
Kürd’ler ne ister, ne yaşar?
Kürtlerin son iki yüz yıllık tarihlerine baktığımızda ne acıdırki kürtler hep topraklarındaki işgalci statükoların kurbanlık koyunları oluyorlar ve olmaya hala devam ediyorlar.
Birilerinin devlet gücü, siyaseti, sistemi,yönetiminin rayına oturması için mutlaka kürt çocuklarının fazlasıyla ölmesi gerekiyor…
Kürt şehir ve köylerinin, dağ ve ovalarının uçak,tank, top gibi ağır silahlarla bombalanıp yakılıp yıkılması gerekiyor.
Kürtlerin talan, açlık safalet, hapis, sürgünlerle,.. terbiye edilmesi gerekiyor. Kürt çocuklarının anadilerinin dahi yasaklanması gerekiyor… Özetle Kürtlerin varlıklarının haritalardan silinmesi gerekiyor….
Ve bütün bunları gölgede bırakacak bir vehamette olanı, yani en acı olanı da Kürtler adına başta siyaset olmak üzere, büyük işlere kalkışanların bunca yıkım ve badirelere rağmen bu olup bitenlerden bu mazlum halkın yararına hala kalıcı bir ders çıkarmayışları. Toplumdan kopuk bir ruh hali ile toplumsal körelişlerine inadına devam edişleridir.
Kimilerinin çürümüş ideolojiler, kimilerinin güya dini endişeler, kimilerinin ise kişisel-feodal kaygılar adına bu halkı farklı kılıf ve kisvelerle hala pazardan pazara sürmeye kalkışmaları…. Bunun üzerinden bir getiri peşinde olmaları…
Bu mazlum halkın çocukları Allahın yardımı ve doğru bir akletme feraseti ile kendilerine geldikleri gün bu halde oluşlarının hesabını önce bu sanal kurtarıcılardan soracak galiba. Düşünün bir kere, çok değil daha geçen yıl bu vakitler içinde yaşadığımız kürt topraklarında bir can, namus ve mal talanı sanki hiç yaşanmamış gibi.
Bu yaralı halkın yaraları sanki çok sevecen bir merhametle çözülmüş gibi, sanki başka hiç bir sorunları kalmamış gibi bu çok bilen siyasi abiler sırf birilerinin nam hesabına beyin ve vicdanlarını kilitleyerek canfida birer evet, hayır, boykot-çekimserlik fedaisi kesiliyorlar.
Bu hallerinizi hiç olmazsa akıl vicdan ile gerekçelendirin abiler derseniz.Sizin alacağınız cevap bol keseden halk adına konuşmalar… Ayakları asla yere basmayan ütopyalar olacak.
Oysa bütün kutsallar üstüne boşa gitmeyen bir yemin ile söylenebilinir: Halk dedikleri ya halkın yaşadıklarından bi haber halktan kopuk kendileri, ya da kendileri gibi izole olmuş dar klik çevreleridir.
Bu zatlar araştırılabilinir. Eğer onlardan birileri dahi şehirlerin sahipsiz varoşlarında yaşıyorlarsa, toplu taşıma araçlarına biniyorlarsa, mahalle bakkalı veya semt pazarından alış veriş yapıyorlarsa, biz bütün yazdıklarımız için bu halktan özür dilemeye hazırız.
Oysa bütün bunlar bizat yaşamın kendisi ile ortaya çıkar.Bu nedenle çok yakından biliyor ve iddia ediyoruzki:
Hiç kimse sanal gündemlerle bu halkın kafasını boş yere ütülemeye kalkışmasın.Boş ellerle dönerler.
Çünkü bu halk, amiyane bir tabir ile, kimden hangi darbeyi ve kazığı yediğini çok iyi görüyor ve biliyor. Onun için şu anda Kürt halkının birinci gündemi asla ne başkanlık sistemi, ne de evet hayır veya boykot tartışmaları falandır.
Bu halkın istediği ne ölümcül kavgalar ne de bolca kuru gürültüdür. Bu halk, özgürlüğü falan bır yana bırakın gerekçesi ,Allahın hakimiyeti dahi olsa, babasının oğlu bile olsa, hıç bir gücün zora dayalı diktatöryasını, hiç bir kişi ve gurubun faşizmini kutsayan bir sultanın egemen olduğu cehennemvari bir yaşamı istemiyor.
Bu halkın istekleri, insan soyunun şu anda sahip olduğu, birey veya millet olmaktan kaynaklı, bütün insani haklardır.
Değerlerini, inancını anadili olan kürtçesi ile yaşayabildiği bir yaşamdır. Ekmeğini helal alın teriyle kazandığı meşru bir yaşam alanıdır.Babasına bile muhtaç olmadığı emek-onurlu barışçıl bir yaşam çerçevesidir.
Etraflarındaki devletlerin işgalinde kalan topraklarında yaşayan akrabalarıyla aralarına çizilen ölüm kusan mayınlı sınırların kaldırılmasını istiyor.
Topraklarını bölen sınırlarda, kürt çocuklarını binbir gerekçe ile keklik avlanır gibi öldüren karakolların kalkmasını istiyor.
Eğer halk adına konuşuyorsanız halka sorun. Alacağınız cevaplar üç aşağı beş yukarı bu olur.
Eğer bir halk adına konuşuyorsanız bütün kabul, onay, tavır ve eylemlerinizi,gündemlerinizi o halkın taleplerine göre formüle etmek gibi temel ber insani sorumluluğunuz var demektir. Bu sorumluluğu hissetmiyorsanız, kusura bakmayın hiç kimse size saçmalama hakkı vermez.
Bilim ve tekniğin gücüyle artık insanın tıpkısının aynısının bile kopyalandığı çağdaş bir dünyada, hiç kimse halkın görüş ve onayı olmadan kendisini halkın avukatı, hele vazgeçilemez, ölümsüz, kusursuz ömür boyu yöneticileri falan ilan edemez. Etse dahi bunun meşru hiç bir karşılığı olamaz. Zira gerçek demokrasilerde meşru olan en başat kriter halkın bu konuya dair olan şefaf onayıdır. Halkın olmadığı, görüş ve onayının muteber olmadığı bir yerde hiç bir şeyin anlamı yoktur.
Sedat DOĞAN -MEZOPOTAMİA NEWS
Average Rating