
TÜRKİYE REFERANDUMDAN SONRA YENİDEN YAPILANMA SÜRECİNE GİRECEK
Basına yansıdığı kadarıyla 16 Nisan’da Türkiye Evet-Hayır referandumu yaşayacak. Evet diyenlerin önemli çoğunluğu neye evet dediğini bilmeden amaçsız ve anlamsız oy kullanmış olacaklar. Fakat hayır diyenlerin ezici çoğunluğu sadece Erdoğan ve onun başkanlığına değil, kendi siyasal partilerine, yöneticilerine, söz konusu partilerin bugüne kadar izlemiş oldukları politikalara da HAYIR diyecekler. Sözünü etmiş olduğum hayırcıların çoğunluğu esasından bugüne kadarki Türkiye’nin iç ve dış politikasına, çökertilmiş devlet yapısına, izlenmiş olan ekonomi-politiğe, iç ve dış savaşa, yıkılmış harabeye çevrilmiş K. Kürdistan’a, iyi yönetilememiş olan savaş ve barış sürecine HAYIR diyeceklerdir. Beğenilsin beğenilmesin eski devlet yapısı tümden yıkıldı, dağıtıldı. Eski devlet ideolojisi çöpe atıldı, yerine her mezhebin, her tarikatın bir yerlere çektiği, Erdoğan’ın kendine göre, Cinci hocanın kendine göre, Fethullah Gülen’in ve diğer tarikatların kendine göre yorumladığı, devlet ideolojisi bakımından hiçbir değer taşımayan dini ideoloji kondu. Devlet Erdoğan, devlet ideolojisi de yamalı bohça olan İslam ideolojisi oldu.
Ordu bitirildi, onun yerine konmaya ve bir polis devleti aygıtına benzetilmeye çalışılan Polis teşkilatı bir türlü Fethullahçılardan arındırılamadı. Devlet ideolojisi İslam ideolojisi yapıldığı, İslam da tarikatlar manzumesinden oluştuğu için Polis teşkilatından atılan Fethullahçıların yerine başka bir tarikatten insanlar giriyorlar. Bilvesile polis teşkilatı da liyakat ve devlet ideolojisi ile değil İslam’ın mezhep ve tarikatlarının renklerinden oluşuyor. Tek cümle ile: Devri Erdoğan öncesi devlet ideolojisi, yapısı, iç ve dış politikası, siyasi parti yapıları, ekonomi-politikası vb. gibi her şeyi ile ilga edildi. Ordu, siyasi partiler, bir bütün olarak devlet bürokrasisinin tümü defolu. Eski Genelkurmay Başkanı ve kuvvet komutanları, Balyoz, Ergenekon, casusluk gibi ithamlarla hepse konulmuş, Fethullah Gülen “milli Türk Ordusuna kumpas yaptı” denilerek tekrar serbest bırakılmış, onların yerine gelen Genelkurmay Başkanı, kuvvet komutanları, yaverleri tarafından yere yatırılarak, eli kolu bağlanıp bodrumlara atılmış bir ordu var şimdi Türkiye’de. Genelkurmayı ve kuvvet komutanları ile Fethullah gibi tarikat şeyhinin kumpasına gelen, yaverleri tarafından esir alınıp, yerlerde süründürülerek bodrumlara konan bir ordu ile Türkiye’nin güvenliği sağlanıyor.
Sözüm ona yurt dışı operasyonu ile Cerablus, El Bab işgal edilerek zafer kazanılmaya çalışılıyor. Türkiye’nin mevcut “milli ordusu” böyle. Bir cemaat lideri tarikat şeyhinin, esasında şeyhin kisvesi altında CIA’nın geçmişte ”bizim çocuklar” diyerek cuntalar yaptırdığı, şimdi ise kedinin fare ile oynadığı gibi oynamış olduğu, korkunç düzeyde defolu bir ordusu var şu anda Türkiye’nin. Sadece ordusu değil. Siyasi partileri de öyle. Erdoğan zaten birilerinin ısrarı üzerine ABD tarafından “deliğe süpürülmekten” kurtulmuş bir proje idi. CHP’nin Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, CHP eski Genel Başkanı Deniz Baykal’ın, bir saniyelik külotu ile ekranlarda gözükmesinden sonra, “hayır ben olmayacağım” demesine rağmen birileri onu getirip, CHP Genel Başkanı yaptı. Her şey hala kocaman bir muamma. Kılıçdaroğlu Alevi, Zaza Kürt. Ben Aleviyim, Zaza Kürdüm demeyen, kendini, soyunu sopunu, tüzel ve özel kişiliğini inkar etmiş silik bir kişilik. Böylesi kişiliğe sahip bir insan şu anda CHP Genel Başkanı. Kim, neden Deniz Baykal’ı külotu ile uğraşırken gösterdi, nasıl, ne için yaptı, onun yerine Kılıçdaroğlu’nu kim başkanlık koltuğuna oturttu hala belli değil.
CHP’nin eski yönetimi tümü ile Kılıçdaroğlu’na karşıydı. Kamuoyu önünde bir çok açıklamalar da yaptılar. Her şeye rağmen Kılıçdaroğlu CHP Genel Başkanı oldu ve yapmaya devam ediyor. CHP’lilerin HAYIR’cılarının önemli bir kesimi sadece Erdoğan ve onun başkanlık sistemine HAYIR demeyecek. Askerin sınır dışına çıkartılması kararına mecliste onay veren, sonra da Erdoğan “Kürtlerin koridorunu keseceğim” gerekçesi ile keyfi bir şekilde orduyu Cerablus’a, El Bab’a sokunca da “ordunun Suriye’de ne işi var” diyen defolu CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu ve ekibine de HAYIR diyecek. Milletvekillerinin dokunulmazlığı konusunda: Anayasaya aykırı olduğunu bile bile evet diyen kişiliksiz Kılıçdaroğlu ve gibileri için de HAYIR denecek. Demekle kalmayacak, referandumdan sonra ilk fırsatta yeni bir lider ve yepyeni bir yönetim kurulu seçme yoluna gidecektir. Gidecektir hatta gitmek zorundadır. Zira Erdoğan’ın bu boyutta zor ve zorbalık uygulayacak konuma gelmesinde CHP ve onun lideri Kılıçdaroğlu’nun katkısı çok büyük. Bu gerçeği CHP’nin tümüne yakını biliyor. HAYIRCI CHP’liler Erdoğan’ın gitmesi için Erdoğan’ın bu konuma gelmesine katkı yapanların da gitmesi gerektiğini herkesten iyi biliyorlar. O nedenle ellerine HAYIR süpürgesini almışken süpürülmesi gereken herkesi süpüreceklerdir.
MHP de aynen CHP gibi ve en az onun kadar defolu durumda. Eski kurmay kadrolarının önemli bir kısmının kriptolarla parti ve siyaset dışına atılması, 7 Haziran seçim sonucu MHP’nin iktidar ortağı olma ve hatta Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin başbakan olma olanağının reddedilmesi, Meral Akşener’le birlikte önemli bir MHP lider kadrosunun parti dışına atılması vb. gibi bir çok defolu durum nedeni ile MHP’nin HAYIR’cılarının tümüne yakını sadece Erdoğan ve Erdoğan’ın başkanlığına değil, MHP’nin bugünkü yapı ve Genel Başkanı ve yönetim mekanizmasına da HAYIR diyeceklerdir. MHP müthiş bir çürüme yaşıyor. Başbakan, muhalif HAYIR’cılarla alay edercesine onları “PKK de, HDP de hayır diyor” diyerek MHP’lileri hayır demekten caydırmak istiyor. PKK’lilerin, HDP’lilerin mütedeyyin olanları, inanan Müslümanları camiye gidiyor, namaz kılıyor, Allah birdir diyor, salavat getiriyor, onların bu yaptıklarını yapanlar da “terörist mi”? Toplum nezdinde kendi anayasasını savunamıyor, böylesine budalaca yöntemlerle HAYIR diyenleri “teröristlikle” suçluyor. MHP’nin HAYIR’cıları böylesine basit beyinlerin ürünü budalalıklara inanmayacak kadar politize durumdalar.
O nedenle onlar sadece Erdoğan ve onun başkanlık sistemine değil MHP’nin mevcut yönetimine de HAYIR diyerek onları da Erdoğan’ın yanına göndereceklerdir. Bütün bunları Erdoğan mı yaptırdı, Fethullah mı, CIA mı yaptırdı belli değil. Erdoğan’a göre Ordu ile ilgili “kumpasları da”, Deniz Baykal’ın da, MHP’nin o döneminin kurmaylarını, kriptolarını da Fethullah yaptı. Erdoğan’ın tek suçu Fethullah’a “aldanmak” oldu. Kim yaptıysa, neden ve nasıl yaptıysa, devri Erdoğan öncesi devlet yıkıldı ama hala hiçbir şey olmamış, her şey yolundaymış gibi söz konusu enkaz devlet olarak kullanılmaya devam ediliyor. HAYIR’cıların çok önemli bir kısmı sadece Erdoğan’a, onun başkanlığına değil, ordusu ile, devlet bürokrasisi ile, siyasal partileri ile defolu hale gelmiş olan bu devlete de HAYIR diyecekler. HAYIR’cıların politize, bilinçli, organize, geleceği görebilen, “bu olmaz” diyen, “başka bir dünya mümkündür” sloganını bilerek atan kesimi Erdoğan ve başkanlığı ile birlikte bu enkaza da hayır diyecek.
Referandum ortamı ve bu ortamda Erdoğan’ın KHK ile okullarından attırdığı akademisyenler, memurlar, aydınların da katkısı ile daha önce belli ölçüde suskun kalmış olan toplum kesimi de hareketlendi. İnsanlar kısmen de olsa korku duvarını aştı. Sokaklar canlandı. Erdoğan’a meydan okuyanlar, “senden korkmuyoruz” diyenler çoğaldı. Herhangi bir konuda mağdur olanlar bir araya geldi, organize oldu. Bu toplumsal uyanışın kendi partilerinin eskimiş, çürümüş, dökülmüş yanları ile de ilgilenmelerini kaçınılmaz kılıyor. HDP’nin HAYIR diyenleri de sadece Erdoğan ve onun başkanlığına HAYIR demeyecekler. HDP’nin bundan önceki yanlışlarını da görüp, onlara işaret ederek onlara da HAYIR diyeceklerdir. HAYIR kazanır ya da kaybeder, fark etmez, HDP kendini yeni doku ve dengelere denk bir şekilde bir üst düzeyde üretmek zorundadır. Ne referandum sonrası Türkiye eski Türkiye olacaktır, ne de HDP referandum öncesi HDP olacaktır. Türkiye devrim hareketi ve Özgürlükçü Kürtler yaşayarak geride bırakmış olduğumuz bütün yetmezlik ve olumsuzluklardan önemli dersler çıkartarak geleceğe daha emin, istikrarlı ve deneyimli adımlarla ilerleyecektir. Aslında bunları bir bütün olarak Türkiye için de söylemek mümkün. Türkiye referandum sonrasında eski uykulu halinden sıyrılıp, yeni bir silkinme sürecine girecektir.
Türkiye toplumu sahip olduklarını kaybetti, kaybediyor. Sahip olduklarını kaybeden toplumlar, ağırlığın altından biraz fırsat bulunca yekinir, silkinirler. Bu bir doğa kanunudur, referandum buna ivme katacaktır. Söz konusu ivme ile kaçınılmaz olarak Türkiye bir yeniden yapılanma sürecine girecektir.
Teslim TÖRE-MMEZOPOTAMİA NEWS
Average Rating