DEVLETİN DİNİ KONTROLÜNDEN, DİNİN DEVLETİ KONTROLÜNE ! / Teslim TÖRE.

Read Time:6 Minute, 12 Second

Türkiye Cumhuriyeti ekonomik, politik, sosyal, siyasal, dinsel gibi bütün toplumsal doku ve dengeleri ile devletçilik üzerine inşa edildi. T. Cumhuriyeti devletinin tüzel kişiliği: “Laik, sosyal, demokratik, hukuk devleti” olarak tanımlanmasına rağmen gerçeklikte ne demokratik, ne laik, ne hukuk devleti, ne de sosyal bir devlet olabildi. Devletin dışında, kısmen devlete karşı da olsa demokratik kitle örgütleri ile sosyal devlet yapısının oluşturulmasına onlarca yıl olanak tanımadılar. Tanındığı dönemde de demokratik hiçbir olanak sunmadılar. Gerçek bir demokrasi, kurulduğu günden bugüne hiç olmadı. Hukuk desen Demirel’in deyimi ile “guguk” olmanın ötesine hiç geçemedi. Laik devlet adına devletin bütün inançlara aynı mesafede olmak yerine: Dini, devletin denetimine almak adına Sünnilik mezhebini “Diyanet İşleri Başkanlığı” olarak devlet dini konumuna getirdiler. Bu yöntemle tek partili dönemde devlet dini kontrol ederken çok partili döneme geçişte DP (Demokrat Parti) seçim propagandası olarak “camilerimizi ahıra çevirdiler” sloganı ile dini seçim malzemesi yaptı. Çok partili sisteme geçişte din siyasetin bir numaralı aleti olmaya başladı.

 
27 Mayıs’la DP hükümetine son verildikten sonra onun yerine kurulan Adalet Partisi’nin Genel Başkanı Demirel; bir eline Kuran, diğerine bayrak alarak seçim meydanlarına indi. Devamında Erbakan, Demirel ve gibilerine: ”Bunlar patates dinli, gerçek Müslüman benim” diyerek “bu ülkeye şeriat gelecek ama kanlı mı olacak kansız mı” söylemi ile seçim kazandı ve başbakan oldu. Erbakan’dan sonra, onun talebesi Erdoğan; “gerekli gördüğüm durakta inerim” diyerek politikaya başladı. Dediğini yaptı, “demokrasi getireceğim diye” başladı, belirlemiş olduğu durağa gelince trenden atladı, devletin denetimindeki dini, devleti denetleyen konuma getirdi. Devri Erdoğan’a kadar din, sağcı siyasetin iktidar dayanağı olmasına rağmen sözüm ona Kemalist “laiklik”, yani devletin dini denetlediği görünümü, her sağcı iktidar tarafından devam ettiriliyordu. Devri Erdoğan’da artık bu görüntü de sona erdirildi. Erdoğan iktidar olup, egemenliğini tam olarak kurduktan sonra: Kemalizm’in sözüm ona laiklik adına devletin denetimine almaya çalıştığı Sünni İslam dini, Kemalizm’i tarihin çöp sepetine atıp, devleti Sünni İslam dininin denetimine soktu.

 
Böylece Kemalizm’in icadı olan ucube laisizm, Kemalizm’in mezar kazıcısı oldu. Kemalizm’i mezara gömdü, onun yerine iktidar olup devleti tümü ile denetimi altına aldı. Böylece Kemalizm’in de, Kemalizm’in bir ürünü olan devletin dini denetlemesi, kendi karşıtına dönüşerek dinin devleti denetlemesi ile T. Cumhuriyeti devleti yolun sonuna gelip dayandı. Kemalizm iflas etti, Kemalizm’in sahte laikliği de kendi karşıtına dönüşüp, Kemalizm’i tarihin çöplüğüne atarken kendi sonuna da gelip dayanmış oldu. Devlet üzerinde egemen kılınan Sünni İslam ideolojisi sadece Türkiye’de değil bölgede ve bütün dünyada, insanlık nezdinde iflas etti. Küresel aktörlerin, süper güçlerin ana hedefi konumuna geldi. İslam ideolojisi küresel aktörler tarafından bir Rönesans ya da revizyona tabi tutulmasa bile en azından T. Cumhuriyeti devletini, düşürmüş olduğu derin çukurdan çıkartacak bir güç ve yeteneğini daha şimdiden kaybetmiş durumda. İslam ideolojisi: T. Cumhuriyeti devletini tahkim edip, bölge ve dünya devletleri nezdine olması gereken yere oturtma yeteneği bile gösteremez. Tekrardan Kemalizm’e dönme şansı da yok.

 
Devleti: “Laik, demokratik, sosyal, hukuk devleti” olarak niteleyen Kemalizm ideolojisi, yönlendirdiği devleti ancak buraya kadar getirebildi. Dolayısıyla gelinmiş olunan son, Kemalizm’in de sonu oldu. Kemalizm’in başka bir taklidi olan Arap BAASÇILIĞI da Kemalizm’le aynı dönemde iflas etti. Tarihin acı cilvesi, her ikisini de İslam dininin iflas ettirmiş olmasıdır. Suriye BAAS’ını da, Irak BAAS’ını da İslam dini ideolojisi iflas ettirdi. Irak’ta İflas eden BAAS Partisi ideolojisi yerine Şii İslam ideolojisi egemen oldu. Suriye’de BAAS Partisi iflas etti fakat yerine herhangi bir İslam ideolojisi henüz geçmedi. BAAS ideolojisi ile şekillenmiş olan dikey devlet yapısı hala duruyor, ama Suriye BAAS Partisi’nin yönetmiş olduğu Suriye, eski Suriye değil. Bir alanında KSF diye bir yapı, bazı bölgeleri şeriatla yönetilen bir Suriye var. Aslında sadece Türkiye ve bölgede bir kabuk değiştirme sancısı yaşanmıyor. Başta ABD olmak üzere bütün dünyada sistem içi bir başkalaşım sancısı yaşanıyor. Her ülkenin kabuk değişimi nedeni ve bu bağlamda yaşamakta olduğu sancı çok farklı, fakat hepsinin nedeni mevcut dünya sisteminin yaşamakta olduğu iç başkalaşımının yaratmış olduğu hareketliliktir. Belki de bir iç deprem sarsıntısı yaşanıyor da diyebiliriz.

 

Kapitalizmin, belki de toplumsal sistemlerin tümünün tarihinde ilk kez dünya kadınları birlikte, bir ülkenin devlet başkanlığına seçilmiş bir kişiyi protesto etmek için dünya çapında ayaklandılar. Trump, ABD devlet başkanlığına seçilmek için alanlarda ABD seçmeninden oy isterken, oy oranını yükseltmek için ABD seçmeninin hiç olmazsa bir kısmının karşı, bazılarının da nefret etmiş olduğu göçmenleri ve kadınları hedef alan, aşağılayan tavırlar sergileyip, kırıcı ve aşağılayıcı kavramlar kullandı. ABD’li kadınlar o durumda da tepki gösterdi, ama esas ayaklanma ve dünya kadınlarının da desteğini alma olayı başkanlık yemini yaparken başladı ve hala da devam ediyor. Söz konusu sistem depremi Ortadoğu’da bildik yöntemlerle kendini gösterirken, ABD’de de başka türlü tepkiler üretiyor. Gelecekte AB’de de farklı sancıların ortaya çıkması kaçınmaz gibi gözüküyor. Sanayi taşıma harekatı, taşıma harekatı öncesi sürecin en önemli tekelleri olan savaş ve askeri malzemeler üreten tekellerin, taşınamadıkları için taşıma harekatının dışında kalmaları dünyanın ekonomik doku ve dengelerini alt üst etti. Gücü az olan tekeller bile iş gücünün düşük olduğu ülkelere taşınarak kâr trendini astronomik boyutlara tırmandırırken, savaş tekelleri eski yerlerinde saymaya başladılar. Bu somut durum sermeye arsası çelişkileri alabildiğine derinleştirdi.

 
Taşınan sermaye dünyanın doku ve dengelerini kendi lehine değiştirip, dünyaya yeni bir düzen vermeye kalkarken taşınmamış olan savaş sanayi ve petrol tekelleri de ulaşabildikleri alanlarda yapılmak istenen değişimin tekerine çomak sokuyorlar. “Arap baharını”, taşınmış sermaye çıkarttı, fakat bütün Arap ülkelerinde Tunus’ta yaptığı gibi kendi yöntemleri ile sistemleri değiştirmeyi başaramadı. Lübnan, Suriye, Irak gibi ülkelerde silah tekelleri iç savaşlar çıkarttı. Aslında bugün söz konusu ülkelerdeki savaşları sona erdirmeye çalışan sermaye de taşınma hareketi sermayesidir. Savaşsız, pazar ekonomisinin hakim olduğu, dingin, istikrarlı pazar ilişkisi yaratmaya çalışıyor. Erdoğan bölgedeki savaşa teşne olup IŞİD, El Nusra, El Kaide vb. gibi şeriatçı savaş örgütlerine zemin hazırlamaya çalışırken, savaş karşıtı tekeller daha baskın çıkarak IŞİD ve benzeri cihatçı, şeriatçı savaş örgütlerini ortak hedef haline getirip yok etmek için birleşince, Erdoğan’ın savaş kışkırtıcı politikası iflas etti. Söz konusu iflastan sonra Suriye politikasını, Hükümet Sözcüsü Numan Kurtulmuş’un deyimi ile: “Makas değiştirmek” zorunda kalarak, Eset’i yeniden Esat yapıp, Esat’sız bir Suriye değil, Esat’lı bir Suriye politikası benimsemek zorunda kaldı.

 
Belirtmek gerekir ki Suriye’yi yeniden dizayn etmeye çalışan küresel güçler Radikal İslam’ı da revizyondan geçirmeyi planlıyorlar. Dünya İslam ideolojisinden kurtulmaya çalışırken Erdoğan İslam ideolojisini Kemalizm’ in yerine koyarak egemen devlet ideolojisi haline getirdi. Erdoğan mevcut devleti, bu devletin İslam ideolojisi ile sadece Türkiye’nin yarısı ya da hiç olmazsa yarısına yakını ile boğuşmak zorunda kalmayacak, aynı zamanda küresel güçlerle de uğraşmak zorunda kalacaktır. Yaşanmakta olan global kapitalizmin iç başkalaşımı bir ideolojik değişimden kaynaklı değil, sermaye hareketinin yaratmış olduğu sarsıntı kaynaklıdır. Ama dünyanın, Afrika hariç diğer tüm kıtaları Radikal İslam’a kaşı tavır ve tutum içindedir. Erdoğan ve çevresi İslam’ın dışında bir ideoloji ve ona denk bir politika üretme bilgi birikimi ve yeteneğinde olmadığı için İslam’a kapaklandı. Siyasal İslam, mevcut dünya toplumsal ilerleme süreci ile asla bağdaşamaz. Kemalizm’e ise yeniden dönme şansı hiç yoktur. Türkiye yeni bir ideolojiye mutlak bir şekilde gereksinim duyacaktır. Hem bölgemiz Ortadoğu hem de Türkiye’nin gereksinim duyacağı ideoloji, kuram ve politika, demokratik ulus kuramı ve politikasıdır. Dünya, yaşamakta olduğu iç başkalaşım sürecinde kadınların öncülüğünde yeni bir kabuk değişimine doğru evrilirken bölgemiz ve de Türkiye, demokratik ulus kuramı ile bu harekete paralel bir evrilme sürecine girme istidadı gösteriyor. Döneme damga vuran 68 hareketine benzer bir dünya kadın hareketi doğdu ve dünyaya damgasını vuracak bir gelişim seyri izliyor. Türkiye ve bölge bu sürecin dışında kalacak gibi durmuyor. Özellikle de Rojava Kadın Devrimi gibi başarılı bir tarihi eser orta yerde duruyorken..!

 

Teslim TÖRE-Mezopotamia news 

Happy
Happy
0 %
Sad
Sad
0 %
Excited
Excited
0 %
Sleepy
Sleepy
0 %
Angry
Angry
0 %
Surprise
Surprise
0 %

Average Rating

5 Star
0%
4 Star
0%
3 Star
0%
2 Star
0%
1 Star
0%

Yorumunuz için teşekkür ediyoruz en kısa zamanda size cevap verilecektir selamlar .

%d blogcu bunu beğendi: