HAYIR !!! AMA SADECE REFERANDUMDA DEĞİL, REJİME VE SAVAŞA DA HAYIR ! /TESLİM TÖRE.

Read Time:5 Minute, 56 Second

Erdoğan kendi başını da yiyecek olan, fakat kedisi için tek kurtuluş olarak gördüğü “Türk tipi Başkanlığa” doğru hızla ilerliyor. Toplumsal uzlaşma metni de denen Anayasaya benzer hiçbir yanı bulunmayan, “Anayasa metni” dedikleri, sadece Devlet Bahçeli’yi MHP muhalefetinden, Erdoğan’ı yüce divandan kurtarmaya yönelik metni bin bir hile ve şeytanlıklarla TBMM’den geçirdiler. Önümüzdeki süreçte de sözüm ona referanduma sunacaklar. Utanmak, arlanmak, haysiyet, ahlak, onur, gurur gibi hiçbir insani değer taşımayan; vicdan, merhamet diye bir dini hicap da tanımayan Erdoğan yine sarayına toplayacak “başı” ve “çobanı” olduğunu söylediği muhtarlarını, kaymakamlarını, valilerini, hakimlerini, savcılarını, emniyet müdür ve amirlerini, hasılı kelam tepesine tünemiş olduğu ceberrut devlete: “Sandıktan evet çıkacak” diye direktif verecektir. Bir bütün olarak devleti suça teşvik ederek fazla da gizlemeden, tehditle, zor ve zorbalıkla, sandık kaçırma, oy çalma, oy sandıklarını değiştirme vb. gibi her türlü hileyi de yaparak büyük ihtimalle de sandıktan “evet” çıkarttıracaktır.

O nedenle devrimcilerin, demokratların, ilericilerin, özellikle de HDP’nin referandumda “Hayır’ın” çıkması için gereken her şeyi yaparken aynı zamanda referandumu fırsata çevirerek örgütlenme, var olan örgütlü yapıları geleceğin tek kişinin diktatörlük yönetimine denk bir şekilde yapılandırma gibi çalışmalar da yapmayı ihmal etmemesi gerekiyor. Erdoğan OHAL, KHK gibi faşist uygulamalarla örgütlü yapılara çok zarar verdi, bir çoğunu da bozdu. Söz konusu referandumda iki işi birden yapmak gerekiyor. Belki böylesi bir fırsat bir daha doğmayabilir. Erdoğan başkan olduktan sonra zaten gereksiz hale getirmiş olduğu TBMM’yi feshedip seçimleri erteler ya da temelli yok eder. Türkiye’yi iyi bir geleceğin beklemediği, geleceğin giderek karardığı, karanlığa gömüldüğü gerçeğini unutmamak lazım. Bu somut gerçekliği unutmadan, göz ardı etmeden, önümüzdeki referandumu hem “Hayır” oylarını çoğaltmak, sandıktan “Hayır” çıkmasını sağlamak, hem de karanlık geleceğe denk örgütlemeyi de ihmal etmemek gerekiyor. Halka bu bilinci vermek gerekiyor.

 
Hem CHP’nin “Hayır”ına, hem de Erdoğan’ın “Evet”ine karşı bir “Hayır” örgütlerken geleceğin despot Erdoğan diktatörlüğüne karşı da güçlü örgütlenme ve organize olmaya dayalı uzun erimli ve uzun ömürlü bir “Hayır”ın alt yapısının örülmesi gerekiyor. Başka bir anlatımla; “Hayır”ı sadece başkanlığın gelmemesi için değil, başkanlık geldikten sonrası için de kullanmak ya da değerlendirmek lazım. APO’nun: Türkiye ve K. Kürdistan’da sorunun çözümü için silahlı mücadele tarihsel ve toplumsal sürecini doldurmuştur dediği teorisi hayatın gerçekliği ile çakışarak ete kemiğe büründü. APO’nun kuramlaştırdığı bu tarihsel ve toplumsal gerçekliği önceleri görüp değerlendiremedik, bari bundan böyle görüp değerlendirelim. Düşman, bizim zamanında görüp değerlendiremediğimiz, Goethe’nin deyimi ile “yemyeşil hayat ağacının” gözümüze çakarak bize göstermiş olduğu APO’nun bu kehanetini bari görelim artık. “Kehanet” sözcüğünü kerhen ve bu kadar bakarkör konuma düşmüş olduğumuz için can sıkıntısından kullanıyorum. Değilse: Ne APO kâhin, ne de APO’nun kuramı kehanettir.

 

Bütün aklı ile abanmış, kendi halkının ve bir bütün olarak insanlığın geleceğine yönelik yaşamış olduğu devrimci hayatın deneyim imbiğinden süzülmüş olan bilimsel veri, kuram ve teoridir. APO’nun: “Silahlı mücadelenin Türkiye’de tarihsel ve toplumsal sürecini doldurduğu” tespiti doğru anlaşılıp, hayata uyarlanmadığı için binlerce can, onlarca şehir kaybına neden oldu. Kürt Halkı APO’nun tespitinin doğruluğunu büyük acılar yaşayarak da gördü ve kavradı. O nedenle Kürt Halkının, APO’nun bu kuramı etrafında ve bu ideoloji temelinde organize olması daha olanaklı. Bari bu gerçekliği bundan böyle görerek, geleceği bu kurama denk bir şekilde organize edelim. APO’nun: Türkiye’de silahlı mücadelenin tarihsel ve toplumsal sürecini doldurduğu tahlil ve öngörüsünü, yaşayarak da gördüğümüz süreç doğruladı. O nedenle geleceğin mücadelesini bu kuram üzerine inşa edelim. Aslında sadece edelim de değil, etmemiz de lazım. Lazım çünkü Erdoğan geçici bir diktatörlüğe değil, diktatörlüğünü kalıcılaştırmaya, Kürt sorununu bu bağlamda çözmeye ve Kürt dinamizmini yok etmeye çalışıyor.

 

Bütün uygulamaları buna yönelik. En başta PKK’ye yönelik plan ve projeleri belli koşullar oluşunca ya da oluşturulunca uzlaşmaya yönelik bir plan ve proje değil. Yok etmeye, yok edemezse de (ki yok etmesi olanaksız, bunu kendileri de biliyorlar, o nedenle “gibi” yapmayı planlıyorlar) kendince ve yandaşlarını da inandıracağı düzlemde etkisiz hale getirmiş olduğu izlenimi yaratarak kendi Kürtleri ile Kürt sorununu çözüyormuş gibi yapma ortamını yaratmaya çalışıyor. APO’nun kuram ve yol haritasının Erdoğan ve devletini cin çarpar gibi nasıl çarptığını hepimiz yaşayarak da gördük. Gözümüzle görerek yaşadığımız bu gerçeği neden siyasi arenaya tekrardan sunmayalım? Diyelim önceleri görmemiştik, Kürt Halkı için savaşın ya da “misilleme” türü savaşın daha kazançlı olabileceğini düşündük. Ama artık yaşayarak da gördük ki APO’nun öngörüsü daha gerçekçi ve Kürt Halkı için daha yararlı bir öngörüymüş. O zaman ondan hiç taviz vermeden hayata uyarlamanın yol ve yöntemlerini geliştirmek gerekiyor. APO’nun kuramını mevcut koşullara uyarlamadan, ona denk bir politik perspektif belirlemeden, referandum slogan ve taktik yöntemlerini söz konusu teoriye uygun hale getirmeden “kuru bir hayırla” fazla başarı elde edilemez.

 
Ben kimseye şöyle bir yöntem, böyle bir slogan önermiyorum. Sadece kuramsız, teorisiz, politik perspektifsiz bir “Hayır” kampanyasının başarılı olamayacağını söylemek istiyorum. Halbuki kuram hazır. Üstelik de hepimizin gözü önünde denenmiş, sınanmış, doğruluğu hiç bir kuşkuya yer bırakmayacak şekilde somut hale gelmiş olan bir kuram ve teori var. Sadece “Hayır” kampanyasını organize eden arkadaşların mümkünse söz konusu kuramı bir daha okuyarak içinden slogan üretmeleri, bir perspektif belirlemeleri, hayata uyarlanacak konuma getirmeleri gerekiyor. Kampanya süreci ile birlikte gelecek süreç de bu kuram üzerine inşa edilmeli. Çünkü söz konusu kuram artık rafinedir. Acaba şöyle de olur mu, böyle de olur mu diye tereddüt edilecek hiçbir yanı yoktur. Kuramın perspektifinin ne olduğunu hatırlamak bile yetecektir. Tabi ki kuram, savaşı tümü ile dışlamıyor, hayır. Kuramda demokratik ulus, demokratik devlet teorisi, demokratik yol ve yöntemlerle hayata uyarlanmasına çalışılırken savaş ya da silahlı mücadelenin ana öğe olarak değil tali öğe olarak işlev üstlenmesi durumu söz konusu idi.

 
Karşı devrim, savaşı dayatsa bile barışın yerine savaşın hiçbir koşulda sokulup ana öğe konumuna getirilmemesi salık veriliyordu. Silahlı mücadele tali konumdan asli konuma geçince kuram işlevini yitirdi. Aşık Veysel’in: Olan oldu Veysel, boşuna yanma dediği gibi biz de olan oldu diyerek geleceğe bakmak durumundayız. O nedenle geçmişte yapamadık, hiç olmazsa bu referandum fırsatı ile geniş yığınlarla yüzyüze gelmeyi böylesi bir kuramla organize etmeye önümüze bir hedef olarak koyalım. “Hayır” derken sadece Erdoğan ve başkanlığına değil, şovenizme, faşizme, inkarcılığa, katliamlara, soykırıma, kadın düşmanlığına, çocuk ve kadın tecavüzüne, başka ülkelerin iç işlerine müdahaleye, hırsızlığa, yolsuzluğa, eşitsizliğe, hak ve adalet yoksunluğuna, çalma, çarpma, ahlak ve insanlık dışı her şeye “Hayır” demek gerekiyor. Bütün bunlar devri Erdoğan’dan önce de vardı, şimdi de var, gelecekte de olacaktır. Bunlara “Hayır” demek doğal olarak rejime hayır demektir. Ulusal modernizeye hayır demektir. Bu çağ dışı olgulara “Hayır” demek, demokratik ulus, demokratik devlete evet demek anlamına gelecektir.

 
O nedenle de söz konusu referandumda: Kuramsız “Hayır” CHP’nin “Hayır”ının ötesine geçemez, ondan farklı bir konum yaratamaz. Demokratik ulus, demokratik devlet için diktatörlüğe, başkanlığa “Hayır” demeden rejim karşıtı bir konum yaratılamaz. Tabi ki söz konusu, sözüm ona anayasada Kürtler, kadınlar, işçiler emekçiler, azınlık hakları, çocuklar, emekçiler, emekli hakları vb. olmadığı için “Hayır” ajitasyonu kaçınılmazdır. Ama alt yapısı rejim içerikli, yani demokratik ulus ve demokratik devlet olmak durumundadır. Aslına yakın gelecekte bölgemiz de demokratik ulus ve demokratik devlet perspektifi doğrultusunda bu cehennemden kurtulup, dingin ve halkların kardeşliği ortamında huzur bulacaktır. Esasen insanlığın geleceği için de bu kuram kaçınılmazdır, fakat henüz bunun bilincine varamamış olmak epeyce yorgunluk yaratıyor. O nedenle hiç olmazsa bu referandum nedeniyle bunun bilincine varıp, bu yetmezliğimizi aşalım önerisinde bulunuyorum.

 

Teslim TÖRE-Mezopotamia News 

Happy
Happy
0 %
Sad
Sad
0 %
Excited
Excited
0 %
Sleepy
Sleepy
0 %
Angry
Angry
0 %
Surprise
Surprise
0 %

Average Rating

5 Star
0%
4 Star
0%
3 Star
0%
2 Star
0%
1 Star
0%

Yorumunuz için teşekkür ediyoruz en kısa zamanda size cevap verilecektir selamlar .

%d blogcu bunu beğendi: