kuramsal ve eşyanın doğası gereği değişim de (hareket) evrimin yapısal bir öğesi olarak var olmuş ve onunla uyum içinde olgulara yön vermeye devam ediyor. Bu yapısal özelliği nedeniyle de evrende değişmeyen tek şeyin değişimin kendisi olduğu tanımına sahip olmuştur. Evrim ve değişim, nitelikleri itibarı ile doğanın her miliminde var oldukları gibi çelişkiler yumağının içinde de yer almış ve çelişkiler arası çatışmaları da yönlendirmişlerdir. Dünya, bölge ve ülkelerin toplumsal ilerleme süreci, toplumlar arası ana çelişkilerin çatışmasının yaratmış olduğu muharrik güçle ilerler. Sınıflı topluma geçildikten bu yana toplumsal ilerlemeyi sağlayan muharrik güç sınıflar arası, zaman zaman da egemen sınıfın kendi iç çelişkisi ve bundan kaynaklı değişimin kendisi olmuştur. Olmuştur çünkü: Tez-Antitez olmadan sentez oluşamaz, sentez oluşmadan da bir itim gücü yani muharrik güç doğmaz. O nedenle toplumsal ilerlemenin kendi doğal seyrini yaşayabilmesi için iki çelişkinin birbiri ile çatışması gerekir. Gerekir çünkü çelişkisiz ve çelişkilerin çatışması olmaksızın insanlığın toplumsal ilerleme süreci harekete geçemez, değişim sürecini yaşayamaz.

Toplumsal ilerleme sürecine ivme katan çelişki her zaman sınıflar arası çelişki olmuyor. Zaman zaman ve şartların gerekli kıldığı durumlarda egemen sınıfın kedi arasında kendi iç çelişkisi de toplumsal ilerleme sürecine ivme kazandırabilir. Tıpkı mevcut dünya konjonktüründe olduğu gibi. 21. y. yılın mevcut dünya konjonktürünün devinimini sağlayan temel çelişki, global kapitalizmin iç, yani karşı devrim güçlerinin kendi arasındaki çelişkidir. 20. y. yılda dünyanın toplumsal ilerlemesine ivme kazandıran çelişki, sınıflar arası çelişki idi. Çelişkinin bu yapısal karakterinden dolayı 20. y. yıl Ekim Devrimi, Doğu Avrupa devrimleri, Çin, Küba, Vietnam gibi devrimlerle proleter devrimler yüzyılı oldu. Kapitalizm nesnelleşmiş emeği (makina) yoğun bir şekilde üretim sürecine sokunca, üretim sürecinin üreten ve denetleyen gücü olan canlı emeği (işçi sınıfı) üretim sürecinin dışına atarak, işçi sınıfını nitel ve nicel olarak etkisiz hale getirdi. Kollektif emeğin üretim sürecinin dışına itilip devre dışı bırakılması sonucu, üretim sürecini mühendis, teknik eleman, reklam elemanları gibi entelektüel emekle, bir miktar kol emekçisi aldı.

Bilvesile 20. y. yılın temel çelişkisi olan ve dünyanın toplumsal ilerlemesine ivme kazandıran ve yön veren sınıf çelişkisi, toplumsal ilerleme sürecindeki belirleyici niteliğini kaybetti. İşçi sınıfının toplumsal ilerleme sürecindeki dinamik rolünü kaybetmesi sonucu 20. y. yılın sınıflar arası çelişkinin bir ürünü olarak doğmuş olan Sovyetler Birliği ve dünya reel sosyalist sistemi de yıkılarak tarihe karıştı. Sınıf çelişkisinin toplumsal ilerlemedeki yerini ve etkisini kaybetmesi sonucu, konjonktürel olarak dünya toplumsal ilerleme sürecinde bir duraksama başladı. Doğa her zaman olduğu gibi boşluk tanımadı, boşalan sınıf çelişkisi yerini kapitalizmin kendi iç çelişkisi aldı. Mevcut konjonktürde dünyada, bölgede, Türkiye’de global kapitalizmin iç çelişkisi ile bir devinim ve toplumsal ilerleme süreci yaşanıyor. Sanayi taşıma harekatı, ulus ötesi ve üstüne çıkmış olan sermaye kesimini, geri kalmış ve gelişmekte olan ülkeler üzerindeki etkisini artırıp, Çin, Hindistan, Brezilya, G. Kore gibi sermaye ihracı döneminin geri kalmış ülkelerini dünyanın ikinci sınıf kalkınmış ülkeleri düzlemine çıkartırken, söz konusu sermayenin ana malı ülkelerdeki etkisini azalttı. Sermaye ihracı ve sermaye ihracının yaratmış olduğu “eşitsiz gelişim yasası” döneminde ulus ötesi sermayenin anamalı ülkelerde işsizlik, yoksulluk yokken, sanayi taşıma harekatından sonra söz konusu ülkelerde de işsizlik ve yoksulluk oluşmaya başladı.

İnsan ve toplumun bilincini sosyal yaşamı belirlediği için işsizi ve yoksulu oluşan gelişmiş ülkelerde de işsizler ve yoksullarla birlikte ırkçılık, şovenizm, yabancı düşmanlığı bir sınıf hareketi olarak değil, fakat global kapitalizmin yaratmış olduğu sistem, yani kapitalizm içi bir güç olarak arenaya çıktı ve politik alanda yer edindiler. Kapitalizme karşı değil fakat kapitalizmin sermaye harekatına karşı bir tavır ve tutum politikası geliştirdiler. Gelişmiş kapitalist ülkelerde ulus ötesine taşan sermayenin işsiz ve yoksul bıraktığı toplum kesimi ve ülke sermayesi kapitalist sistem içi çelişkiyi derinleştirerek, sınıf çelişkisini tâli plana ittiler. Şu durumda AB ve ABD’de küresel sermaye ile onun yoksul ve işsiz bıraktığı toplum kesimi, bu kesimi arkasına alarak iktidar olmayı amaçlayan iç sermaye güçleri arasındaki egemenlik mücadelesi siyasi arenaya damga vuruyor. Dolayısı ile kapitalizmin kendi iç çelişkisi toplumsal ilerlemenin seyrini belirleyen çelişki konumuna geldi. Söz konusu çelişki AB ve ABD’de henüz: Kavga veya ölüm, kanlı mücadele ve yok olma düzlemine büyümemiş, hala barışçı bir seyir izlerken bölgemiz Ortadoğu’yu kan gölüne çevirmiş durumda.
Ama sınıf zeminli bir kanlı kavga değil, global kapitalizmin iç çelişkisinden kaynaklı yine kapitalist emperyalizm tarafından körüklenen inanç ya da İslami faşizm zeminli korkunç ve iğrenç bir savaş yaşanıyor. Aynı savaşın içinde yine sınıf zeminli de, ulusal zeminli de olmayan fakat insani zeminli, ya insanlık ya barbarlık diyebileceğimiz bir de KSF’ye büyümüş olan Rojava devrimi yaşanıyor. Rojava devrimi global kapitalizmin iç çelişkisinin kanlı kavgası içinde insani değerlerin ve insanlığın bir mirası olarak kan çiçeği gibi açmış, insanlık tarafından benimsenmesi, desteklenmesi ve geleceğe taşınması gereken bir fenomen durumundadır. Bölgemizde hala devam etmekte olan İslami faşizmin vahşi barbarlığı da yine kapitalizmin yaratmış ve dünyamızın içinde yaşamakta olduğu karanlık tünelin uçunda bir yıldız gibi parlayarak insanlığa yol gösteren Rojava devrimi de global kapitalizmin iç çelişkisinden kaynaklıdır. Demem o ki, kapitalizmin iç çelişkisi sadece kapkaranlık bir dünya yaratmıyor. Dünyamızı karanlıktan kurtarabilecek Rojava devrimi gibi kutup yıldızlarının doğmasına da analık ediyor.

Burada, yazının girişinde belirtmiş olduğum devrimcilerin karşı devrimin iç çelişkilerinden yararlanma konusuna gelmek istiyorum. Evet dünyamız, bölgemiz ve ülkemizdeki temel ve belirleyici çelişki karşı devrimin iç çelişkisidir. Söz konusu çelişki yukarıda belirtmiş olduğum gibi AB ve ABD’de başka, bölgemiz Ortadoğu’da başka ve Türkiye’de de başka şekilde kendini ifade ediyor. Şu anda Türkiye’deki ifadesi: Referandumdur. Referandumun Evet ve Hayır taraflarıdır. Referandum egemen sınıfın yani karşı devrimin kendi iç çelişkisinin bir ürünü olarak gündeme gelmiştir. Tıpkı Rojava örneğinde görüldüğü gibi karşı devrim kendi çıkarı ve iç çelişkisi gereği bölgeyi ateşe vermişken, o ateşin içinden barbarlığa karşı insanlığın bir ışığı gibi çıkmasına benzer bir çıkışın da referandum sürecinde Türkiye’de yapılmasının yol ve yöntemini aramak, buna denk politikalar oluşturmak gerekiyor. Elbette söz konusu referandum Rojava devrimi gibi bir sonuca gebe değil. Ama karşı devrimin iç çelişkisinden, onların iktidar ve egemenlik kavgasından yararlanarak devrimci demokrasi güçlerinin yeniden toparlanması, organize olması için politika ve pratik manevra taktik ve stratejisi üretmek gerekiyor. Bunu yaratabilmenin tek yolu da referandumda HAYIR demektir. Çünkü HAYIR karşı devrim çelişkisinin bir ürünü olsa da devrim mücadelesinin gelişip, güçlenmesine katkı yapacak bir faktördür. Bu faktör her devrimcinin kendi öz gücü ile başlayıp ikinci ve daha fazla devrimcinin gücüne katarak bir zincirler manzumesi oluşturması ile geliştirilmelidir. Çelişkinin bu kadar can alıcı bir konumda olması hasebi ile devrimcilik adına “boykot” gibi bir pozisyona düşmek kesinlikle tarihi bir fırsatı kaçırmak anlamına gelecektir. Dünyada, bölgede ve Türkiye’nin mevcut koşullarında devrimcilerin karşı devrim çelişkisinden yararlanmasının HAYIRDAN başka bir seçeneği yoktur.

 

 

Teslim TÖRE-Mezopotamia News
12 Şubat 2017

Happy
Happy
0 %
Sad
Sad
0 %
Excited
Excited
0 %
Sleepy
Sleepy
0 %
Angry
Angry
0 %
Surprise
Surprise
0 %

Average Rating

5 Star
0%
4 Star
0%
3 Star
0%
2 Star
0%
1 Star
0%

Yorumunuz için teşekkür ediyoruz en kısa zamanda size cevap verilecektir selamlar .

%d blogcu bunu beğendi: