Kürd’ler ne ister, ne yaşar?

Read Time:3 Minute, 37 Second

Kürtlerin son iki yüz yıllık tarihlerine baktığımızda ne acıdırki  kürtler hep topraklarındaki  işgalci statükoların kurbanlık koyunları oluyorlar ve olmaya hala  devam ediyorlar.

Birilerinin devlet gücü, siyaseti, sistemi,yönetiminin  rayına oturması  için mutlaka kürt çocuklarının fazlasıyla  ölmesi gerekiyor…

Kürt şehir ve köylerinin, dağ ve ovalarının uçak,tank, top gibi ağır silahlarla  bombalanıp yakılıp yıkılması gerekiyor.

Kürtlerin  talan, açlık safalet, hapis, sürgünlerle,.. terbiye  edilmesi gerekiyor. Kürt çocuklarının anadilerinin dahi yasaklanması gerekiyor… Özetle Kürtlerin varlıklarının haritalardan silinmesi gerekiyor….

Ve bütün bunları gölgede bırakacak bir vehamette olanı, yani en acı olanı da Kürtler adına başta siyaset olmak üzere, büyük işlere kalkışanların bunca yıkım ve badirelere rağmen bu olup bitenlerden  bu mazlum  halkın yararına hala kalıcı bir ders çıkarmayışları. Toplumdan kopuk bir ruh hali ile toplumsal  körelişlerine inadına devam edişleridir.

Kimilerinin çürümüş ideolojiler, kimilerinin güya dini endişeler, kimilerinin  ise kişisel-feodal kaygılar adına  bu halkı farklı kılıf ve kisvelerle hala pazardan pazara  sürmeye kalkışmaları…. Bunun üzerinden bir getiri peşinde olmaları…

Bu mazlum halkın çocukları  Allahın yardımı ve doğru bir akletme feraseti  ile kendilerine  geldikleri gün  bu halde oluşlarının  hesabını önce bu sanal kurtarıcılardan soracak galiba. Düşünün bir kere, çok değil daha  geçen yıl bu vakitler içinde yaşadığımız  kürt topraklarında  bir can, namus ve mal  talanı sanki hiç yaşanmamış gibi.

Bu yaralı halkın yaraları sanki çok sevecen bir merhametle çözülmüş gibi, sanki başka hiç bir sorunları  kalmamış gibi bu çok bilen  siyasi abiler sırf birilerinin nam hesabına  beyin ve vicdanlarını  kilitleyerek  canfida birer evet, hayır, boykot-çekimserlik fedaisi kesiliyorlar.

Bu  hallerinizi hiç olmazsa  akıl vicdan ile gerekçelendirin abiler derseniz.Sizin alacağınız cevap bol keseden halk adına konuşmalar… Ayakları asla  yere  basmayan  ütopyalar olacak.

Oysa bütün kutsallar üstüne boşa gitmeyen bir yemin ile söylenebilinir: Halk  dedikleri ya halkın yaşadıklarından bi haber halktan  kopuk kendileri, ya da kendileri gibi izole olmuş dar klik çevreleridir.

Bu zatlar  araştırılabilinir. Eğer onlardan birileri dahi şehirlerin sahipsiz varoşlarında yaşıyorlarsa, toplu taşıma araçlarına biniyorlarsa, mahalle  bakkalı veya semt pazarından alış veriş yapıyorlarsa, biz bütün yazdıklarımız için bu halktan özür dilemeye hazırız.

Oysa bütün bunlar  bizat yaşamın  kendisi ile  ortaya çıkar.Bu nedenle  çok yakından biliyor ve iddia ediyoruzki:

Hiç kimse sanal gündemlerle  bu halkın kafasını boş yere ütülemeye kalkışmasın.Boş ellerle dönerler.

Çünkü bu halk, amiyane bir tabir ile, kimden hangi darbeyi ve kazığı yediğini çok iyi görüyor ve biliyor. Onun için  şu anda Kürt halkının  birinci gündemi asla ne başkanlık sistemi, ne de evet hayır veya boykot tartışmaları  falandır.

Bu halkın istediği ne  ölümcül kavgalar ne de bolca kuru  gürültüdür. Bu halk, özgürlüğü  falan bır yana bırakın gerekçesi ,Allahın hakimiyeti  dahi olsa, babasının oğlu bile olsa, hıç bir gücün zora dayalı diktatöryasını, hiç bir kişi ve gurubun faşizmini kutsayan bir  sultanın egemen  olduğu  cehennemvari bir  yaşamı istemiyor.

Bu halkın istekleri, insan soyunun  şu anda sahip olduğu, birey veya millet olmaktan kaynaklı, bütün insani haklardır.

Değerlerini, inancını anadili olan  kürtçesi ile yaşayabildiği bir yaşamdır. Ekmeğini helal alın teriyle  kazandığı meşru bir yaşam  alanıdır.Babasına  bile muhtaç  olmadığı emek-onurlu  barışçıl  bir yaşam çerçevesidir.

Etraflarındaki devletlerin işgalinde kalan topraklarında yaşayan akrabalarıyla aralarına çizilen  ölüm kusan  mayınlı sınırların kaldırılmasını istiyor.

Topraklarını bölen sınırlarda, kürt çocuklarını binbir gerekçe ile keklik avlanır gibi öldüren  karakolların   kalkmasını istiyor.

Eğer halk adına konuşuyorsanız halka sorun. Alacağınız cevaplar üç aşağı beş yukarı bu olur. 

Eğer bir halk adına konuşuyorsanız  bütün kabul, onay, tavır ve eylemlerinizi,gündemlerinizi o halkın taleplerine göre formüle etmek gibi temel ber insani sorumluluğunuz var demektir. Bu sorumluluğu hissetmiyorsanız, kusura  bakmayın  hiç kimse  size saçmalama hakkı vermez.

Bilim ve tekniğin gücüyle artık insanın tıpkısının aynısının bile kopyalandığı çağdaş bir dünyada, hiç kimse halkın görüş ve onayı olmadan kendisini halkın avukatı, hele vazgeçilemez, ölümsüz, kusursuz ömür boyu  yöneticileri falan ilan edemez. Etse dahi bunun meşru hiç bir karşılığı olamaz. Zira gerçek demokrasilerde meşru olan en başat kriter halkın bu konuya dair olan  şefaf onayıdır. Halkın olmadığı, görüş ve onayının muteber olmadığı bir yerde  hiç bir şeyin anlamı yoktur.

Sedat DOĞAN -MEZOPOTAMİA NEWS

Happy
Happy
0 %
Sad
Sad
0 %
Excited
Excited
0 %
Sleepy
Sleepy
0 %
Angry
Angry
0 %
Surprise
Surprise
0 %

Average Rating

5 Star
0%
4 Star
0%
3 Star
0%
2 Star
0%
1 Star
0%

Yorumunuz için teşekkür ediyoruz en kısa zamanda size cevap verilecektir selamlar .

%d blogcu bunu beğendi: