
DEMOKRASİ BAHANE,ŞÖVENİZM ŞAHANE.
15 temmuz darbe girişimi sonrasında Erdoğan’ın çağrısıyla dört haftadır kentlerde ‘sözde’ demokrasi nöbeti tutanlar ve yine yapılan sözde demokrasi mitingleri, deyim yerindeyse çığırından çıkmış durumdadır. Demokrasi teranesi adı altında ırkçılık ve faşizm adeta hortlatılmış durumdadır. Mikrofonlarda yapılan anonslar, atılan sloganlar çalınan mehter marşları, alanlara taşınan Türk ve Türki Cumhuriyetleri bayrakları tam bir faşizmi haykırmaktadır. 7 Ağustos’ta İstanbul Yenikapı’da yapılan sözde “Demokrasi ve şehitler mitingi”nde sürekli dile getirilen Kuva-i Milliye vurgusu, ırkçılığın ve faşizmin tavan yaptığının somut verisidir.
Bu mitinge HDP davet edilmezken, oluşturdukları Kuva-i Milliye ittifakında, Kılıçdaroğlu’ndan tutun Devlet Bahçeli’ye, eski Ergenekoncular’dan tutun devlet için bin operasyon yaptık diyen Susurluk sanığı, Kürd halkının katili ve 17 bin faili meçhul cinayetlerin sorumlusu Mehmet Ağar’a kadar; ve yine Kürd halkının, Alevilerin, devrimci-demokratların kanlarıyla banyo yapmak isteyen sapık mafya bozuntusu Sedat Peker’e ve din tüccarı yobaz cemaat liderlerine kadar… Herkes esas duruşa geçmiş bulunmaktaydı.
BİAT SEREMONİSİ.
Bir aydan beridir ulusal ittifak adı altında tam bir faşist güruh ile karşı karşıyayız. Yeri göğü Türk bayrakları ve Türkçü sloganlarla inleten bu hortlatılmış güruh, aynı zamanda her kürsüye çıkan konuşmacıyla Tayyip Erdoğan’a başkomutan vs methiyeler düzmekteydi.
Bir diğer dikkat çekici nokta da kürsüye çıkan devşirme Kılıçdaroğlu, Fatih Sultan Mehmet’ten başlayıp Yavuz Sultan Selim’e, Mevlana’dan Mehmet Akif Ersoy’a, Atatürk’ten İsmet İnönü’ye methiyeler düzerken, aslını unutmuş Haramzade misali dedesi Seyit Rıza’yı, Şêx Said’i, Feqiyê Teyran’ı, Celadet Bedirhan’ı, Melayê Cıziri’yi ve daha isimlerini sayamadığım birçok alim, lider, siyasetçiyi, yani kendi ejdadını hiç hatırlamadı bile. Tayyip Erdoğan’ın kuyruğuna takılan Kemal Kılıçdaroğlu, CHP yi de AKP’ye yedeklemiş durumdadır. Baş komutanları Erdoğan’a bağlılık için birbiriyle yarış içerisine giren CHP ve MHP, aynı zamanda kurdukları Kuva-i Milliye ile ırkçılık ve şövenizme tavan yaptırmıştır. Tayyip Erdoğan izlemiş olduğu başarılı algı operasyonu neticesinde orduyu, Cemaat’i dizayn ettiği gibi MHP ve CHP’yi de dizayn etmeyi, kendisine yedeklemeyi başarmıştır. Artık sadece bir Cumhurbaşkanı değil, aynı zamanda HDP dışında bütün partilerin lideri ve Türk faşizminin tartışmasız başkomutanı konumuna kendisini taşımayı başarmıştır.
PEKİ TAYYİP ERDOĞAN’NIN HERKESİ BÖYLESİNE PEŞİNE TAKABİLMESİ HAYRA ALAMET MİDİR ?
Kesinlikle değildir.!! Nitekim 20. Yüzyılda insanlığa akla gelmeyecek acılar yaşatan Hitler’i, çoğunlukla dehşet, zulüm ve yaptığı çılgınlıklarla biliriz. Oysaki Hitler hakkında unutmamamız gereken en önemli şey koskoca bir halkı da çılgınlıklarına ortak etmeyi başarmış olmasıdır. Eşi benzeri görülmemiş propaganda ve toplu beyin yıkamanın ipuçlarını göreceksiniz. Sürekli tekrarlanan semboller, dev bayraklar, kalabalık toplantılar, mitingler, ihtişamlı temel atma törenleri, kutlamalar ve daha pek çok ayrıntı. Sonuç olarak hem dünyanın başına bela oldu, hem de Alman halkının başına tarihlerinin en büyük felaketini getirdi ve Almanya’ya, Alman halkına dünya’nın en büyük acısını yaşatmış oldu. Sonunu da zaten hepimiz biliyoruz. Eğer ki Tayyip Erdoğan’ın sonunun nereye varacağını anlamak istiyorsanız ve ne yapmak istediğini anlamak istiyorsanız Hitleri incelemeniz aydınlatıcı olacaktır.
YENİ KAPI MİTİNGİNDE HDP OLMALI MIYDI?
7 ağustosta İstanbul Yenikapı’da yapılan sözde demokrasi ve şehitler mitingine HDP nin bu şartlar altında katılması elbetteki düşünülemezdi. Yapılan mitingde demokrasi dışında ne ararsan vardı. Irkçılık, Faşizm, tek adama biat ve tüm dünya ile barış ama, Kürtlerle savaşta ısrar vardı, inkar vardı, asimilasyon vardı; daha doğrusu Kürt düşmanlığı vardı. Bu şartlar altında elbette ki HDP’nin bu mitinge davet edilmemesini bir yana bırakın, davet edilseydi bile katılması düşünülemezdi. Katılması durumunda HDP bunu kendi tabanına anlatamayacağı gibi, kendi değerlerine de ihanet etmiş olurdu. Ayriyeten bunun hesabını veremeyeceği gibi Kürt halkına da anlatamazdı.
YA HDP BU MİTİNGE KATILSAYDI NE OLURDU?
7 Ağustos’ta Yenikapı’da yapılan Anti-Kürd Faşistler Miting’inde HDP nin yer alması, yakılan ve yıkılan Kürdistan şehirlerine ihanet olurdu. Öldürülen, cenazesinin yedi gün yerden kaldırılmasına izin verilmeyen Taybet Ana’ya ihanet olurdu. Öldürüldükten sonra boynuna ip bağlayarak zırhlı aracın arkasına bağlanan ve sokak sokak dolaştırılan Hacı Birlik’e ihanet olurdu. Bodrumlarda diri diri yakılan Kürt evlatlarına ihanet olurdu. ‘Biz diz çökmedik, bizimle gurur duyun’ diyen Mehmet Tunç, Pakize Nayır ve arkadaşlarına ihanet olurdu. Yakılan ve yıkılan Kürdün yurduna, katledilen çocuğuna, babasına, anasına, kardeşine, kız kardeşine, hatta katledilen bebeğine ihanet olurdu. Elbette ki HDP nin bu ırkçı anti Kürt faşist mitingine katılması düşünülemezdi. Bir diğer husus da, HDP milletvekilleri bugüne kadar ne kendi onurlarını, ne de temsil ettikleri Kürd halkının onurunu bütün baskı ve zulümlere rağmen hiçbir zaman çiğnetmemiştir. Dik durmuş, ilkelerinden taviz vermemiştir. Dolayısıyla da bundan sonra da taviz vermeleri düşünülemez.
“Hitler’in mitingi Hitler’in başını yesin.”
Fecri Dost-MEZOPOTAMİA NEWS
Average Rating