CEPHESİ İNSAN OLANLAR..

Read Time:2 Minute, 13 Second

Yıkımlara, afetlere, bombalara rağmen dimdik duran, asırlar boyu zamana meydan okuyan tarihi yapılara nasıl da hayran kalırız haklı olarak. İster kartal yuvası yüksekler de, ister düz ovalar da inşa edilmiş olsun 500 yıllık,1000 yıllık yapılar günümüz de bile görkemlerinden bir şey kaybetmemişlerdir. Çünkü temelleri güçlü, işçiliği sağlamdır. Daha da önemlisi sağlam malzemelerle inşa edilmişlerdir. 

Bir de günümüzde ki yapılara bakıyoruz. Hepsi bir birinden göz alıcı, devasa büyüklük ve akıl almaz yükseklikler de. Ama 40-50 bilemedik 100 yıl ancak dayana biliyorlar. Çünkü ya rant amaçlı ya da plansızdırlar. Çok geçmeden eski ve güvenilmez kabul edilip yerine yenisi yapılmak üzere yıkılıyorlar. Göz alıcı olması bir işe yaramıyor kısacası. Tıpkı ülkeler, devletler gibi. Sağlam, bilimsel ve insani değerler üzerine kurulmuş olanlar çeşitli yıkımlara uğramış olsalar da varlıklarını daha güçlü bir şekilde sürdürüyorlar. Yalanlar, inkarlar, imhalar üzerine kurulan devletlerin ise ömürleri kısa oluyor. Göz boyamalar, hamasetler bir fayda getirmiyor. Çünkü ne yıkılanların ne gidenlerin yeri dolmuyor, doldurulamıyor. 
Hiçbir AH yerde kalmıyor. Bu yüzden de sürekli olarak şiddet sarmalından çıkılamıyor, çıkamıyorlar. Oysa tarihin tanıklığında biliyoruz ki insanı, eşitliği, bilimi, demokrasiyi…temel alan ülkeler sarsılıyor ama yıkılmıyorlar. Tıpkı asırlık yapılar gibi.
“Güneş başka seçeneği olmadığı için bildiğimiz eski şeylerin üstünde parıldayıp duruyor.” demişti Samuel BECKETT. Ve görüyoruz ki eski şeylerin üzerinde parıldayacak güneşin bile hükmü yok artık. Bir şeyler çatırdıyor, yıkılıyor sanki. Çürük temeller dayanamıyor doğal olarak. Çaresiz ve kaygılı gözlerle izliyoruz. Ne gelecek, ne gidecek bilmiyoruz. Gördüğümüz hep aynı tekrarlar, aynı kavramlar, aynı ezberler, aynı semboller… Bizi sarmalayıp kuşatan, soluğumuzu kesen ceberrut yapılar arasında debelenip duruyoruz…

Ne giyeceğimizden, ne yiyeceğimize, ne içeceğimize kadar karar veren hükümranlıkların arasında hırpalanıyoruz durmadan. Birbirine zıt gibi görünen ama özünde aynı olan güçler sanki danışıklı bir dövüş içindeler. Yakıyor, yıkıyor, parçalıyor, kendileri için gerektiğinde yok etmekten çekinmiyorlar. Halkın silahlarını halka doğrultmakta hiçbir beis görmüyorlar. YÜZ YIL’a yakın bir tarihin kısa özeti tam da bu. Yaşıyoruz, görüyoruz, biliyoruz.. Cepheler yaratıp insanları o cephelere mahkum ediyorlar. Din, iman, Allah…diyor birisi, Vatan, millet, bayrak…diyor diğeri…Temeli çürük yapılar yaşamlarımıza ipotek koyuyor sürekli.
Ortada duramıyorsun. Durdurmuyorlar. Bazen sırayla bazen ikisi birden çullanıyor tepemize…”X kimliğindeysen övün yoksa itaat et” diyor bir cephe, “Ya X dinindensin ve X dininden olacaksın ya da katli vacip gavursun” diyor diğer cephe. Her cephede de insan hakları, inanç özgürlüğü, ifade özgürlüğü, temel hak ve özgürlükler söz konusu değil..

İnsanı temel alanlar ise diyor ki cephelere ihtiyacımız yok. Dostça,kardeşçe,eşit olarak bir arada yaşaya biliriz.Tanrısız, dinsiz, ırksız, savaşsız, sömürüsüz, inkarsız…bir dünya mümkün, herkese yeter. hatta artar bile…Yeter ki tarafımız insan olsun. Cephemiz İNSAN olsun..

Tek değil tüm dillerden SELAM OLSUN cephesi de tarafı da yaşam ve insan olan yüreklere…
KADİR DAĞHAN-TENDUREK POST.

About Post Author

Happy
Happy
0 %
Sad
Sad
0 %
Excited
Excited
0 %
Sleepy
Sleepy
0 %
Angry
Angry
0 %
Surprise
Surprise
0 %

Average Rating

5 Star
0%
4 Star
0%
3 Star
0%
2 Star
0%
1 Star
0%

Yorumunuz için teşekkür ediyoruz en kısa zamanda size cevap verilecektir selamlar .

%d blogcu bunu beğendi: