MEGALOMANİ HASTALIĞININ SOMUT OLGUSU ERDOĞAN

Read Time:6 Minute, 9 Second

Megalomani, yani büyüklük, kendini büyük görme hastalığının somut bir verisidir Erdoğan. Söz konusu hastalığın net belirtileri: Başka bir ülkenin liderine, yani Suriye Devlet Başkanı Beşar Esat’a babasının çobanını kovar gibi, adamın ismini de değiştirerek “Eset git” demesi; Mısır gibi asırlardır Arap İslam dünyasının liderliğini yapan bir ülkeye ‘Rabia’ selamı vererek iç işlerine burnunu sokması; kendisini Sünni İslam dünyasının lideri olarak görüp, Şiilik hilali karşısına bir Sünni İslam hilali örmeye kalkması; bu bağlamda Irak yasalarınca suçlu bulunan, Irak Sünni lideri ve Başbakan Yardımcısı Tarık el-Haşimi’yi Türkiye’ye getirip, arkasına alması; daha sonra Irak toprağı olan Başika’ya Irak yönetimine rağmen asker çıkartıp, işgalci konumuna düşmesi; Irak Başbakanı Haydar el-İbadi’nin kendi toprakları Başika’ya kendi onayları olmadan asker çıkartmasını işgal olarak niteleyip, karşı çıkmasına kızarak “sen benim kalitemde değilsin, benim karatımda değilsin” gibi bir cumhurbaşkanına değil, sokak kabadayısına denk düşen ve de megalomani hastalığının net göstergesi olan tutum ve tavır sergilemesi; kendisini bir dünya lideri olarak görmesi ve göstermeye çalışması gibi belirtiler Erdoğan’ ın bir ruh hastası megaloman olduğunu net olarak ifade ediyor.

Aslında Rusya’ya karşı uçak öncesi, sonrası tutumu, AB ve ABD’ye yönelik tavır ve davranışları gibi daha çok yazılacak nedenler var. Ama yazmış olduklarım meramımı anlatmaya yeter de artar bile. Tabi ki Erdoğan önceden de mi böyleydi, yoksa sonradan hastalıklı bir toplum mu bu megalomani hastalığını ona zerk etti bilemiyorum. Erdoğan İstanbul Belediye Başkanlığı, AKP başkanlığı, Başbakanlık, Cumhurbaşkanlığı, son olarak da Türk tipi devlet başkanlığı makamına kadar bütün makamları yaşayarak gelmiş bir lider. O nedenle bu megalomani hastalığı virüsünü taşıyan tek kişinin kapıldığı bir hastalık olarak da görülemez. Görülemez çünkü Türkiye’de kendisi erkek olmasına rağmen TV ekranlarına çıkıp, Erdoğan için kadın olmak istediğini söyleyen, Erdoğan’ın gtünün kılı olmakla gurur duyacağını ifade eden, Erdoğan’ı peygamber gibi niteleyen, hatta tanrı makamında gören bir topluluk var. Erdoğan’ın gtünün kılı olmakla gurur duyacağını söyleyen, onu peygamber döşeğinde gören, tanrı katında bilen vb. gibi bir topluluğun hasta bir topluluk olduğuna kuşku yoktur. Erdoğan’la bu topluluk arasında maddi ve manevi bir bağın olduğu, Erdoğan’ı iktidar yapan ve iktidarda tutan toplum kesiminin bu kesim olduğu kesin.

Ama kesin olmayan (tabi ki bana göre) hangisinin hangisine, yani Erdoğan’ı olduğundan hatta hiçbir zaman olmayacağından üstün gören, gösteren toplum kesiminin mi Erdoğan’ı bu megalomani hastalığına duçar ettiği, yoksa işin başından beri megaloman olan Erdoğan’ın mı bu toplum kesimini hasta ettiği benim açımdan kesin değil. Nesnel verilerin işaret etmiş olduğu gibi, bilimsel olarak kesin olan: Erdoğan’ın g*t kılı olan, onu peygamberlik mertebesine, tanrı katına çıkartan aşırı abartılı hasta bir toplum kesiminin hasta bir lideri olduğudur. Her toplumda olmasa bile bir çok toplumda ya lider ve liderlerin yaptığı ya da zaten var olan fakat liderleri bu batağa sürükleyen hasta bir toplum kesimi var oluyor. Böyle toplum kesimlerinin çıkartmış olduğu liderlerin ortak karakteri: Doyumsuz olmaları, hep daha fazlasını istemeleridir. Bu lider tiplerinin en bariz olanı Hitler’dir. Hitler iktidar oldu, diktatörlüğünü ilan etti, bütün Almanya’ya egemen oldu, tatmin olmadı. Erdoğan’ın “yerli ve milli” dediği tipten bir “üstün ırk” sevdasına düştü. Bu amacına varabilmek için kafatası ölçtü, kafatası uygun olanları belirledi, buna bağlı olarak insan haraları oluşturdu.

Almanya’da bu üstün ırkı yaratmak için akıl almaz çabalara girdi. Almanya’nın böylesi bir üstün ırk tarafından yönetilmesini istedi ve planladı. Yetmedi, bununla da tatmin olmadı, bu üstün Alman ırkının bütün dünyaya egemen olması, dünyayı yönetmesi megalomanisine kapıldı. Dünyanın yönetimi ile birlikte dünya ekonomisinin de bu ırkın elinde toplanması gerektiğini düşündü. Alman Yahudilerinin zenginliklerini, dişlerindeki altınlara varıncaya kadar bu ırka verdi. Bu megalomani kafası ile bütün dünyaya savaş açtı. Yandaş toplum kesiminden kimse çıkıp: “Hayır olmaz, dünyaya gücümüz yetmez” demedi, engellemeye kalkmadı. Çünkü onlar da Hitler gibi hastalardı. Dünyayı zaptedeceklerine inanıyorlardı. Sonrasını herkes biliyor. Hastalıklı toplum, hastalıklı liderleri ile birlikte yenilinceye, orduları dağıtılıncaya, ülkeleri işgal edilinceye ve de bölününceye kadar devam ettiler. Hitler’in taslak bir versiyonu olarak Hitler’in seçkin “üstün ırkı” gibi Erdoğan da toplumda “yerli ve milli” seçkin kesim yaratıyor. Hitler yaratmış olduğu seçkin toplum kesimi “üstün ırkı” faşist ideoloji ile beslerken, Erdoğan “yerli ve milli” seçkinlerini “dinci” ideoloji ile besliyor. Hitler’in “üstün ırk” seçkin insan tipinin, seçkin ideolojisi olan faşizm benzeri bir seçkin insan tipi olarak Erdoğan: “Yerli ve milli” kadar “dindarlık” seçkin bir ideoloji belirlemiştir.

Bilim insanları birbirini takip, megalomani hastaları birbirini taklit ederler. Bu bağlamda Erdoğan da Hitler’i taklit ediyor. Hiçbir şeye doymuyor, hiçbir makam ve yetki onu tatmin etmiyor. Belediye başkanı oldu, Başbakan oldu, Cumhurbaşkanı oldu, yetmedi, Muhtarlar başkanı oldu, yetmedi çoban ve çoban başı oldu ama hiçbir makam onu tatmin etmedi. Hep daha fazlasını istiyor, tıpkı Hitler gibi. Devletin bütün kurumlarına geldi, tatmin olmadı şimdi de illa başkanlık diyor. “Değirmen sele gitmiş, o hala şak şak arıyor” halk deyiminde olduğu gibi, Türkiye terörün, ekonomik sıkıntının, diplomasi iflasının, bir bütün olarak dış politikasının çöküşü selintisinde bocalarken Erdoğan muhtar başı, çoban başı olarak sürüleştirdiği yandaşları ile birlikte başkanlık derdinde. Liderin çıkarı için toplumun bir kesimini ya da toplumun hastalıklı kesiminin lideri hasta bir kişilik konumuna çektiği ülkelerde, ülke ya iç savaş ya da dünya savaşı yaşayarak topyekün bir şekilde felakete sürüklenmiştir. Mussolini’nin İtalya’yı iç savaşa, Hitler’in Almanya’yı İkinci Dünya Savaşına sürüklediği gibi. Tarihte; toplumda ve liderliklerde yaşanan bu türden anormallikler hiç olumlu bir sonuca varamamıştır.

İster söz konusu anormallikleri toplumun bir kesimi yaratıp lidere empoze etsin, isterse lider toplumu anormal bir konuma sürüklesin, fark etmez. Yani sadece liderler toplumu çıkarları için hasta toplum yapmazlar, bazen de toplumlar liderleri hasta lider yaparlar. Eskiden aile büyükleri çocuklarını dış etkenlerden korumak için: “Yiğitsin der candan, bonkörsün der maldan ederler” diyerek akıl verirlerdi. O bakımdan Lider mi toplumun bir kesimini sürüleştirdi yoksa toplum mu lideri yozlaştırdı yaklaşımı bazı sosyolojik, psikolojik kuramlara göre; yumurta mı tavuktan, tavuk mu yumurtadan çıkar gibi değerlendirilir. Nasıl değerlendirilirse değerlendirilsin ya da toplumun belli kesimlerimi “şöyle klaslısın, böyle yüksek ayarlısın, şöyle soylu, böyle boylusun” diyerek Erdoğan’ı megalomani hastası yaptı, yoksa Erdoğan mı çoban olup onları sürüye sayarak “hır, hey” edip peşinden sürükledi ve sürüklüyor olursa olsun, önemli değil. Sonuç olarak hasta bir toplum kesiminin başında megalomani hastası bir lider olarak Erdoğan’la binmişler bir alamete gidiyorlar kıyamete. Şimdiye kadar hiçbir şey bu gidişin hızını kesmedi, kesemedi.

Erdoğan ve yandaşları şimdilik başkanlık, sonra ne olur belli değil ama başkanlıkla da kalamayacakları kesin olan amaçlarına varmak için Makyavel’e taş çıkartırcasına, rahmet okuturcasına Makyavel’den daha çok Makyavelci yöntemler kullanıyorlar. Amaçlarına varabilmek için her şeyi ama her şeyi mubah görüyorlar. Besbelli düşene kadar da gidecekler. Ama tek başına düşecek değiller, bir ülkeyi beraberlerinde yıkıma götürecekler. Hasta toplumun hasta liderle buluşması olayının yaratacağı tehlike çoğu zaman bir ülke ile de sınırlı kalamaz. Bölgeyi, hatta dünyayı da etkiler. Erdoğan daha şimdiden, üstelik de dengelerle oynayabilen bir oyuncu olarak değil, çok kutuplu konjonktürün kutup ayısının oyuncağı haline gelmiş olmasına rağmen dengelere etki etmeye çalışıyor. Türkiye’nin eski stratejik dostları olan ABD mevcut konjonktürde kendine yeni bir konum yaratmaya çalışırken, AB, ABD’nin gölgesinden çıkıp kendine yeni bir duruş ayarlarken, Erdoğan Türkiyesi Putin’in eteğine yapışarak Kürt Halkına kahpece planlar örmeye çalışıyor. Bu adi planı ile bölgeyi ve Türkiye’yi ateşe atma uğraşısı veriyor.
Ruh hastası bir toplum kesimi ile megaloman liderin buluşması insanlık tarihinde ender rastlanan bir olay olduğu gibi önü alınmadığı takdirde son derece büyük tehlike de arz eder. O nedenle aklı başında, vicdan, ahlak ve insani değer taşıyan herkesin bu pervasız ve talihsiz gidişe dur demek için sıkılmış bir yumruk gibi demokratik bir platform yaratıp, etrafında birleşmesi gerekiyor.



Teslim TÖRE – Tendurekpost 

Happy
Happy
0 %
Sad
Sad
0 %
Excited
Excited
0 %
Sleepy
Sleepy
0 %
Angry
Angry
0 %
Surprise
Surprise
0 %

Average Rating

5 Star
0%
4 Star
0%
3 Star
0%
2 Star
0%
1 Star
0%

Yorumunuz için teşekkür ediyoruz en kısa zamanda size cevap verilecektir selamlar .

%d blogcu bunu beğendi: