
GARO PAYLAN… TBMM… SOYKIRIM VE HDP…
1915’te Türkiye’de korkunç, insan olan ve bu ülkede yaşayan herkes için utanç verici, büyük bir felaket, tarifsiz, acı dolu bir soykırım yaşandı. Ermeniler, Süryaniler, Ezidiler Osmanlı devletinin “tehcir” kararı fakat en üzücü yanı ise: Yahudi soykırımından farklı olarak, devletin desteği, İttihat ve Terakkici Türk şovenizminin tahrik ve teşviki sonucu Türk ve Kürt insanının da aktif katılımı ile soykırıma (Seyfo) uğratıldı. Uygulanan soykırım sadece kimliksel değil aynı zamanda dinsel, inançsal da bir soykırımdı. Tarihlerinde 73 kez katliam yaşamış olan Ezidiler Kürt olmasına rağmen, daha çok da Kürtler tarafından göçe zorlanmışlardır. Bunu da yetmişli yıllarda Kürt devrimcileri arasında “dört parça, beş parça” tartışmaları yaşanırken öğrendik. Bazıları “beş parça” deyip Erivan’ı da sayarken öğrendik ki Ezidi Kürtler de Ermenilerle beraber göçe zorlanmış, katlettiklerini etmişler, geriye kalanlar da Ermenilerle birlikte Erivan’a gitmişler. Sayın Ahmet Türk, soykırımdan (Seyfo) dolayı Ermeni ve Süryanilerden “özür” dilerken Ezidiler’den de dileyince Ezidilerin kendi soyu Kürtler tarafından Erivan’a sürgün edildiğini net olarak öğrenmiş olduk.
Türkiye’de uygulanmış olan soykırım Almanya’da Hitler tarafından Yahudilere uygulanmış olan soykırım gibi tek Yahudi ulusu ve Yahudi inancına uygulanmış bir soykırım değil. Aynı anda üç ayrı ulus ve üç ayrı inanca uygulanmış olan bir soykırım. Ermeni, Süryani ulusları ve bir de diğer Kürtler gibi Müslüman olmayan, fakat Kürt olan Kürt Ezidilerin de katledildiği bir soykırım. Üç ayrı ulus, üç ayrı inanç aynı an ve aynı zamanda soykırıma uğratılıyor. Böylesi çok denklemli bir soykırımı Osmanlı gibi feodal bir devlet ve onun içinde organize olmuş İttihat ve Terakki gibi şoven kadrolar da yapamazdı. Kimin kim olduğunu çıkartamazlardı. O nedenle komşunun komşuyu öldürdüğü, sürgüne yolladığı bir soykırım oldu 1915 soykırımı. Ama söz konusu soykırım nasıl, kimler tarafından planlandı, ne amaçlandı, hala her şeyi bütün detayları ile bilemiyoruz. Ben elli yılı aşkın bir süredir aktif siyasetin içindeyim, söz konusu soykırımı en çok merak edenlerdenim, bu konu ile ilgili ne kadar kitap bulduysam okudum, ama hala bu büyük soykırım felaketi kapkaranlık bir tablo olarak karşımda duruyor.
Bütün ömrüm boyunca söz konusu soykırımı TBMM’de sadece, Ermeni olan HDP milletvekili Garo Paylan dillendirdi. Üzerinde durup, nedir ne değildir diye tartışmak, araştırma konusu yapmak yerine oturumu yöneten meclis başkan yardımcısı “milletin bir yerlerine dokunuyor” gerekçesi ile konuyu kapatıp, Garo Paylan’a da üç oturuma katılmama cezası vererek dışarı çıkarttılar. TBMM kurulduktan bu yana kaç Ermeni milletvekili meclise girdi bilmiyorum, ama TBMM’de hiçbir milletvekilinin soykırım sözcüğünü dillendirmediğini çok iyi biliyorum. Bu büyük felaketin TBMM’de dile getirilmesi için insanın Ermeni olması gerekmiyor. İnsan olması yeterlidir. Ayrıca zaten, şu anda Ermeni bir milletvekili CHP’de de var. CHP’li Ermeni milletvekili böylesi bir soykırımı TBMM’de dile getirmediği gibi getirme şansı da hiç yoktur. Garo Paylan kendini bir “kılıç artığı” olarak ifade edip, soykırım öncesinde bu ülke nüfusunun yüzde kırkından fazlasını Ermenilerin oluşturmuş olmasına rağmen bu sayının bugün binde bire düştüğünü söyledi. Garo Paylan’ın TBMM kürsüsünde dile getirdiği bu söylem en çok CHP’liler tarafından saldırıya uğradı.
Geçmişte biz de, yani TİP de TBMM’ye 15 milletvekili sokmayı başardı. Fakat hiç birisinin bir gün kürsüye çıkıp 1915 soykırımından söz ettiğini duymadım. Hatta Genel Başkanımız M. Ali Aybar uluslararası bir mahkemede temsili olarak, Vietnam’da savaşan ABD’yi yargıladı, fakat bir kere olsun TBMM kürsüsüne çıkıp 1915 soykırımından söz etmedi. Yanlış olmasın, kimse de yanlış anlamasın, belki söz konusu etmiştir de ben duymadım, bilmiyorum. Sözü ya da yazıyı getirmek istediğim konu sadece soykırımı (Seyfo) TBMM’de dillendirmek değil. Bununla birlikte bu konuda mücadelenin TBMM’de başlatılmış olmasıdır. Çünkü bu konunun çözüleceği tek yer TBMM’dir. Yaşanmış olan ve hala acı, sızısı yüreklerden çıkmamış, fakat ülkeyi hala bir ayağı kırık, toplumsal doku ve dengesi bozuk konumda bırakan tarihsel ve toplumsal bir yarayı tamir etmek için TBMM olmazsa olmaz bir mücadele alanıdır. Soykırımı TBMM’ye taşımak, sadece “özür” dilenerek vicdanları rahatlatıp, bir utançtan kurtulmak değildir. Sayın Paylan’ın sözünü etmiş olduğu yüzde kırkları tekrardan oluşturmak değil, (çünkü bu olanaksız) fakat hiç olmazsa soykırım yaşamış olanların torunlarını tekrardan atalarının ana vatanlarına dönmelerini sağlamaktır da. Suriyeli göçmenlere elbette söylediğimiz bir şey yok ve olamaz. Ama Garo Paylan gibi “kılıç artığı” ve diğer soykırım yaşamış olan Ermenilerin torunlarının, atalarının ana yurduna dönmelerinin herkesten daha fazla hakları olduğunu belirtmek gerekir.
Evet Ermeniler soykırıma uğradı, katledildiler ama Türkiye onların da ülkesi. Torunlarının gelip, atalarının yurdunda yaşamalarından daha haklı ve insani bir şey olamaz. Tabi ki sadece Ermenilerin değil, soykırıma uğramış Süryanilerin, Ezidilerin torunlarının da dönüp Türkiye’de yaşamaları doğal haklarıdır. Söz konusu soykırım yarası ancak böyle sarılabilir. Kuru bir “özür” hiçbir işe yaramaz, hiçbir şeyi çözemez. Çözemez çünkü soykırım sadece katliamla yapılmamış, insanlar Osmanlı’nın “tehcir” yasası gereği toplu halde yerlerinden, yurtlarından da edilerek, başka memleketlere sürülmüşler. O nedenle söz konusu çözüm ancak Garo Paylan’ın deyimi ile “kılıç artıklarının” ataları ve kendi öz yurtlarına dönmeleri ile mümkün olabilir. Tabi ki bu işin kolay olmadığını belirtmek gerekir. Doğru zemin ve zamanda, konuya denk bir siyasi partide, sağlam, sağlıklı bir örgütlenme ve politik perspektifle sağlanabilir. Mevcut koşullarda ve siyasi arenada söz konusu mücadele yalnız HDP ile mümkün olacaktır. HDP’den başka hiçbir siyasi parti soykırımı programına alamamıştır. Her ne kadar CHP’de de milletvekili seçilmiş bir Ermeni vekilin olduğu bilinse de CHP böyle bir mücadelenin yürütüleceği bir parti değil.
CHP’deki Kürt, Arap, Ermeni, Süryani vb. gibi kimliklerden kimler varsa, orada kendi kimlikleri ile değil, asimilasyon kimliği ile bulunuyorlar. CHP’liler yeri geldiğinde farklı kimliklerin kendi partilerinde de olduğunu övünerek söylerler. Hatta bazıları sohbet arasında ya da bazı TV programlarında dilinin ucu ile “ben Kürdüm” ya da “Ermeniyim” derler, ama ne kendi partilerinde ne de TBMM’de Kürt ya da Ermeni sorununu dile getiremezler. Aleviler de öyle… Alevi CHP’li ya da milletvekili seçilmiş CHP’li Alevi de vardır. Ama ne CHP içinde, ne de TBMM’de CHP adına Alevi sorununu dile getiremez. CHP Alevi, Kürt, Ermeni vb. gibilerin kendi kimliği ile ve kendi kimliğine sahip çıkarak kimliğinin sorunlarını siyasi arenaya taşıyarak siyaset yapacağı bir parti değildir. CHP içinde yer alan Alevi, Kürt, Ermeni gibi insanlar: Mahalle ya da başka türden baskılar yüzünden kimliğinden bıkmış, kimlik yorgunu olmuş, o nedenle de kimliğini çöpe atmış ya da başka çıkarlardan dolayı kimliğini satmış insanlardır. CHP yöneticilerinin defalarca açıkladığı gibi CHP kimlikler partisi değil, CHP’lilerin tek bir kimliği var, o da parti kimliğidir.
CHP’nin kimliği ile Türkiye toplumunun doku ve denge kimliği tam bir tezat içerir. Türkiye çok kimlikli, çok inançlı, çok kültürlü bir ülkedir. Üstelik de Cumhuriyetin kuruluşundan beri inanç ve ulusal kimlik sahibi olan toplum kesimlerinin hiç birisinin kimlik sorunu çözülmemiş. Ne Alevi’nin, ne Kürd’ün, ne Ermeni’nin, ne Süryani’nin, ne Ezidi’nin sorunları çözüldü, olduğu gibi duruyor. Bu somut gerçekliğe rağmen CHP Türk ve Sünni kimliğinin dışında hiçbir kimliği kabul etmiyor. Sadece Türkler ve Sünniler kendi kimlikleri ile CHP’de politika yapabilir, diğerleri ancak kimliklerini çöpe atıp, sadece CHP kimliğine sahip olarak politika yapabilirler. Zaten AKP, MHP’yi belirtmeye hiç gerek yor. O nedenle Alevilerin, Ermenilerin, Süryanilerin, Kürtlerin, Ezidilerin sadece kimlik mücadelesi vermeleri gerekmiyor, davalarını parlamentoya taşıyabilmeleri için siyasi yapılanmaya da gereksinimleri var. Bugün için HDP işçilerin, emekçilerin, devrimcilerin, sosyalistlerin olduğu gibi inanç ve ulusal kimlik sorunları olan herkesin partisi durumundadır. Türkiye’de artık sınıfsal, ideolojik, politik, dinsel, kimliksel olarak ezilmişlik edebiyatı yapıp bir köşeye çekilmek ya da CHP’ye oy vermek, burnunun suyunu akıtarak, bir o parti, bir bu parti diyerek oradan oraya sürüklenmek hiçbir derde deva bir davranış olmaz. Olmaz çünkü bugüne kadar kim ne kadar ezildi, süründüyse süründü, bundan böyle gelmekte olan Erdoğan’ın silindiri bir merdane gibi herkesin üstünden geçecektir. Sadece Garo Paylan gibi “kılıç artıkları” değil, hangi konuda olursa olsun bugüne kadar ezilmiş ve ezilmekte olan herkesin bir araya gelip güçlerini birleştirerek, Erdoğan’ın merdanesi altında kalmadan güçlü bir direniş cephesi yaratması gerekiyor.
Teslim TÖRE- mezopotamianews
Average Rating