sınıflı toplum tarihinde insanlık ilk kez doğru bir zeminde ve doğru bir cinsin öncülüğünde ayrışıyor

Read Time:6 Minute, 8 Second

Sınıflı toplum tarihinden bu yana insanlık bir çok zeminde ayrıştı, fakat en doğru zemin ve öncülüğünü en doğru bir cins olan kadın cinsinin yaptığı ayrışmayı ilk kez yaşıyor. İnsanlık, sınıflı toplum yapısına geçtikten sonra sınıflı toplumun ilki olan köleci toplum döneminde köle ve köle beyi olarak kölelik ve beylik zemininde ayrıştı. Bu ayrışma insanlık tarihinin en çirkin ve insanlık dışı bir ayrışmasıydı. Dönemin insanlığı, insani değerler temelinden hareketle, insanlığın yüzkarası köle bey ayrışmasını aştı. İkinci ayrışma feodalizm altında sınıf temelinde maraba derebeyliği, en büyük ayrışma ise din zeminde Müslümanlık ile Hıristiyanlık arasında oluştu. Dünya çapında haçlı savaşları yapıldı, dini inançları için insanlar birbirini boğazladı. Yüz yıl, otuz yıl süren din savaşları yapıldı. Haçlı seferleri dünya savaşı gibi kıtalar arası bir boyut kazandı. Kapitalizmle birlikte o da aşıldı, onun yerine uluslar zemininde ayrışma, ulusal zeminde pazar için birinci ve ikinci dünya savaşları yaşandı. Kapitalizm tekelcilik aşamasına varıncaya kadar burjuva sınıfına karşı güçlü bir işçi sınıfı doğdu. Kapitalizme karşı, işçi sınıfının ilk ayaklanması ve yetmiş günlüğüne de olsa “proletarya diktatörlüğü” olarak da nitelenen bir işçi ve emekçi yönetimini oluşturması Paris Komünü ile başladı.

Paris Komününden sonra İşçi sınıfı ile burjuvazi arasındaki ayrışma süreci derinleşerek devam etti. Burjuvazi ile işçi sınıfı arasındaki çelişki derinleştikçe o güne kadar var olan bütün ayrışmalar yerini İşçi sınıfı ile burjuvazinin ayrışmasına bıraktı. İşçi sınıfı ile burjuvazi arasındaki ayrışma çok denklemli bir ayrışma idi. İdeolojik, politik, organik, ekonomik, felsefi, ajitasyon, propaganda, politik ve demokratik kitle örgütlenmesi gibi bütün zeminlerde, derinlemesine bir ayrışma yaşandı. Marks ve Engels’in işçi sınıfı adına üretmiş olduğu Manifesto, işçi sınıfının da benimseyip savunduğu Marksist ideoloji ilk kez egemen sınıf olan burjuva ideolojisini aşıp dünyanın gelmiş geçmiş ideolojilerinin en güçlü, yaygın ve etkin ideolojisi oldu. Sınıflı toplum tarihinde ilk kez ezilen sınıf olan işçi sınıfının ideolojisi, onu sömüren sınıfın, burjuva sınıfın ideolojisinden daha güçlü, etkin ve yaygın ideoloji haline geldi. Süreç içerisinde Ekim Devrimi ile başlayan işçi sınıfı adına devrimler yapıldı, reel sosyalizm sistemleri kuruldu. Bu zeminde dünya çapında ayrışmalar oldu.

İşçi sınıfı ve onun ideolojisi temelinde oluşmuş olan Sovyetler Birliği, sosyalist sistem yıkılıp sonuçları ile birlikte ortadan kalkınca işçi sınıfı zemininde dünya çapında oluşmuş olan ayrışmanın da çapı daraldı. Sınıf ortadan kalkmadı, fakat dünya çapında insanlığın ayrışma nedeni olma çapını kaybetti. Sınıflı toplum tarihindeki savaşların sınıflar arası savaşlar olduğu gibi, ayrışmaların da zemini sınıflar zemini olmuştur. Sınıflı toplum tarihinde sınıf ve dini inanç zeminli olmayan, sadece ve sadece insani zeminde ve dünya çapında olan bir ayrışma ilk kez ve bugün yaşanıyor. Ve onun öncülüğünü de herhangi bir sınıf ve inanç erbabı değil, bir cins, kadın cinsi yapıyor. Mevcut konjonktürde, dünya çapında yaşanmakta olan ayrışmada iki ilk birden yaşanıyor. İlklerden birincisi: Kadın egemen, yani anaerkil sistem olana sınıfsız toplumdan bu yana kadınların önce lokal olarak Rojava’da, şimdi de dünyada ilk kez öncü bir güç konumuna gelmeleri… İkincisi: Dünya çapında sınıfsız bir ayrışmanın sınıfsız bir konum gösteren kadının, dünya çapında insani değerlerin öncülüğünü yapıyor olmalarıdır.

Kadın, sınıflı toplum döneminde ilk kez dünya liderliğine soyunan bir pozisyon yakaladı. İlk kez ulus ötesi ya da uluslar üstü enternasyonal bir konumun öncüsü, pusulası, kutup yıldızı oldu. Yüzyıllarca hatta binlerce yıldır erkek egemen sınıfı ve zihniyeti tarafından köleci sistemin bile bir numaralı pazar metası durumuna getirilmiş olan kadın, çekmiş olduğu çilelerin, ağır koşulların ezileni olarak ilk kez, kendi tüzel kişiliğine çok da yakışan bir konuda, insani değerler konusunda evrensel boyutlu bir liderlik konumuna geldi. Kadınlar binlerce yıldan bu yana yakalamış ve de hak etmiş oldukları bu konumu tekrardan erkek egemenlere bırakırlar mı? Hiç sanmıyorum. Birkaç ekonomik, sosyal, yapısal ve tüzel kişilik gibi nedenler bakımından kadınların yakalamış oldukları bu ipin ucunu erkek cinsine bırakacaklarını sanmıyorum. Söz konusu nedenlere kısaca bakalım. Birinci neden: Bu dünyayı zaten erkeklerin bu hale getirmiş olması. İkinci neden: Kadınların genel olarak evrimleşme sürecini erkeklerden daha hızlı ve istikrarlı şekilde yaşamış olmaları. Üçüncüsü: Yapısal olarak ele almış oldukları sorun ya da sorunlar itibarı ile erkeklerden daha inatçı, kararlı ve istikrarlı bir kişiliğe sahip olmaları. Dördüncüsü: Tüzel kişilik olarak sınıftan ve sınıf çıkarından çok, insanlığın çıkarı ve insani değerlere daha yakın ve yatkın olmaları. Beşincisi: Dördüncü maddede tüzel kişilik olarak belirtmiş olduğum yapısı nedeni ile sosyolojik olguların oluşmasında kadının ana öğe olması.

Altıncısı: Kadının bütün bu özelliklerinden dolayı global kapitalizmin kadının öncülük yapacağı ekonomi-politik bir ortamı yaratmış olmasıdır. Kapitalizm globalleşerek bir insanlık suçlusu konumuna geldi. İnsani ve kutsal bütün değerleri metalaştırdı, artık değer sömürüsünü bütün değerlerin sömürüsü düzlemine çıkarttı. Sadece artık değer, kutsal ve insani olan değerleri değil, ulus ötesi ya da üstü konuma gelip, globalleştiği döneme kadarki kendine ait ulus devlet, ulusal pazar, ulusal sermaye, ulusal para gibi yüzyıllarca ürettiği, iki dünya savaşı çıkartarak milyonlarca insanın kanı ile suladığı kapitalizme ait ulusal değerler toplamını da çıkarı ve sermayesinin piyasa ekonomisi ile değişti. Sömürü payını 40 kişinin çalışıp bir kişinin aldığı noktadan, yüz kişinin çalışıp bir kişinin aldığı boyuta çıkartarak kapitalizmi, hem kendini hem de yönetmiş olduğu insan toplumunu da besleyen bir toplumsal sistem olmaktan çıkartıp, yönettiği insanları açlıktan ölmeye mahkum eden insanlık dışı bir sistem konumuna geldi.

Kapitalizm toplumsal bir sistem olmaktan çıkarken, nesnelleşmiş emeği yani makinayı üretimin tüm alanlarına sokarak kapitalizmin can düşmanı olan proletaryayı üretim sürecinin dışına iterek sömürüsüne dikensiz bir gül bahçesi yarattı. Emekle sermayenin bir sentezi olarak doğmuş olan kapitalizm, emeği dışlayarak, önüne çıkan bütün değerleri bir terminatör gibi yiyip tüketen bir sömürü canavarına döndü. Global kapitalizmin bu pervasızca sömürüsü kendi sonunu getirecek iki önemli olgunun doğmasına neden oldu. Birisi: Kendi iç çelişkilerinin derinleşerek çatışma düzlemine varması, diğeri; artık bir sınıfın yani işçi sınıfının değil işçi sınıfının da içinde olduğu bütün bir insanlığın anti-kapitalist bir konuma geçmesi ve kadınların da bu insan tolumunun öncüsü konumuna gelmesi oldu. Kapitalizm üretmiş olduğu kendi ulusal değerlerini yok etmeye başlarken söz konusu değerlerin ürünü olan ırkçılık, şovenizm, faşizm gibi öğelerle yüzyüze geldi. Söz konusu bu değerler Trump gibi liderler yarattı. Bu tipten ırkçı, şoven, faşist ideolojiye sahip liderlerle ulus ötesi tekeller çatışmaya başlayınca, sentez olarak insan ve insani değerler manzumesinin savunucuları, kadınların öncülüğünde siyasi arenaya girdi.

Erdoğan, Trump vb. gibi insanlık düşmanı her kişilik, özel olarak da kadın düşmanıdırlar. Kadınları kendi hedef tahtalarına oturturlar. Erdoğan ve Trump gibileri evrim sürecini kabul etmedikleri, evrimin en eski bir kuram olarak çürümüş olduğunu düşündükleri, o nedenle de henüz evrimleşme süreçlerini tamamlayamadıkları için evrim sürecini doldurmuş olan kadına düşmandırlar. Erdoğan ve Trump gibileri bir kuram, ideolojik, felsefi, teorik bir olgu değil sadece bir doğa yasası olan evrim sürecinde kadın ile yaratıklar ara yerinde bir yerlerde duruyorlar. Evrimleşme sürecinde henüz insan olmaya fazlaca yakın değiller. Evrim sürecini çoktan doldurmuş olan kadına da çok uzakta kaldıkları için düşmanlar. Aşağılık kompleksi taşıyan insan, kendinden güçlü, ileri, yakışıklı, güzel vb. olan birisini küçümseyerek kendini büyük görmeye çalışır. Kendinden güçlü olanı aşağılayarak kendini büyük görmeye çalışan kompleksli insan gibi, kadına çatan, onu “eşitlik fıtratında yoktur” diyerek küçümseyen Erdoğan; kamyonda şöyle yaptım, otobüste böyle yaptım diye cinsel organı ile kadını küçümseyen, aşağılayan Trump gibileri, kendilerini kadından üstün görmeye çalışıyorlar.

Kadınla boy ölçüşüyorlar ama kadının taşımış olduğu insani değerler karşısında çok ama çok cüce kalıyorlar. Buraya kadar belirtmeye çalıştığım ekonomik, siyasal, sosyal, sosyolojik, psikolojik ve insani değerler ve toplumsal ilerleme süreci, insan toplumunu yepyeni bir süreçle karşı karşıya getirdi. Global kapitalizmin terminatör gibi yalayıp yutmaya çalıştığı insani ve kutsal değerlerin birikip büyüyerek, dünya çapında harmanlanmış olması, söz konusu değerlerin kendilerine kadını öncü yapması, insanlık açısından dünyaya yepyeni bir pencere açmıştır. İnsanlık, kadının öncülüğünde yepyeni ufuklara yelken açmış, yola çıkmıştır. Kadının, insanlığı kendisi gibi değerli bir yere taşıyacağına kuşku yoktur.

 

Teslim TÖRE-Mezopotamia News 

Happy
Happy
0 %
Sad
Sad
0 %
Excited
Excited
0 %
Sleepy
Sleepy
0 %
Angry
Angry
0 %
Surprise
Surprise
0 %

Average Rating

5 Star
0%
4 Star
0%
3 Star
0%
2 Star
0%
1 Star
0%

Yorumunuz için teşekkür ediyoruz en kısa zamanda size cevap verilecektir selamlar .

%d blogcu bunu beğendi: