SEVGİSİZ YAŞAMLAR YASAKLARDA TUTSAKTIR. 

Read Time:2 Minute, 26 Second

İlk yasaktan günümüze başlayan YASAK yaşamların tarihi nasıl yazıldı, yazıla bilindi mi bilemiyoruz Ancak egemenlerin yasaklara, fetvalara bir can simidi gibi sarıldıklarını biliyoruz. Çünkü egemenlerin dünyasında sevgi yoktur. Var olan tek şey güçleri ve güçlerini sürdürmek için bitmez tükenmez hırslarıdır. Bu nedenle de fetvalar, yasaklar olmazsa olmazlarıdır. Ve sadece kendilerini korumakla sınırlı, adına kanun dedikleri düzenlemelerle yaptıklarını meşrulaştırır, haklı gösterirler. 

Kabul etsek de etmesek de kendilerince hegemonyalarının devamı açısından anlaşılabilir bir durumdur. Ancak yasakçılarla aynı saflar da buluşan sözüm ona kendini aydın, özgürlükçü, demokrat sayan dostları anlamak mümkün değil. Söz gelimi dilim, kimliğim yasak dediğimizde Ya ne istiyorsunuz, benimle aynı haklara sahip değil misiniz, vekil, müdür, başkan, başbakan olmuyor musunuz yaklaşımlarının ne kadar can yakıcı, incitici olduğunu düşünmezler. Ya da düşünmek istemezler. Zira bu zihniyet kendi içlerinde gizledikleri ama özlemini duydukları bir egemenlik alanıdır. Bu yüzden özgürlük, ilericilik maskeleri altına sakladıkları yasakçı yüzleri egemenlerin yasaklarından daha tehlikelidir. Ve bu coğrafya bunun acısını hep çekti. Hala da çekiyor. Ne egemenlere ne bu kafalara biz de bir türlü anlatamadık ki ya da anlatsak da bir türlü anlamadılar ki, evet dediğiniz her şey oluyoruz. Ama bir tek KENDİMİZ OLAMIYORUZ. Kendimiz olmaya YASAKLIYIZ. Kadınsak kadın olamıyoruz, Çocuksa çocuk olamıyoruz, Kürtsek Kürt, Ermeniysek Ermeni, Aleviysek alevi olamıyoruz. Yazmanın, çizmenin, düşünmenin, konuşmanın hep birilerinin iki dudağı arasına mahkum olduğu yaşamlardan kurtulamıyoruz çünkü.

Kavga da burada başlıyor işte. Ve hiç bitmiyor, yaşamı hapsetmek isteyenlerle özgürleştirmek isteyenler arasında. “ Mutsuzsunuz biliyorum, oysa ruhunuzda bilmediğiniz ve sizi hala yaşama bağlayabilecek zenginlikleriniz var.” Demişti BALZAC. Tam da yaşamı özgürleştirme kavgasını verenlerin profilini çiziyor sanki değerli yazar. Zira biliyoruz ki bu kavgayı verenlerin zenginlikleri saymakla bitmez. Zenginliklerinin en başında da SEVGİ geliyor ki Yaşamın en vazgeçilmez, en temel gücüdür. Üstelik öyle parayla alınıp satılacak bir şey de değildir. Masrafsızdır da. Temelinde samimiyet ve fedakârlık vardır. Bir çok şeyin aksine paylaştıkça, verildikçe çoğalır ve de yokluğu yürek karalığıdır. Diktatörler de, Tiranlar da olduğu gibi. Sevgisiz ne bir inancın ne de bir ideolojinin başarı şansı yoktur. Olmadığı yerde korku vardır, şiddet vardır, zulüm vardır. Ancak nedense sevdiğimizi söylerken zorlanırız, hatta çoğu zaman bunu bir zafiyet olarak görürüz. Gerçekten nedir SEVGİ. Doğuştan mıdır yoksa sonradan mı kazanılır…

Bir şeyi sevmek başka bir şeyi yok etmek için neden midir. Allah için-Vatan için diyerek öldürmek hangi kavramla anlatıla bilir. Vatan-millet-bayrak, din-iman, şu bu sevgisi birilerinin tapulu malı mıdır. Benim gibi, benim düşündüğüm mana da sevmeyenler hain midir, öldürülmeli midir. Söz konusu vatansa ağaçlar, ırmaklar, denizler, insanlar teferruat mıdır mesela. Katledilen ÇOCUKLAR,KADINLAR,KUŞLAR hangi sevginin olmayan özneleridir bilen var mı. Katlettikleri yetmiyormuş gibi HRANT kardeşimin anısına dikilen anıttan güvercinleri sökmek bile sevgisizliğin geldiği son nokta değil midir.Ve ne acıdır sevgisiz insanların hükümran olmaları. Bu yüzden dünya sevgi yerine nefret, barış yerine savaşlarla dönüyor hep. Bu yüzden yasaklar içinde hiç kimse kendisi olamıyor. Ve u yüzden yaşam yolu yasaksız, yüreği, vicdanı, bilinci SEVGİ ve İNSAN olan tüm canlara tek değil tüm dillerden SELAM OLSUN.

Kadir Dağhan-mezopotamia news 

About Post Author

Happy
Happy
0 %
Sad
Sad
0 %
Excited
Excited
0 %
Sleepy
Sleepy
0 %
Angry
Angry
0 %
Surprise
Surprise
0 %

Average Rating

5 Star
0%
4 Star
0%
3 Star
0%
2 Star
0%
1 Star
0%

Yorumunuz için teşekkür ediyoruz en kısa zamanda size cevap verilecektir selamlar .

%d