ABD’Yİ YILDIRDI, SIRA RUSYA’DA !

Read Time:6 Minute, 26 Second

Erdoğan ve devleti Suriye’ye yönelik çözümsüzlük politikası ile ABD’yi ve müttefiki koalisyon güçlerini: “Eğit-donat” ve “Suriye’nin dostları, Emevi Camisi” vb. gibi perspektifsiz, hiçbir çözüm içermeyen, çözümsüz yaklaşımlarla yıllarca oyaladı. Suriye yönetimi karşısında sözüm ona “Suriye muhalifleri” diye El Nusra, El Kaide, Ahrar uş Şam falan filan diye perspektiften yoksun cihatçı, şeriatçı örgütleri birer dinamizm olarak ABD ve koalisyon ortaklarına sundu. Dün de, bugün de Suriye’de Suriye’nin geleceğine yönelik politik perspektif ve toplumsal yapılanmaya yönelik iki tane yerli dinamizm vardı: Birisi Suriye BAAS yönetimi, diğeri PYD. BAAS yönetimi: Suriye devletini Suriye Arap Milliyetçiliği ideolojisi üzerine üniter devlet olarak inşa eden ve Suriye’yi bugünkü konuma getiren yapı, PYD ise; demokratik ulus, demokratik devlet, demokratik federasyon temelinde organize olmuş çağdaş bir kuram ve program üzerinde Suriye ve bölgenin geleceğine yönelik bir siyasal yapılanmadır. BAAS Partisi: Batı Avrupa’da doğan ve AB’nin oluşması ile tarihsel ve toplumsal sürecini doldurarak sönümlenmeye başlayan ulusal modernizenin asırlar sonra, üstelik de doğduğu kıtada varlık nedeni gereksiz hale gelirken Suriye’de bir taklidi olarak inşa edilmiş bir yapıdır. 
 

PYD ise: Ulusal modernizenin tarihsel ve toplumsal sürecini doldurarak, doğmuş olduğu Avrupa Kıtası’nda tarihe gömülmeyi yaşarken, onun yerine APO’nun evrensel boyutlu “demokratik ulus” kuramının pratik ifadesi olarak yapılanmıştır. PYD ve bu bağlamda şekillenmiş olan KSF: Çağdaş, çağdaş olduğu kadar başta Suriye olmak üzere bölgenin dağılmış olan yapısını toparlayıp yeniden yapılandırmak için tek seçenek sistem konumunu taşıyor. Erdoğan ve devletinin Suriye’ye yönelik politikası: Suriye’nin yerli dinamizmi ve toplumun şeriatçı kesimi dışında kalan kesimlerinin desteklediği bu her iki (BAAS ve PYD) dinamizme karşı bir politika olduğu için çözümsüz kaldı. ABD Erdoğan’ın Suriye politikasının çamura battığını anlayınca bölgede başka partner arayışı içine girdi. Değilse; ABD Suriye sahasında, dolayısı ile de Ortadoğu’da boşluğa düşmüş olacaktı. Özellikle de Rusya’nın Suriye’ye büyük bir çalımla girmesinden, züccaciye dükkanına girmiş fil gibi ortalığı dağıttıktan sonra ABD hala Erdoğan’ın Emevi Camisi namazı ile oyalanıyor olsaydı, avam bir deyimle: Hapı yutmuş olacaktı.
 

ABD bu gerçekliği görür görmez, Erdoğan’ın bu çözümsüz Suriye politikasından uzaklaşarak PYD’yi desteklemeye, onun politikasını savunmaya başladı. ABD’nin Suriye sahasında bulunan ve Suriye’nin geleceğinde bu iki dinamizmin söz sahibi olacağını görmesinden sonra Suriye BAAS yönetimine yanaşma şansı hiç yoktu. Bu bağlamda ABD’nin tek şansı PYD ile partner olmak, Suriye’nin geleceğine PYD ile yürümekti. Fakat Erdoğan ABD’nin bu tavrına çok kızdı. Bu kızgınlıkla birkaç kez ABD’ye parmak sallayarak “ya biz, ya PYD” dedi. PYD’nin bir terör örgütü olduğunu tekrarladı. Fakat ABD giderek tavrını netleştirerek “PYD” deyiverdi. Böyle olunca Erdoğan ABD’nin kucağından kalkıp Rusya’nın kucağına oturdu. Putin’le kafa kafaya vererek Suriye ile ilgili toplantıları Cenevre’den Astana’ya taşıdılar. Toplantının yerini değiştirdiler, ama Erdoğan’ın ne kafa yapısı ne de aklı ile değil, duyguları ile üretmiş olduğu Suriye’ye yönelik politikası değişti. Türk Dışişleri Bakanı hala PYD’yi “katiyen Astana toplantısına katmayacaklarını” söylüyor. Türk dış politikası bu aklı ve davranışı ile Cenevre toplantılarından ne sonuç aldıysa aynı sonucu Astana’da da alacağa benziyor. 
 

Bu politikaları ile ABD’ye ne yüz ağarttı ise Rusya’ya da aynı yüzü ağartacak gibi. ABD Erdoğan’ın akıl ürününe değil düşmanlık duygularına dayalı Suriye politikasından bıkıp, Erdoğan’ın “ya ben ya o” diyerek zorlamasına rağmen ABD’nin “o” deyip PYD’yi tercih etmiş olduğu gibi Rusya da Erdoğan’ın bu yetersiz politikalarından yılıncaya kadar birlikte olmaya devam edecekler gibi. Erdoğan devleti “PYD asla olmaz” diyerek Astana’ya çağdaş hiçbir düşünceleri ve çağa denk bir politikaları olmayan çağ dışı kafa yapısı ve çağ dışı cihatçı şeriatçı örgütleri götürdü. Rusya ve Suriye Erdoğan’ın partneri bu çağ dışı yapılarla Suriye sorununu nasıl ve hangi yöntemlerle çözebilirler? Hiçbir şeyi çözemeyecekleri besbelli. Dolayısı ile Astana’nın da Cenevre gibi sonuçsuz kalacağı kesin gibi. ABD Erdoğan Türkiyesi’nin Suriye’ye yönelik politikasından olumlu bir sonuç alamayıp bıraktığı gibi Rusya da bir olumlu sonuç alamayacaktır. Alamayacaktır çünkü Erdoğan ve devleti Suriye’nin en yeni, en sorun çözücü, en çağdaş ve evrensel boyutlu ideoloji, politika ve yapısal özelliğine sahip KSF’ye düşmanca yaklaşıyor, düşmanca duygularla reddediyor. Erdoğan bir zamanlar bölgede bir İslam Sünni hilali kurup, lideri olup, Osmanlılığı diriltmek istediği gibi, görüldüğü kadarı ile Putin de bir yeni Rus İmparatorluğu kurma sevdasına düşmüş, megalomani hastalığına yakalanmış.
 

Bir yanda dünya medyasına yansıdığı kadarı ile ABD’deki seçim sonuçları ile oynayarak, daha önce Rusya ziyaretinde kadınlarla yapmış olduğu seks ilişkilerini banda alıp, gerektiğinde kendisine kaşı kullanarak etki altına alabileceği Trump’ı seçtirirken, bir yandan da Erdoğan’la oynamaya çalışması hiç hayra alamet gibi gözükmüyor. Trump’la ABD üzerinde böyle bir oyun kurgularken Erdoğan’la Suriye ve Kürtler üzerine çarpık politikalar uygulaması korkunç sonuçlar doğurabilir. Trump’ı Rus hayat kadınları, belki de ajan kadınlarla tuzağa düşürürken Erdoğan Türkiyesi’ni töhmet altında bırakarak koltuklaması, gelecek açısından hiç olumlu bir mesaj gibi gözükmüyor. Erdoğan Türkiyesi’ni AB ve ABD’den kopartarak çıkarı için değerlendirmek amacıyla uçak olayını ve Büyükelçisinin öldürülmesini birer töhmet unsuru yaparak kullanıp, Suriye ve belli ölçüde Kürtlere yönelik düşmanlık duygularını da okşayarak yanında tutmaya çalışıyor. Putin megalomani hastalığına yakalanmış olsa, Rus İmparatorluğunu yeniden yaratma sevdasına düşse bile hala etrafında akıllı insanların olduğunu sanıyorum. 

Onların, Erdoğan’ın istese de AB ve ABD’den kopamayacağını, Türkiye’nin AB ve ABD’ye ekonomik olarak çok bağlı ve bağımlı olduğunu, iktisat dışı yolları zorlayarak kopmaya kalksa bile geriye Türkiye diye bir şeyin kalmayacağını Putin’e söylemiş olmaları gerektiğini düşünüyorum. O nedenle Putin’in son zamanlarda Suriye ve Kürtler konusunda Erdoğan’la ne yapmak istediğine pek anlam veremiyorum. Putin bu ahmakça politikalarına devam ederse hem ABD çok derin iç sorunlar yaşar, hem de Suriye’de savaş daha da derinleşir. Üçüncü “Hem” olarak da dünyadaki bütün dengeler alt üst olur, savaş tehlikesi doğar. Umarım Erdoğan’ın dengesizliklerini ABD’nin görüp, Suriye politikasını ve partnerlerini değiştirdiği gibi Rusya da görüp, bir an önce Kürt gerçekliğini göz ardı etmeyen, bölgeye yönelik sağlıklı bir politika izler. Erdoğan’ın Kürt düşmanlığına, bölge ve Suriye’ye yönelik politikasına Putin de ayak uydurmaya kalkarsa sözüm ona Suriye’de yapmaya çalıştıkları “ateşkes”, yerini amansız bir savaşa bırakır. 

Kürtlerin ulusal onur ve ulusal çıkarları için sonuna ve son neferine kadar savaşacaklarına hiç kimsenin kuşkusu olmasın. ABD’nin de Kürtler var oldukları ve savaşabildikleri sürece kendi ve İsrail’in çıkarı gereği Kürtleri sonuna kadar destekleyeceği de kesin gibi. Çünkü ABD’nin Suriye’de tutunması, güçlenmesi Kürtlerin Suriye’de yaşaması, güçlenmesi, Suriye’de söz sahibi olmasına bağlı. Tarihleri boyunca ne Kürtler böylesi bir doku ve denge ile karşılaşıp, ABD gibi süper bir güçle partner oldular, ne de ABD kendi tarihi boyunca Suriye’deki gibi, tek alternatif olarak Rojava kadar küçük bir ülkenin umuduna kalmış ve ona bağlanmaya mahkum olmuştur. ABD, Suriye sahasında ne Suriye rejimine, ne de cihatçı, şeriatçı örgütlere yanaşıp partner olabilir. Tek alternatif olarak KSF var. KSF’nin alternatifleri var. Suriye yönetimi ile anlaşmaları hem olanaklı hem de Demokratik Suriye Federasyonu için gereklidir. Ama gelinen ortamda Suriye yönetimi buna yanaşırsa sorun yok, ama yanaşmazsa herkesin kaybedeceği bir ortamın doğacağına kuşku yoktur. Erdoğan perspektiften yoksun politikaları ile ABD’yi yıldırdığı gibi Rusya’yı da yıldırırsa: Hem bölge, hem Suriye ve hem de insanlık kazanır. Artık korkunç bir savaş sadece Suriye nedeniyle çıkmaz, Rojava için de çıkar.

 Bölgenin ve küresel aktörlerin bu gerçekliği artık görmesi gerekir. En başta da Erdoğan ve çevresinin görmesi gerekiyor. Çünkü Erdoğan’ın sandığı ve de düşündüğü gibi artık Rojava’nın ortadan kalkması hem olanaksız, hem de ortadan kaldırma girişimi çok tehlikeli bir girişim olur. Çünkü ABD, Suriye’deki varlığını Rojava ya da KSF’ye bağlamış durumda. O nedenle Suriye’de savaş sadece Suriye nedeniyle büyümez, Rojava nedeniyle de büyür. Erdoğan ve devleti bütün bu olup bitenleri görme yeteneğinden yoksun olduğu için Rojava konusunda hala ateşle oynamaya devam ediyor. Umarım Rusya uyanır da umutsuz vaka Erdoğan’dan kopar. 

Teslim TÖRE-Mezopotamia NEWS.

Happy
Happy
0 %
Sad
Sad
0 %
Excited
Excited
0 %
Sleepy
Sleepy
0 %
Angry
Angry
0 %
Surprise
Surprise
0 %

Average Rating

5 Star
0%
4 Star
0%
3 Star
0%
2 Star
0%
1 Star
0%

Yorumunuz için teşekkür ediyoruz en kısa zamanda size cevap verilecektir selamlar .

%d blogcu bunu beğendi: